16 Nisan 2012 Pazartesi

dindarlık; kindarlık ve simsarlık

DİNDARLIK VE SİMSARLIK
Mustafa Nevruz SINACI
            Umur-u devlette dindarlık, öncelikle ihlâs, mutlak doğruluk, adalet ahlâkı, dürüstlük, engin hoşgörü, derin tevazu ve samimiyeti zorunlu kılar. Bu, aynı zamanda “insani boyut ve bilinçli İslâm toplumunun” devlet adamı profilidir. Kur-an ahlâkı, İslâmi ilimler ve müspet bilim olarak adlandırılan bütün disiplinlere göre “devlet adamları” ile “bilim insanları” birer aktör veya figüran değil; Nevi şahsına münhasır, karakteri özgürlük, mürşidi (rehberi) sadece ilim, adalet ve gerçek olan; “namus borcu, kumar borcu olmayan” yüksek şahsiyetlerdir.  
            İdare sanatı “iyi, namuslu, dürüst (bilge) ve demokrat” Müslümanların işidir.
            İyi’lerin seçilmesi, ileri doğru atılmış bir adım; Kötülerin idareyi ele geçirmesi ise: Gericilik, irtica ve yobazlığa avdet olup; Hazreti Âdem’den bu yana İslâm’ın Cumhuriyet dışında bir yönetim sistemi önermemesinin sebebi budur. Aslında İslâm, aleni bir şekilde Cumhuriyeti de önermez. Sadece halkın kendi kendisini yönetebilmesini ve “devlet idaresinde millet iradesinin” belirleyici olmasını ister. Bu nedenle Yüce Peygamber; Kral, İmparator ve Reislere gönderdiği mektuplarda: “İslâm, sizin idare şeklinizle değil, halkın Müslüman olması ve İslâm’ı yaşaması ile alâkadardır” der. Çünkü insanların İslâm’ı yaşaması; İnsanca yaşaması anlamına gelir. Huzur, güvenlik, eşitlik, adalet ve barış sadece İslâm’dadır. .
            ***
“EY, İNSANLAR VE EY, MÜSLÜMANLAR!...
‘Evrensel hukuk ve İslâm’a göre, devlet insan içindir. İnsan’ı yaşat ki, devlet yaşasın, ilkesi, iktisat ve müttefik içtihat gereği: Hak edilmiş ‘kazanç’tan en az bir yıl kullanıldıktan sonra vergi alınır. Gelir vergisi oranı 1/40 yani: % 2.5 olup; gümrük hariç ‘peşin vergi’ haram ve yasaktır. Başta tekel ürün ve hizmetleri olmak üzere akaryakıt, doğalgaz, Lpg, elektrik, su, telefon, ekmek zorunlu ihtiyaç ve sürüme dayalı “sürekli ve garantili” kazanç unsuru mal ve hizmetlerde azami kâr oranı, maliyet artı % 5; Alımı isteğe bağlı, zorunlu/yaşamsal olmayan mal ve hizmetlerde ise:, Maliyet artı % 20’dir. Üretici ve Tüccar, halka hizmetle mükelleftir.  Fahiş kâr edilemez. Devlet’in varlık sebebi halk adına piyasaları geliştirme ve kontrol, huzur, istikrar ve insicamı temin; Halkı, hür teşebbüsü, üretim ve hizmetleri Düzenleme, Destekleme ve özellikle Denetleme ile yetkili, görevli ve sorumludur.’ 
İYİ BİLİN!..”   
***         
            DİN’İ YAŞAMA GÖREVİ
            Şu kadar ki; Milletçe seçilmiş yahut “devlet idaresinde, millet iradesini temsil etmek üzere” hükümetlerce atanmış; Bilumum devlet adamları, hükümet görevlileri ile millet memur ve müstahdemleri dini söylemekle değil, ancak ve sadece yaşamakla mükelleftir. Ayrıca, halk adına hükümet eden veya devlet adına iş gören kimseler; Vatandaşlar arasında tam bir eşitlik, adalet ve hakkaniyetle muamele etmeye memur ve mecburdur. Nasıl ki; Rab insanları imtihan maksadıyla yeryüzüne gönderip, sınamasına rağmen, din, inanç, fikir ve vicdani kanaatlerinde hür bırakır; Peygamberlerine dahi “dinde zor yoktur” diye sadece “nasihati” emreder! Şu hale nazaran: Ne diğer insanların ve ne de devlet adına hükümetlerin “din, inanç, mezhep, düşünce ve vicdani kanaatlere (hukuken suç unsuru olmadıkça) karışma hakları yoktur.
            Bu kaide rüştünü ispatlamış, akil ve rey sahipleri için geçerlidir. 18 yaşına kadar olan her çocuğa (Anne ve Babasının dâhil olduğu) dini öğretmek; Velev ki, anne ve babası dinsiz ise, bu defa “fıtrat gereği” çocuğu Müslüman olarak eğitmek ve İslâmi öğretime tabii tutmak devletin görevidir. Dinsiz anne ve babalar, devletin bu tasarrufuna itiraz edemez, dava yoluna gidemezler. Rüşt yaşına gelen çocuk, kendi kararını bizzat kendisi verir.              
            DİN’İ ANLATMA VE AÇIKLAMA GÖREVİ
            Toplum önünde dini temsil, ilzam ve ifade görevi sadece ve yalnızca Halife, Şeyh-ül İslâm yerine kaim Diyanet İşleri Başkanı, Müftü, İmam yahut gayrimüslim cemaatler adına Patrik, Papaz ve Hahamlar ile ilim ve edep dâhilinde olmak kaydı şartıyla bizatihi halka aittir.  
            TC, 11 Kasım 1938 karşı devrimine kadar, bu özelliklerle mütemayiz 1.sınıf devlet adamlarınca yönetilmiş; TSK’da er-erbaş talimi, Eğitimin her aşaması ile Harp Okullarında;, Kur-an, Din ve ahlâk dersleri zorunlu tutulmuş; Harp Okulu ve Kışlalarda Namaz İçtimaları uygulanmıştır. Cihanşümul bir devletin bakiyesi için olağan, doğru ve gerekli olan da budur.    
            Dinsiz devlet olmaz. Lâiklik: “Fert’in, devlet içinde dinini yaşama teminatıdır”
            ./..
DİNDARLIK VE KİNDARLIK
Mustafa Nevruz SINACI
            Eğer bir hükümet, ordu’yu kendince hizaya sokabiliyor, generalleri çok ağır iddia ve ithamlarla hapse atabiliyor, pamuk eldiven giyili demir yumruğunu bakan, milletvekili, yargıç ve savcıların başına indirebiliyorsa;, Bu hükümet, TC’nin kurulduğu günden itibaren vaki tüm yolsuzluk-haksızlık, hukuksuzluk, faili meçhul, yalan-talan, soygun-vurgun dâhil olmak üzere her suiistimalin üstüne rahatlıkla gidebilir. Özellikle referansı insan hakları/adalet, demokrasi, kalkınma, barış ve dindarlık olmakla; Zaten gitmeye mecbur ve mahkûmdur.
            HESAPLAŞMA VE YÜZLEŞME
            Her ne kadar 27 Mayıs sorgulanıp, yargılanmadıkça 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat hiçbir anlam ifade etmiyorsa; Verilecek hesabı olmayan 1919-38 dönemi ile hesabı yassı-ada cehenneminde verilmiş 1950-60 hariç olmak üzere:, 1938-1950 ilâ 1960-2012 dönemlerinin şaibeli hesabı mutlaka verilmeli, hesaplaşma ve yüzleşmesi mutlaka yapılmalıdır.  
            İşte!.. Halkın ihtiyacı olan, “zorunlu hesaplaşma ve yüzleşme” budur.
            Vizyon ve misyonunu “hesaplaşma-yüzleşme, adalet ve barış” üstüne oluşturan cari hükümetin başta gelen görevi: Tüyü bitmemiş yetimin hakkını almak ve devletin namusunu kurtarmaktır. Aksi takdirde: 12 + 52 = 64 yıl boyunca trilyonlarca doları “siyaset + medya + mafya” işbirliği sonucu soyulan bu milletin mâşeri vicdanı huzur bulmayacak, haksızlık ve adaletsizlik üzerine kurulu güncel siyaset ıslah ve iflâh olmayacaktır.
            Dahası, yıllardır apaçık bilinen yabancı etkisi, Ülke üzerinde vaki insanlık dışı baskı, dayatma, dezinformasyon ve yönlendirmeler; Mezkür hesaplaşma - yüzleşme olmadan mâkus talih sona ermeyecek, yıllardır, ülkemiz ve dünyada Türk insanına reva görülen çifte standart, alçaklık, kalleşlik ve zulüm nihayet bulmayacaktır.
            Öyle ki, bir Türk yabancı bir ülkeye gittiği zaman, asli unsur veya ‘yerli halk’ denilen yasal vatandaşların sahip olduğu hakların büyük bölümünü kullanamaz; “Milli değerleme” ve sair namlar altında misillenmiş fiyat politikalarına maruz kalırken;. Türkiye’ye gelen ne idüğü belirsiz, ahlâken tefessüh etmiş, bu topraklara adım atmaya bile lâyık olmayan bir yabancıya akıl almaz kolaylıklar, ucuzluklar, imkânlar ve fırsatlar sunulmaktadır!...    
            Bu da bir yolsuzluktur. Vatana, vatandaşa, eşitlik ilkesi ve insan haklarına ihanettir.   
            Katlanarak artan ve sürüp giden bu ve benzer yolsuzlukların acilen durdurulması ve bu hükümetin en başta rüşvet, iltimas, haksızlık, yolsuzluk, kasıtlı işsizlik, pahalılık, adaletsizlik, görevi kötüye kullanma ve suiistimallerle “kendi dönemi dâhil” yüzleşmek ve hesaplaşmaktan başka bir çaresi yoktur. Aksi takdirde olay, sadece ‘darbe, dikta, cunta ve sulta’ meselesinden ibaret kalırsa bunun adı dindarlık değil, kindarlık olur, biline!..      
             ***
“EY İNSANLAR VE MÜSLÜMANLAR!...
‘Evrensel hukuk ve İslâm’a göre: Her insan bir devlettir. Devlet insan için vardır. İnsan’ı yaşat ki, devlet yaşasın düsturu, iktisat ve içtihat gereği: Her nevi kazanç sadece ve yalnızca “bir defa” vergilendirilir. Vergilendirilmiş kazançtan; ÖTV, KDV ve sair namlar altında, doğrudan veya dolaylı olarak başkaca vergi alınamaz. Buna teşebbüs ve tevessül insan hakları, adalet ahlâkı ve hukuka aykırıdır. Üretici, Sanayici ve Tüccar halka hizmetle memur ve mükelleftir. Meşru hükümet adaletin teminatı olmakla; hüküm ve hikmet de, adalet iledir. Hükümete rağmen hiç kimse fahiş ve haksız kâr elde edemez. Rüşvet, haksızlık ve yolsuzluk domuzluktur. Devlette suiistimal, ihmal ve hırsızlık varsa hükümet yok demektir. Devlet’in varlık sebebi. Millet Adına kontrol, huzur, istikrar ve insicamı temin; Sektörleri tanzim, tertip, üretim, hizmet, serbest rekabet, fiyat ve piyasaları “insan lehine” Düzenleme, Destekleme ve özellikle Denetleme ile yetkili, görevli ve sorumludur.’
İYİ BİLİN!..” 
***
Bütün iddia ve kara propaganda (dezinformasyon) biçiminde söylenen yalanların dışında, ötesinde ve arkasında yaşanan gerçek tüyler ürpertici olup:, Ülkemizde uygulanan vergiler insanlık dışı, fiyatlar fahiş, piyasa “rüşvet, iltimas, hırsızlık, yolsuzluk, soygun ve vurgun” üzerine kuruludur. “Eşit işe eşit ücret” ve “serbest rekabet” kuyruklu bir yalandır.
Şu haliyle rejim; Dindarlık değil, adeta simsarlık; Başta Kürtçülük misali ayrımcı furyalar olmak üzere, yurttaşlara eziyet, zulüm, küstahlık ve kindarlık üzerine kuruludur.  
****
ARKADAŞ!..
YAZDIKLARIN DOĞRU DA, EKSİK OLAN BİR ŞEY VAR.. O DA İNSANIN BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIK OLDUĞU GERÇEĞİ. BU NEDENLE İNSANIN, (İNSANIM DİYENİN) ÖNCELİKLİ GÖREVİ BENCİLLİKTEN (HODKÂMLIKTAN) KURTULMAK, SENCİL (DİĞERKÂM) BİR VARLIK OLMAK İÇİN ÇALIŞMAK, BU YOLDA ÇABA GÖSTERMEKTİR.
BANA GÖRE, İNSANIN HODKÂM BİR VARLIK OLDUĞUNU ANLAYABİLMESİ, SÜTTEN ÇIKMIŞ AK-KAŞIK OLMADIĞINI İDRAK EDEBİLMESİ İÇİN ÜLKENİN, DÜNYANIN HALİ PÜR MELALİ ÜZERİNDE DÜŞÜNMESİ YETER!
NE VAR Kİ, BENCİL (HODKÂM) VARLIK AYNI ZAMANDA KİBİRLİDİR. BENCİLLİĞİ (HODKÂMLIĞI) KENDİSİNE YAKIŞTIRAMAZ, KABULLENEMEZ. BU GERÇEĞİ KABULLENMEDİKÇE DE SENCİL (DİĞERKÂM) BİR VARLIK OLMAK İÇİN BİR ÇABA GÖSTERME GEREĞİNİ DUYMAZ.
DİĞERKÂM OLMAMI SAĞLAYAN , (ŞAHİDİ OLDUĞUN) ÇALIŞMALARIN ÜRÜNÜ OLAN, ÖRNEĞİ EKLİ "DİĞERKÂMLIK ANDI"NI BU GİBİLER İÇİN KALEME ALDIM...
O DEĞERLİ MAKALELERİN İNSANI DİĞERKÂM BİR VARLIK OLMAĞA YÖNLENDİRİYORSA, BİR BAŞKA DEYİŞLE, İNSANLAR BENCİLLİKTEN (HODKÂMLIKTAN) OKUYARAK  KURTULABİLİYORSA (Kİ BANA GÖRE BU MÜMKÜN DEĞİL) NE MUTLU SANA!
G.B. (Galip BARAN, Muğla/Turgutreis) 
***
ALMANYA'DAN BİR YORUM:
Sayın Mustafa Nevruz Sınacı,
Son zamanlarda okuduğum en güzel yazi idi. Özeliklede hodkam ve digerkam ilgili aciklama cok hosuma gitti. Asil zor olani budur. Ben yillardir bu konulari arastiriyorum, insanlarimizın bilinc düzeyide bu noktada zorlaniyor. Hodkamdan Digerkama gecis noktasi bilincli düsünme basarisini getirir. Asil insan olmak ve insan gibi yasamak "BILINCi ve IDRAKi" bu noktada baslar. Kaleminize saglik. 
Saygilar...
Ganimet Yalcin / Almanyadan

Hiç yorum yok: