6 Ocak 2012 Cuma

gönüller hep mahzun!.......

Hayretüllezi minel garaib!.?..
REZİLLİK VE KÜSTAHLIK
Mustafa Nevruz SINACI
Prof. Dr İsa Kayacan, “Türkiye’de, Millet-vekil’leri her bakımdan hep asıl’larının önünde yer almışlardır. (!)” İsim ve konulu makalesinde; İlmi, resmi ve kurumsal kaynakları esas alarak “millet vekil’liği” kavramının öz’ünü ve özne’sini açıkladı. Buna göre: “Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde Vekil: “Birinin işini görmesi için, yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse”, olarak açıklanırken; Milletvekili: “Anayasaya göre, millet meclisine seçimle giren millet temsilcisi, mebus, parlâmenter, vekil..,” olarak ifade edildiğini” yazıyor.
Toplumbilimci Prof. Dr. Özer Ozankaya (Aşırı yüksek ödenekler, millet vekil’liğini arpalığa, semirme yerine döndürür! Ticarete dönüşen kitle yayıncılığı, demokrasiyi savunmak yerine yıkmak için kullanılabilir!) ile Prof. Dr. Nurullah Aydın (Milletvekili nedir?, ve ne iş yapar?)’ın özgün makalelerinde konu; tarihi, tabii, ontolojik, sosyolojik ve mukayeseli siyaset bilimi yönünden incelenmiş ve irdelemiş... 
MESELE NEDİR?.. 
En başta; İnsan hakları, adalet, hukuk, Rönesans ve hümanizm gibi ulvi kavramların, yıllardır pişkinlik, utanmazlık, aymazlık ve menfur bir yalancılık derecesinde atıf, ithaf ve ilzam edildiği, Fransız halk meclisinde; Müttefik mezalim güruhu müstebit ve müfterilerce tezgâhlanan “Ermeni soykırım” yasasının onaylandığı gün TBMM’nde, tıpkı farmasonlar gibi, alçaltıcı bir utanca, istismar, suiistimal ve ağır bir yolsuzluğa, yüzkarasına imza atıldı!..
Yolsuzluğun adı: Mevcut ve emekli (sözde) milletvekili ücret ve özlük hakları!..
Daha açık bir deyimle: Kıyak emeklilik, ayrıcalık, küstahlık ve imtiyaz tertip’i… 
Artı; Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay’ın “Bir milletvekilinin, aynı zamanda emekli maaşını kesintisiz olarak almasını, genel uygulamaya aykırı sayarım…” açıklaması..
O gün ki, TBMM yerine, AB üyesi Hun/Macar Parlâmentosuna ‘Hocalı Soykırımı’ hakkında yasa tasarısı sunulan bir gün!.. Ar, hayâ belâsına adına millet-vekili dedikleri; İnsan hakları, adalet ahlâkı ve (evrensel değil) yerel hukuka dahi temelden aykırı “kıyak emeklilik”, ayrıcalık, imtiyaz ve gaspları katmerleştirme, mevcut maaşları iyileştirme” kararı almaları ne kadar utanç verici, yüz kızartıcı, ayıplı!.. Hatırlanacağı üzere, bu talihsiz ve kamu vicdanının nefretine sebep vakıadan birkaç hafta önce de danışman adı altında parlamento’da müstahdem (istihdam edili) akraba, hemşehri, eş-dost ve sadık bendelerinin maaşlarına % 170 - % 185 dolayı haksız, hukuksuz ve adaletsiz düzeyde zam yapmışlardı.  
BUNLAR “MİLLET VEKİLİ” FALAN DEĞİL!...    
düşün., düşün!..?..
Yukarda kaynak gösterilen resmi tanımlar ile pek çok değerli bilim insanının konuya dair yayınlarında yer alan tarif ve izahlara bunların durumu kesinlikle uymuyor. Üstelik mer’i 82 Anayasası, ettikleri yemin 1924-28 ve 961 ile de örtüşen yanları yok. Başta medeni kanun, siyasi partiler ve seçim yasaları olmak üzere hiçbir hukuki tanımla da eşleşmiyor halleri!....
PEKİ, KİM BUNLAR?..  
Kendilerini utanmadan “milletvekili” olarak tanımlayan; Parti sahibi, vesayet ve sulta tarafından atanmış; Dünyanın “ileri demokrasi, adalet ahlâkı, hak-hukuk normları ile evrensel standartları”na ters, emsallerine göre çok aykırı ve farklı bu tür’e ‘parlâmenter’ denilmekte!..
İstihdam edildikleri yer de parlamento!
Parti sahibi, sulta, vesayet, dikta ve cunta tarafından atanmış; “özgür irade mahrumu mütegallibe” için bu, son derece olağan ve doğal!... Çünkü bunların milletle bir ilgi, imtizaç ve alâkaları yok. Halktan yana her hangi bir kaygıları da!... Son derece pişkin, gamsız, aymaz ve benciller… Bunlara “millet-vekili” demek, bilime ve bilimsel gerçekliğe de aykırıdır.
İsterseniz, malum şahısların eylem, fiil, hattı hareket, hak-hukuk ve halk adına velev ki özgürce inisiyatif kullanma; Yerine göre milli, ilmi, insani, hukuki, ekonomik, sosyal, siyasi ve medeni sorunlar karşısında ki tavır-tutum, etki, tepki, davranış ve söylemlerini; Muhterem Hoca’larımızın, Anayasa ve yasalarımızın tanımları, özgür bilim ve objektif bilincin açılım, tasvir ve sıra dışı, (milli falan değil) olağan ve sıradan siyasetin yüklediği sorumluluk ve anlamlarla karşılaştırın….
Eğer!,
gerçek “Millet Vekili” olsalardı!..
Mustafa Nevruz SINACI
Burada bir “beyin fırtınası” yapalım.
Mevcut hâl-vaziyet ile en fazla 50 yılı mücavir, analitik bir “zamanda yolculuk” ve “mekânı muhasebe (ortam muhasebesi), mütalâa, mukayese” turuna çıkalım.
Velev ki, şahsında âlemi İslâm ve cihan Halife’liği mündemiç; Adalet güneşi, emniyet ve huzur iklimi Osmanlı’nın bakiyesi, varisi, hamisi Cumhuriyet’in kurucusu, Gazî, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘üye’ sıfatı taşıyanlar (milletvekili denilenler) gerçekten;..
İnsan hakları, adalet ahlâkı, parti içi demokrasi, fırsat eşitliği ve hukuk ilkelerine sahip ve saygılı; Dikta, sulta, cunta, sınıf-zümre, menfaat, ticaret şirketi, organize suç örgütü, illegal mafya falan değil; Gerçek bir kitle partisine kayıtlı, aidatlarını muntazam ödeyen, vecibelerini yerine getiren; Mensup olduğu siyaset kurumunun; Eğitim, bilinç geliştirme vs, aktivitelerine düzenle katılan, hakiki ve samimi üyelerin; Namuslu, dürüst, demokrat ve helâl oyları ile aday gösterilip, genel seçimlerde seçmenin şaibesiz ve şerefli onayı ile “Millet Vekili” olsalardı!....
ACABA NE OLURDU? 
BAKALIM:
1, Millet, yasama faaliyetlerinden dolayı, vekâlet şartları dâhilinde vekil ettiğine hesap sorabilir; yetki alanı ve sorumluluğu ile bağdaşmayan fiil ve tasarruflarından dolayı, icabında vekâletten azletme hakkını kullanabilirdi. Şimdi hesap soramamakta ve azledememektedir!..
2, Kürsü masuniyeti dışında, asillerin sahip olmadığı hak, dokunulmazlık, ayrıcalık ve imtiyazlara sahip olamaz; Asil’in rıza ve muvafakati hilâfına, milletin sırtından fahiş ücret ve kıyak emeklilik gibi, insanlık, hukuk ve ahlâk dışı gasp ve iktisaplara teşebbüs edemezlerdi…
3, Devlet bütçesi, ithalât ve ihracat denk olur; Cari açık verilmez; Tüm makam, maaş, memuriyet ve ücretler ‘kıdem, ehliyet, liyakat/objektif norm ve standart birliği’ esasına uygun olur; İnsanlık dışı “yüzdeli zam” yerine, insanca ve adil “seyyanen zam” uygulanırdı…
4, “Emek-yoğun, zorunlu altyapı, iktisadi, sanayi ve ticari yatırım, kalkınma, gelişme faaliyetlerinde kullanım” harici dış borç alınmaz; Şaibe, kısır döngü, kayırma, haksız, yolsuz edinim unsuru iç borca asla tevessül edilmez; İşsizlik ve yoksulluk önlenir;, Vergide adalet ve tahsilât sağlanır, çifte vergilendirme şerefsizliğine düşülmez, dolaylı vergilerle halk soyulmaz, fahiş fiyat, ahlâksız ve sınırsız kâr hovardalığına asla ve kesinlikle izin verilmezdi.
5, Bedeli her ne olursa olsun hak-hukuk, huzur, Milli güvenlik ve adaletten asla taviz verilmez; İnsan hakları, eşitlik, akıl-mantık, kamu vicdanı ve kanun hükümlerine aykırı karar, edinim, izin, istisna, müsamaha, af-atıfet tasarruflarıyla, Yüce meclis, cüce meclis durumuna düşürülmez;, Sivil-Asker, bütün kamu ve özel sektör, aleni ve örtülü ödenekler “tam disiplinle sıkı denetlenir” bütün hesaplar hakkıyla ve lâyıkıyla sorularak “devletin namusu” ile tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunur; Haksız edinim, yolsuzluk ve fahiş kazanç önlenirdi...          
6, Gazetecilik ve yayıncılık, (medya) asla “genel (basit/sıradan) piyasa tacirliği, sanayi ve kamu müteahhitliği (taahhütçülük) alanı”, siyasi şantaj, baskı aracı, yağdanlık, yalakalık, yardım ve yataklık vasıtası olarak kullanılamaz; Sözde kitle yayıncısı, akredite kartel medyası tertip ve teşekkül ettirilemez;
Bir yanda ıstıraptan kıvranan, rencide edilen, acı çeken, sızlayan kamu vicdanı, halka ve hak’a tercüman olmak varken; ‘4.kuvvet’ olarak bu ayıp, derin utanç, yüzkarası, gasp, irtikap, rezillik ve küstahlığa ortak olunamaz ve seyirci kalınamaz;, Bu günkü medya nam sahibinin sesi kemikçiler; Demokrasi, adalet, ahlâk ve hukuku savunmak yerine; Yıkmak, yok etmek, hâtta 1950 öncesi koyu dikta, istibdat ve despotizme davetiye çıkartıp, bölünme ve parçalanmaya çanak tutmak, katkı sağlamak adına ne lâzımsa yapamazlardı...
7, Hükümetler devletin sınırlarına hâkim olur, dağları tutar, dâhilde ABD, Rus, İngiliz, Fransız, İsrail casuslarının fink atmasına, elçi nam “harici bedhahların” devlet işlerine dûhul etmesine izin vermez; Ezeli düşmanların dayatması ile “yeni anayasa” yapmaya kalkışmazdı.
SONUÇTA:
Hakiki Millet Vekilleri; Mutlak surette “namuslu, dürüst ve demokrat” olur; Kendilerini hakkaniyet öznesi, eşitlik ilkesi, adalet ahlâkı ve hukuk temelinde “küresel adalet, evrensel barış ve ebed-müddet Türkiye” idealine adarlardı….
Ve biliniz ki tek çare: “Mahalli Kongreler” ve “Milli Delege” sistemidir.
YORUM, ELEŞTİRİ VE KATKILAR: 
Date: Tue, 10 Jan 2012 00:56:19 -0800 //From: matamer2003@yahoo.com //Subject: Re: VE HANGİ MİLLET VEKİLİ?..............
RE: Hangi Devlet //To: gercek.demokrat@hotmail.com

Değerli dost Mustafa Nevruz Sınacı bey,
Yazınızı benimle paylaştığınız için teşekkur ederim.
Bu ülkede "gerçek Milletin vekillerinin temsil edildiği" bir Meclise hasret gideceğimizi düşünmekteyim. 
Onun bunun adamları Meclisi işgal etmekte ve onların yapttığı "sivil darbe" olmamakta; bağnazlığa, irticaya, yurdunu savunmak için hizmet veren insanları ''tarikat ve tekkelerin'' talimatları ile zanlı sayıp, tutuklamakta olan bir idarenin; Kime ve neye hizmet ettiğini anlamamak icin aptal olmak gerekir.
Ülkem şu veyahut bu şekilde parçalanmakta, kamplara bölünmekte.
Bölücü örgütünj başı imralıdan örgütü yönetmekte, devlet olarak buna çanak tutmaktayiz, buna karşın benim vatanımı korumakla sorumlu insanlar tutuklanmakta!... 
Dağdan inen eşkiya'nın ayağına Hâkimleri götüren idare, onları serbest bırakmakta;
Saygın insanları ise tutuklamakta.... Bu ne biçim adalet? bu ne biçim hak? bu ne biçim cumhuriyet? bu ne biçim demokrasi?.. Utanıyorum.... Sevgiler,  
Metin Atamer  


Atatürk'ün ölümünden sonra, TBMM'inde, Milletin vekili olduğunu iddia eden kişilerin, aralarına tesadüfen girmiş olan ve bir elin parmaklarını bile geçmeyen şahısların dışında, 2400 civarında ailenin temsilcileri olduğunu ve zaten birçoğunun da, biribiri ile akraba olduklarını ve bu konuda kapsamlı bir araştırmanın yapıldığını, bu araştırmayı yaptıran çok yetkili bir ağızdan bizzat dinlemiştim...
Osman ŞAHİN, 
Date: Mon, 9 Jan 2012 20:10:19 +0200 // From: osahin46@gmail.com
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sınacı merhaba.
Öyle bir "genelleme" yapmışsınız ki, korkarım , sizi milletvekili düşmanı olarak tavsif edeceğim neredeyse?. Benim ,istifade edin diye, gönderdiğim bir basit uyarıyı bu kadar çarpıtmanızı anlamak için bilmem ki hangi referansları araştıralım;. Pesss doğrusu!!!. Saygılarımla,
Ali Eser, 
Yük. Gemi İnşa ve Mak. Müh.
18. ve 19. Dönemler Samsun Milletvekili

From: aeser1@ttmail.com, Date: Mon, 9 Jan 2012 11:47:28 +0200

Hiç yorum yok: