20 Şubat 2010 Cumartesi

HESAPLAŞMA VE YÜZLEŞME ZAMANI
Mustafa Nevruz SINACI
Erzincan – Erzurum hattında 17 Şubat günü yaşanan deprem, siyasette şok, hükümette gerilim, infial ve paniğe yol açtı. Adalet bakanı, RTE ile uzun bir görüşme yaptı. Sonra basın toplantısı düzenledi ve HSYK kararını “kalkışma” olarak niteledi!... Çok ağır bir lâf!...
Diğer taraftan AKP yetkili çevrelerinde olay; “vesayetten mütevellit yargı darbesi” biçiminde yorumlandı. Zaten bir hafta öncesine kadar bu “yargı darbesi” söylemi, en az askeri vesayet ve cunta nitelemesi kadar yoğunlaşmış, her köşeye sinmiş ve yaygınlaşmıştı…
İnsani boyut ve bilgi toplumu nosyonundan nasipsiz; İlim-irfan, umur-u devlet, adalet ahlâkı, hukuk, maharet ve marifet yoksunu AKP, geldiği günden beri damı tenvir etmekte, 50 yıldır bilinen ezberi tekrarlamaktadır.
Bunu, aynı gün, (ışığını ihanetten ve kirli-karanlık organize işlerden alan ‘aydınlardan’ değil) “Türk Kanaat Önderi” Uğur Özaltın, “Neden 28 yıl uyudunuz?”sorusu ile damardan girerek hesap soruyor, haykırıyor. (www.ugurozaltinyazilari.tr.cx) Çok önemli, bakalım…
“1982 anayasasından bu güne 28 yıl geçti. Bu anayasadan şikâyet etmeyen bir tek parti ve siyasetçi yok. Bugün iktidar olanlar dün muhalefetti. Koro halinde bu anayasadan şikâyetçi idiler. Bugün muhalefet olanlar da dün hükümet ortağıydılar. Onlarda anayasadan şikâyetçi oldular. Peki, 28 yıldır neden uyudunuz beyler? Neden sivil bir anayasa, adil bir seçim yasası yapmadınız? Dokunulmazlıkları neden kaldırmadınız? Devlet Reformları neden yapılmadı?
Toprak reformu ne oldu? Belediyeler neden modern şehirciliği anlayamadı çözemedi hala? Karısı veya sevgilisinin kafasını kesen caniler neden polise taş atan çocuklardan daha az hapis yatıyor? Partiler lider hegemonyasından, lider suntasından ne zaman kurtulacak? İki seçim kaybeden bir parti lideri ne zaman def olup gidecek o koltuktan? Üniversite sınavlarını kim kaldırabilecek? Gerçek bir demokratik açılımı kim yapabilecek? Demokratik bir ortamı neden oluşturamadınız etnik kökenlerin kavgasından oy devşirme hatasına düştünüz?

YOKSA!..
Cami avlularından oy devşirmek kolayınıza mı geldi?
Ramazan erzak torbaları daha kolay mı hükümet etti sizi?”
Hakikatte yedi senedir sürüp giden demagoji, popülizm, De’facto ABD-AB tasallutu, bu manipülâsyonla iğdiş edilen, mutasyona maruz siyaset; İhmal edilen yurttaş, açlık-yokluk, işsizlik, işkence ve halka zulümle, akılları iktisat’a ermediğinden yahut gâvurluklarından olsa gerek (maaş ve ücretlere değil/ürün ve hizmete vaki) zam’la iştigal eden yöneticiler. Vatandaş hakları, adalet ve hukuk peşinde koşmayan, tamah eden, yardım-yataklık yapan, suç ve günah ortağı kahrolası muhalefet.. VE, yalancı-talancı kene, vampir ve domuzların kartel medyası…
Elli yılı mücavir aynı oyun!.. 27 Mayıs’la, ATA ve Türk siyasetten tart ve devletten tasfiye edildi. Ateist-pagan, dönme-devşirme, sabetay, mason-misyoner ve “lâikperest” hırsız-yolsuz, yalan-talan/soygun-vurgun takımı despot-diktatör güruhu cuntalar geldi; Bu gerici ve yobazların fanatik versiyonu olan “din tüccarları” ise sızma yoluyla devlete duhul ettiler.
Elli yıldır halka hizmet edilmedi. Zam-zulüm-işkence; gelen vurdu, giden vurdu milleti; Ülke bir suç cenneti, kaçakçılık, kara para, hayali ihracat ve faili meçhul diyarı oldu!..
“YETER ARTIK!..

HODRİ MEYDAN”
Bu kantar bu kadar (suç) yükü çekmez. Bunca günahı “keçiler” kaldırılamaz.
Pis kokular afakı sardı, ihanet nüfuz etti her yere… Çürümüşlük ve yozlaşmışlık da…
Başta Genelkurmay Başkanı, yargı-yasama, üniversiteler, umum kişi, resmi kurum ve özel kuruluşlar, iktidar, muhalefet konuşsun. Herkes bildiğini anlatsın, açıklasın Allah aşkına. Yüzleşsin hesaplaşsın, yargılansın-sorgulansın siyaset, halk, medya, mafya, asker, sivil, cunta, yargı her ne varsa ülkede.. Şimdi AKLANMA-paklanma zamanıdır. Lâkin vekil nam tefessüh etmiş uşak, sahibinin sesi, kul-köle, aciz dalkavukların delâletiyle değil; Bağımsız ve tarafsız Türk adaleti, kamu vicdanı, kadim hukuk ve hakikat harsının önünde mertçe hesap vererek!..
Hadi bakalım, hodri meydan!.. Şimdi tam zamanıdır. Artık ‘adalet tecelli etmeli’ ve ‘hak-hukuk’, haksıza/hırsıza/yolsuza/soysuza galip gelmelidir. Şimdi olmazsa ne zaman!?..
ZAM, ZULÜM VE İŞKENCE
Mustafa Nevruz SINACI
DOĞALGAZ SOYGUNU
Azerbaycan Doğalgazı; 12 Şubat 2010 Cuma günü itibarıyla bir m3 doğalgaz’ın fiyatı Ankara’da 72.02 kuruş. Buna bilumum vergi ve sair gasp, iktisap ve mahsuplar dâhil… (fiyat halâ değişmedi)
Aynı günlerde Azerbaycan ile Türkiye arasında bir “doğalgaz fiyat uyuşmazlığı” vaki. Bu nedenle bizzat Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ağzından “Türkiye’ye doğalgaz satış; Türkiye’nin de Azerbaycan’dan doğalgaz alış fiyatını öğrendik”; diğerlerinin muhtemelen 120 – 265 dolar /1000m3 arası olduğu söyleniyor. Amma lâkin soygun sırrı olsa gerek, gerçek rakamlar bilinmiyor.
Neymiş? :
1000 m3 Azeri Doğalgazının bedeli 120 Dolar.
Yani: l20 x 1.5053 (12.Şubat.2010) = 180 TL/1000 m3
180 TL: 1000 m3 (180x100=18000krş) = 18 krş/m3
Buna göre:
Bir (1) m3 Doğalgaz’ın “BOTAŞ” alış fiyatı: 18 kuruş.
Vatandaşa 1 m3 doğalgazın satış fiyatı: 72 kuruş; Aradaki fark: 54 kuruş
Nihai alıcı vatandaş aleyhine tahakkuk ettirilen (+) fiyat farkı: % 300
Daha açık bir deyişle bu; Fahiş derecede zamlı bir fiyat’tır. Deyim yerindeyse; Apaçık gasp-irtikap ve soygundur. Kamu istismarı yoluyla suiistimal, kartel, karaborsa ve vurgundur.
Dahası: 18 kuruşluk Doğalgazın % 300 fazlası ile 72 kuruşa halka satılması insanlık düşmanlığı ve vicdansızlıktır. Doğalgaz almaya gücü yetmediği için (kurulu düzen ve tesisata rağmen) odun, kömürle ısınmaya çalışan; Sonra da sızıntı ve dumandan zehirlenerek ölen; Masum-müsemma, fakir-fukara, garip-gurabanın taammüden katili olmaktır.,
Keza, fahiş fiyata doğalgaz almak için varını-yoğunu harcayan işçi-memur, asgari ücretli ve emeklinin; Hayati ihtiyaç, zorunlu gıda, giyim, minnacık bir konfor babından azıcık rahatlık, birazcık keyif ve insan olduğunun farkına varacak kadar huzur ve düzeninden kısarak maruz kaldığı çileli yaşam; Sebep olanların onursuzluk, şerefsizlik ve sorumsuzluğundandır.
Ya açık+gizli % 25’leri aşan işsizler; Artı beş milyonu mücavir asgari ücretli!...
Bu apaçık insan hakları, adalet ve hukuk ihlâlidir.
Demokrasiyi anlamamak, bilmemek ve insana saygı duymamaktır.
Siyaset (idare) biliminden bihaber, gafil ve insanlık düşmanı olmaktır.
ÖZELLİKLE:
İnternet ortamında dolaşan bilgilere göre, Rusya’dan İngiltere ve daha uzak ülkelere bin m3’ü 65 - 98 dolara doğalgaz satılırken; 80’li yıllarda 32 dolara teklif olunan Kazak doğal gazı yerine; Vatanın bağrına maviş’li hat ve hortumlar döşeyip, kamusalda sıkça söylendiğine göre 265 dolara gaz alacak kadar alçak hırsız ve domuzlara niçin hesap sorulmaz?
Anayasa Mahkemesinde aklandılar diye mi?..
Öyleyse A. Mahkemesi ve/veya üyeleri (haksız aklama faili) hesaba çekilmeli!..
Hiç “Mahkeme Kararı” haksız, adaletsiz ve sabit olan suçu ibra tarzında olabilir mi? Buna “olur” denilemez; “olur” da verilemez, isterse danıştay olsun üstüne yatılamaz!..
O halde sorun bakalım!..
Tüyü bitmemiş yetimin dumandan boğularak; soğuktan donarak, açlıktan kıvranarak veya mümasil nedenlerle ölenlerin hakkını!... Onlar “devlet babaya” inandılar, güvendiler, ama inandıklarının-güvendiklerinin bilinçli kurbanı oldular. Nahak yere. İnsafsızca ve bazı domuzların “çatlayıncaya-patlayıncaya dek” zıkkımlanma hırs, heves ve ihtirasları uğruna…
Bu kasıt, alçaklık ve vicdansızlıkların hesabı sorulmadan “doğalgaza zam” telâffuz eden “gişi’ler” biliniz ki apaçık halk düşmanı kene, aç domuz ve kara kanlı vampirlerdir.

Artık halk nasıl haykırıyor?!.. “Zam, Zulüm, İşkence, işte AKP”

Hiç yorum yok: