1 Eylül 2009 Salı

SANCAK-I ŞERİF ÇIKARTILDI
Mustafa Nevruz SINACI
‘Türk Subayına Destek’ isimli grupta yayınlanan habere göre; (*)
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şeref, onur, erdem, ilke, azim, irade ve zaferlerini temsil eden bütün ‘SANCAK’ lar 30 Ağustos 2009 Pazar günü (bugün) Ankara’ da ‘Zafer Bayramı’ törenlerine katılmak üzere toplanmıştır.”
TÜRK ORDUSU’NDA SANCAK
Türk Ordu geleneklerine göre Sancak,
Koruma ve kollama görevini üstlenmiş tüm silahlı kuvvetler için vatan;
Hürriyet, adalet, hâkimiyet ve tam bağımsızlık;
Cumhuriyet, adil devlet ve demokrasi için teminat,
Asker kişi için namus, yüksek ahlâk ve icabında şehâdet demektir.
İşte, böyle aziz ve kadim bir temsil, temayüz timsali Sancak…
Askerlik yapanlar iyi bilirler, Sancak nöbeti nöbetlerin en şereflisi ve en zorudur.
Herkes Sancak nöbeti tutmak ister ama tutamaz. Sancak’a gelebilecek en ufak bir zarar sadece nöbeti tutan askerin değil, ilgili birlikteki tüm personelin ceza almasına sebep olur.
Osmanlı döneminde olağanüstü durum, savaş halleri ve dâhilde isyanları bastırmak üzere Sancak-ı Şerif ortaya çıkartılır ve Cuma Hutbelerinde mihraba bayrak asılırdı.
BÜYÜK ÖNEM VE ANLAMI VAR !..
Son Milli Güvenlik Kurulunun ardından yapılan Basın açıklamasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin “açılım ile ilgili görüşmelere” destek verdiği ifade edilmiş fakat Genelkurmay Başkanlığı tarafından bu ifade doğrulanmamış, sessiz kalma yolu tercih edilmiştir. .
Esas itibarıyla Milli Güvenlik Kurulunda Silahlı Kuvvetler görüş, öneri ve endişelerini dile getirir; Ancak, toplantı nedeniyle yapılan basın açıklamasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin fikri, eğilim ve görüşleri açıklamaz.(!)
Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri sessizliğini ‘Şeref ve Namus’ timsali Sancakları ile 30 Ağustos günü; “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez” olmak üzere bozuyor.
Sancak’ların bir arada toplanması “anlayanlar için” çok şey ifade etmektedir.
Ayrıca açmaya ve açıklamaya gerek yok!..
Özellikle, “Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’ deki tüm Askeri Birliklerde bulunan Sancak’lar Genelkurmay Başkanlığında törenlere katılmak üzere toplanmış ve sıkı bir şekilde muhafazaya alınmıştır” deniliyor…
ÖZEL GRUP NOT’U:
“Bugüne kadar siz değerli üyelerimize hep doğru bilgiler verdik. Bu bilgiyi tüm Türkiye’ de herkesten önce siz '' Türk Subayına Destek'' grubu üyeleri olarak siz öğreniyorsunuz. Bu gerçek bilgiyi arkadaşlarınızla paylaşın. Facebook ortamında ilk paylaşan siz olun.
Böylece: ‘inatla aymazlık, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içerisinde bulunanların’ bazı şeyleri anlamayanların anlamalarını, algılamalarını sağlayalım.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE,
NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLENE,
NE MUTLU TÜRK’ LÜĞÜ İLE ÖVÜNENE!”
"Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hâttâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk"
30 Ağustos “ZAFER” Bayramınız Kutlu Olsun…
(*) Bu makalede işlenen konuya dair Haber: ‘Türk Subayına Destek’ grubuna ait olup; Ağustos ayı’nın son haftasında yayınlanmıştır.
***
DEMOKRATİK AÇILIM

VE TAZMİNAT HAKLARI
Mustafa Nevruz SINACI
Terör ve tedhiş’in ‘insanlığın huzuru ve dünya barışı için’ bedeli çok ağır surette ve mutlaka ‘muhatapları’ bulunarak ödettirilmek zorundadır. Aksi takdirde, maruz kalınan terör ve tedhişe devlet zaafla malul-mağlup, millet mağdur ve perişan olmuş demektir.
Bakınız, ABD, Libya’nın 1988’de 270 kişinin öldüğü PanAm uçağını düşürmesi, 1986’da Almanya’da bir diskoya sabotaj ve 1988’te bomba konan bir uçağın İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde infilakı sonucu çoğu Amerikalı olan 400 kurban arasında paylaşılmak üzere 1.5 milyar dolar ödemesi ve terörü kınaması sonucu, Libya ile arasındaki ilişkileri normalleştirdi. Yani ancak terör zararları tazmin ve telâfi edildikten sonra....
Bunun başka yolun yok. Almanya ve Fransa da aynı yola başvurdu.
Yakın tarihlere ait İsrail-Filistin, ABD-İran ve daha yüzlerce örnek var..
Dünyada dış destek veya kaynaklı terör odakları bu yolla kurutuldu. Bedelleri misliyle ödettirilerek alındı. Başta İngiltere, İspanya, Fransa ve Almanya olmak üzere, mevcut terör örgütlerinden hiç biri; Örneğin PKK gibi 50 küsur devlete yayılmış ve dayanmış değil!...
Dahası art niyetli bir AB dayatması, yanlış algılama, zaaf ve hukuk bilgisi noksanlığı sonucu 17.7.2004 tarihli 'Terör ve Terörle Müc.’den Doğan Zararların Karşılanması Kanunu' devletin başına belâ edilerek iddiacılara milyonlarca TL ödeme yapıldı.
Yalnızca Diyarbakır'da 70 Milyon YTL terör tazminatı dağıtıldı
AİHM birçok davada, bu yasayı nimet göstererek bazı başvuruları reddetti. Dışişleri Bakanlığı da, valiliklere bir yazı gönderip,
AİHM' de bu yasa ile sağlanan olumlu havanın sürmesi için terör tazminatları ödenirken halka kolaylık sağlanmasını ve katı bir bürokratik işlemden vazgeçilmesini istemişti.
GELELİM ESAS MESELEYE:
Bilindiği üzere Türkiye 1968’den itibaren ‘dış kaynaklı’ anarşi ve teröre maruzdur.
Önceleri Alman ve Fransız desteğinde Suriye, Lübnan ve Ermenistan kullanıldı.
Sonra 27 Ocak 1973’de ASALA belâsı çıktı. Asala 15 Ağustos 1984’de PKK’ya iblâğ olduktan sonra 23.11.1986’ya kadar hain saldırılarını sürdürdü. Örgüt, Ermeni diasporasınca alenen desteklendi, himaye edildi. Diasporalar ise, Ermeni hükümetinin resmi bir bakanlığı tarafından sevk-idare, tedvir ve organize olunmaktadır. Halen de durum aynıdır.
Ayrıca, BM Anayasasının açık ve emredici “men-i müdahale” hükümlerine rağmen, başta ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Yunanistan ve Rusya olmak üzere yaklaşık 50 ülke terör örgütüne yardım ve yataklık etmiştir. Bu ilişki, açık destek ve yataklık binlerce olay ile sabittir. ABD ve AB resmen fail durumundadır. İşin garibi, gerçekte birer tasallut, gasp ve terör devleti olan Amerika, Rusya ve Çin’in baskısıyla olsa gerek, öncelikle İran ve pek çok İslâm ülkesi ile bazı Türk Cumhuriyetlerinde dahi PKK büroları ve soykırım anıtları vardır.
Yani, tıpkı yakın tarihin isyanları gibi, bu terör de dış güdümlü ve dış kaynaklıdır.
Sonuçta: Türkiye; 1968 ve/veya 1984’den bu yana uğradığı trilyon dolarları bulan maddi + manevi travma, zarar, kayıp ve hasar’a ait münhasır tazminatı; Ulusal ve uluslar arası bütün yargı olanaklarını sonuna kadar kullanarak tahsil ve tazmin etme hakkına sahiptir..
En son KKTC ile Güney Kıbrıs çetesi arasında vaki ve Louzidiu meselesi dahil tam bir siyasi kurum olan AİHM yoluyla tazmin, tahsil ve telâfi komedisine bakın!.. PKK’nın BM Anayasasının 51.ve diğer amir hükümleri aleyhine Kuzey Irak’ta konuşlandırıldığı ve mezkür 50’yi aşkın devletten beslendiği gerçeğini görün. Örgüt yapısının büyük bölümünün Ermeni, Rum-Yunan, Abd, Alman ve sair lejyonerden oluştuğunu ve içinde az sayıda “Ermeni kökenli Kürt” bulunduğunu da dikkate alın..
Ve ey hükümet!.. Ey terörden zarar gören halk!.. Ve, Ey Şehit aileleri haydi!..
Demokratik açılımın amacı mademki barış, anlayış ve huzuru tesistir; Önce bunun temel şartı / ana unsuru DİYET’LER ödensin. Tamir-telâfi, tahsil ve tazmin süreci başlasın. Eğer, TC açılım’a icbar edilmiyorsa, MİLLETİN zararını tazmin ve tahsile mecburdur.

Hiç yorum yok: