21 Ekim 2008 Salı

BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİ
Mustafa Nevruz SINACI
Türkiye BM Güvenlik Konseyi'nin 2009-2010 Dönemi Geçici Üyeliğine Seçildi
Geçtiğimiz Cuma (17 Ekim 2008) günü BM Genel Kurulunda yapılan oylamada Türkiye 192 oyun 151'ini alarak Güvenlik Konseyi'nin 2009-2010 dönemi geçici üyeliğine seçildi. 1961'den bu yana Konsey'de görev almayan Türkiye, Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler Grubundan seçildi. 1 Ocak 2009'da göreve başlayacak olan ülkemiz için bu haber millete moral oldu. Özellikle 85. kuruluş yılına yaklaştığımız günlerde çok sevindirici bir gelişme.
Genel Kurul'da aldığımız 151 oy, uluslararası politikadaki saygınlığımızın açık bir göstergesidir. Zira, B.M. Güvenlik Konseyi'nde en son görev yaptığımızdan bu yana yarım asır geçse de, bu süre zarfında gerek bölgemizde gerekse dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan krizlerde öncülük ettiğimiz barışı koruma ve çatışmaları önleme rolünün şimdi geldiğimiz noktada çok etkili olduğunu görüyoruz. Ayrıca, Türkiye'nin katılımıyla 2009-2010 döneminde BM reform programında kayda değer adımların atılacağına inancımız sonsuzdur. Uluslararası kamuoyunda ülkemizin prestijini arttıracak bu gelişmenin gerçekleşmesi için bizim lehimize oy veren ülkelere Türk milleti olarak teşekkür etmeyi bir borç biliriz.
MANA VE MUHTEVA
Malum BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD gasp ve işgalcilikle, İngiltere ve Rusya sömürgecilikle, Çin 35 milyon Türk’e karşı esaret ve zulümle, Fransa çifte standart, ikiyüzlü ve kalleş politikalar ile maruf. Konseyin bu adaletsiz ve faziletsiz daimi üyeleri yüzünden dünyada adalet, hakkaniyet ve hukuk kalmadı. İnsan hakları, evrensel hukuk ve adalet ahlakı hükümlerine aykırı olarak konseyde veto hakkına sahip işbu sözde kurucular dışında, dünyanın ümidi 10 geçici üyede. Artık Türkiye de bunlardan biri.
Ancak BM Antlaşması gereği geçici üyeler, 5 kıtayı temsilen ikişer yıllığına rotasyon usulü seçilerek görev yapıyor. Aday ülkenin seçilebilmesi üyelerin en az üçte ikisinin oyuyla mümkün. Fakat bu süreçte Türkiye'nin diplomatik düzeyde yürüttüğü çabalara gölge düşüren bazı iç ve Yunanistan (GKRY) gibi dış mihraklar oldu maalesef. Ucu terör ve tedhiş örgütü tahkimatına dayalı muhalif unsurlar BM'nin en önemli organına katılma çabamızın önünde ciddi engel, yalan-iftira ve fesat barikatı oluşturdular. Türkiye bunu unutmamalıdır.
Bu melanet unsurların iddiası, “Türkiye’nin üyelik için, öncelikle insan (!) haklarına (kastettikleri insan hakları falan değil, terör ve tedhiş yaltakçılığıdır) uluslararası hukuka (!) ve evrensel insanlık değerlerine saygısını, tüm uluslararası insan hakları sözleşmelerini onaylayarak kanıtlamak zorundadır” biçimindeydi. Onaylanması istenen sözleşmelerin başında: “TC’nin egemenlik ve hükümranlık haklarına aykırı” Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Roma Statüsü gelmektedir.. Bunlar; Terör ve tedhiş örgütünün ihtiras derecesinde talep ve telkin ettiği Mülteciler Yüksek Komiserliği konusunda henüz bir anlaşmanın olmamasını, “şimdiye dek GK'ne üye olan ülkelerin hiçbirinde böyle bir durum yoktur" savı ile karşı propaganda konusu yapmışlardır. Dahası bu platformlarda Türkiye Irkçılık, işkence, Milliyetçilik ve soykırımla suçlanmıştır. Şu kertede bu da asla unutulmamalıdır!..
OYSA: Türkiye, BM Güvenlik Konseyinde 1951-1952, 1954-1955 dönemleri ve son olarak 1961 yılında Polonya ile paylaşılan 1 yıllık üyeliğiyle tecrübe kazanmış, temayüz etmiş, umur-u devlet ilkesi ve kadim siyaset geleneği olan, imparatorluk bakiyesi saygın bir Adalet ve Hukuk Devletidir. Dönem itibarıyla Türkiye’nin geçici üyeliği bile dünya barışı için özgürlük ve güvenlik bağlamında çok büyük bir atılım ve açılım fırsatı yaratacaktır.
Kaldı ki, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye’nin üyeliği için yapılan lobi faaliyeti ve kulis çalışmalarına 50 milyon dolar harcandığını açıkladı. Yaşadığımız siyasi, sosyal, kronik ekonomik ve güvenlik krizi sürecinde bu, millet için çok büyük fedakârlıktır. Oysa konseye seçilmek için 128 oy yeterliydi. Şimdi Oradan, Türk-İslâm ve TC düşmanlarını, haçlı ruhu ile ruhlanan ‘İslâmofobi’ simsarlarını ve azgın emperyalistleri hizaya getirme zamanıdır.
Tek mesele: BM Güvenlik Konseyinde dört başı mamur bir, Türkçe duruştur.
***
Avrupa Konseyi’nin Türkiye ‘yolsuzluk’ Raporu
Mustafa Nevruz SINACI

Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu'nun (GRECO) Türkiye hakkında hazırlayıp Eylül ayında yayınladığı iki önemli materyalden "değerlendirme raporu" içeriğinde vaki analizlere göre yoğun siyasi yolsuzluklar korkutuyor, ürkütüyor ve kaygı yaratıyor.
Avrupa Konseyi, yayınlanan değerlendirme raporunda, Türkiye'de yaptığı incelemeler ve gözlemler sonucunda, siyasi düzeydeki yolsuzluğun kaygı yaratacak, insan hakları, adalet ve hukuk sistemini sarsacak düzeyde derin, etkin ve yaygın olduğunu ifade ediliyor.
Raporda yapılan analizlerde bu husus şöyle dillendiriyor:
"GRECO Değerlendirme Ekibi tarafından toplanan bilgiye göre, Türkiye uzun zamandır yolsuzluktan geniş ölçüde etkilenmekte ve bu problemin yargı dahil tüm ülke kurumlarında yaygın olduğu görülmekte; Ayrıca siyasi düzeydeki yolsuzluğun kamu tarafından kaygıyla algılandığı anlaşılmaktadır."
Raporda, TESEV'in bir araştırmasına atıf yapılarak: "Bu araştırmaya katılanların çoğu, devlet sektöründe yolsuzluğun yüksek olduğunu (% 80) söylemişlerdir. Bu oldukça kötümser tablo uluslararası araştırmalar ve GRECO ekibi tarafından toplanan bilgilerle örtüşmekte" denilmektedir. GRECO, saydamlığın artırılması ve kamuda etkin yönetim eylem planı gibi çalışmalar nedeniyle hükümetin takdir edilmesi gerektiğini ancak, yolsuzluğa karşı çok etkin önlemler alınmasını ve daha radikal sistemler geliştirilerek uygulanmasını öneriyor.
İZLEME KURUMU
Ayrıca raporda, Türkiye'de yolsuzluğa karşı ulusal strateji geliştirme ve uygulamayı izlemekten sorumlu özel bir kurum oluşturulması önerisi var. Ekibin önerisi şöyle: "GRECO değerlendirme ekibi, yolsuzluk konusunda yeni stratejiler önermek ve yolsuzluğa karşı ulusal stratejilerin uygulanmasını izlemekten sorumlu olacak şekilde bir kurumun teşkilini tavsiye etmektedir. Böyle bir kurum kamu yönetimini olduğu kadar sivil toplumu da temsil etmeli ve izleme fonksiyonunda bu kuruma belli ölçüde etkinlik ve bağımsızlık verilmelidir."
ÖZEL SAVCI VE POLİS
GRECO değerlendirme ekibi'nin vardığı sonuçlardan biri de Türkiye'de yolsuzlukla mücadelede uzmanlaşma düzeyinin yeterli olmadığıdır. Avrupa Konseyi ekibi, bu amaçla uzmanlaşmış savcılar ve polislerden kurulu bir özel birim oluşturulmasını önermektedir:
"GRECO Ekibi, poliste veya savcılıkta, yalnızca yolsuzluk soruşturmalarına özgü özel bir birimin olmadığını öğrenmiştir. Bazı bölgelerde ve Ankara, İstanbul gibi büyük illerde yolsuzluk suçlarında bir nebze uzmanlaşmış savcıların bulunduğu söylenmiş olmakla; Türkiye de ‘özellikle yolsuzluk suçlarına bakan’ ne merkezi bir savcılık birimi ve ne de polis teşkilatı olmadığı görülmüştür. Türkiye'de tanımlanan yolsuzluk suçu genellikle kamu görevlileri ve siyasilerle bağlantılı olduğu ve önsoruşturmalar teftiş kurullarınca yapıldığından bu durum anlaşılabilir.
Ancak Türkiye'de yolsuzluk suçlarının fazlalılığı ve özel sektörde çok daha yaygın yolsuzluğun kısıtlı tanımlanmış olması karşısında GRECO ekibi çok yönlü, genel, merkezi bir yolsuzlukla mücadele biriminin yolsuzluğun ortaya çıkarılması için gerekli kolluk ortamını (özel polis gücü/Adli Polis) sağlayacağı düşüncesindedir."
Sonuçta: Avrupa Konseyi Türkiye'de yolsuzlukla mücadeleye ilişkin yasal boşluk, engel ve yapısal eksiklikleri saptamış ve alternatif öneriler geliştirerek hükümete sunmuş durumda. Önerilen raporda özellikle siyasi dokunulmazlıkların kaldırılması bir önkoşul olarak görülmekte ve memurin muhakemat Kanunu dâhil olmak üzere bütün dokunulmazlık, imtiyaz ve ayrıcalıklara “açıkça” son verilmesi istenmektedir. Dikkat ediniz lütfen! Bunu bir Avrupa kurumu istiyor. İslâm Konferansı değil. Hükümet için ne kadar acı, utanç ve hicap verici!...
Hatırlarsanız ilk yolsuzlukla mücadele bakanlığı daha 1980 öncelerinde kurulmuştu.
Politik-ACI’lara sorulur!.. 30 yıldır ne yaptınız? Değilse, neden ve niçin yapmadınız? Tüyü bitmemiş yetimin (kul) hakkı, ancak “devletin malı deniz” modunu yaşayan domuzlarca korunmaz. İnsani boyut’un medeni hükümetleri adil-fazıl ve muktedirdir. Hadi bakalım!...

Hiç yorum yok: