15 Eylül 2012 Cumartesi

51. Sene-i devriyesinde: 16 - 17 Eylül!...,

EN KARA GÜN!..
DEMOKRASİ, ATA-TÜRK, ADALET VE HUKUK, ASILARAK İDAM EDİLDİ...
Mustafa Nevruz SINACI
“Şehid Başvekil Merhum Adnan Menderes; Polatkan ve Zorlu anısına”
Adnan Menderes 1899’da Aydın’da doğdu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetti. O'nu Anneannesi büyüttü. Tahsiline İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başladı; Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okurken misyonerlerle başı derde girdiği için, devlete müracaat ederek, Misyonerler hakkında şikâyetlerde bulundu. Makamlardan birinin başında Celal Bayar vardı. Bu vesileyle Celâl Bayar’la tanışmış oldu.
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında yedek subay olarak askerliğini yaptı. Aydın’da Kuvva-i Milliye bağlamında Ayyıldız Çetesi’ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. İstiklal Madalyası aldı. Ali Fethi Okyar’ın 1930’da kurduğu, ancak kısa sürede kapatılan Serbest Fırka’nın Aydın Teşkilatı'nı teşkille İl Başkanı oldu. İl Başkanı iken Mustafa Kemal Atatürk tarafından hususi olarak ziyaret edildi. Nezaketen ve çok kısa süreli olarak plânlanan ziyaret saatlerce sürdü. Parti kapatılınca HP’ye girdi. Mustafa Kemâl Atatürk’ün emir ve isteği ile 1931’de Aydın Milletvekili seçildi.
1945’e kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yaptı. Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı'nı şiddetle reddederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin kurulunca 12 Haziran 1945’te ihraç edildi. Celal Bayar da hem partiden hem de Mebusluktan istifa etti. Bu hareketler Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu. 1946 seçimlerinde Kütahya Mebusu olarak meclise girdi. Celâl Bayar’dan sonra Demokrat Parti içindeki ikinci adam durumu ve konumuna geldi.
            14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidara geldi.
10 senelik iktidarın tek başbakanı olarak döneme damgasını vurdu. İktidarı zamanında 5 hükümet kurdu. Bu zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı. Türkiye adalet, hukuk ve kalkınma kavramıyla tanıştı.
            27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan darbeyle iktidardan indirildi. Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca (!) idama  mahkûm edildi. Yassıada'da tutuklu bulunduğu sırada çok zalimce ve insanlık dışı işkencelere maruz kaldı. Duruşmalarda İzzet-i nefsi ile oynandı. Hapishanede sürekli rencide edildi. 
          ATATÜRK'ÜN SÖZÜ VE CHP MACERASI
          Türk demokrasi tarihinin en önemli şahsiyetlerinden olan Adnan Menderes 1930’da katıldığı Serbest Cumhuriyet Fıkrası feshedilince, Celal Bayar'la görüşerek, Cumhuriyet Halk Fırkasına girdi, en sonunda da Mustafa Kemal'in "Bugün konuştuğum genç, elbette burada bizim parti mutemetleri ile çalışamaz. Şayan-ı dikkat bir gençtir. Gün gelecek bu ülkede Demokrtasi’yi kurmak şerefi ona nail ve nasip olacaktır" cümlesi ile takdir ve beğenisini kazanmıştı. 1931 yılında Atatürk’ün emir ve direktifi ile CHF Aydın Milletvekili seçildi, 1945 yılına kadar CHF Milletvekilliğini sürdürdü.
            Adnan Menderes o dönemi şöyle anlatır: 
"Atatürk zamanında ben, Aydın'da Serbest Fırka'nın reisiydim. Fethi Bey bizzat Aydın'a gelerek, Serbest Fırka ile meşgul oldu. Aydın belediye seçimlerini kazandım. Gayet dürüst bir mücadeleye giriştim. Halk Fırkası’nın lider ve ileri gelenleri ile tanışıyordum. Ama CHF'na, onların rica ve ısrarına rağmen girmedim... Fethi Bey'in partisi, malum şartlar altında feshedildi. Memlekete derin bir teessür hâkim oldu. Halk Partisi kendini toparlamak istedi. Vilayetlere heyetler gönderildi. Bu arada İzmir ve Aydın'a da, Celal Bayar riyasetinde bir heyet geldi... Ben bu heyetle bir hafta temas etmedim. Nihayet, Celal Bayar tanıdığım ve hürmet ettiğim bir zattı. Vasıf Çınar İttihat ve Terakki’den hocamdı... Ve temas nihayet temin edildi. Bu muhterem zatların ibram ve ısrarı üzerine, Halk Partisine girerek, fikirlerimizi parti içinde müdafaa etmek muvafık olacaktı. O zamana kadar CHF’na karşı çekingen davranan ve mütereddit tanınan arkadaşlarla, bu partiye girdik.
        27 MAYIS DARBESİ
        Sabah saat 04: 36'da Ankara Radyosu'ndan yapılan bir anons, nefesini tutan insanları bir anda heyecanlandırdı. Tek haberleşme aracı olan devlet radyosundan evlere ulaşan menfur bir yalandan ibaret anonsta, ''Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve en son müessif hadiseler dolayısıyla, kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla; TSK, memleketin idaresini eline almıştır'' deniliyordu.. Böylece Türk halkı darbe ilk defa tanışmış oldu. Reis-i Cumhur Celal Bayar Çankaya Köşkü'nde; Başbakan Adnan Menderes Kütahya'da tevkifle gözetim altına alındı. Bakanlar Kurulu ve Tahkikat Komisyonu üyeleriyle DP milletvekilleri de bulundukları mekânlardan toplanarak Harp Okuluna götürüldüler. Demokrat Parti iktidarı ile iyi ilişkiler içinde bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun başta olmak üzere; Üst rütbeli binlerce asker ve bürokrat derhal cezaevlerine konuldu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetim sonucu tüm Demokrat Partili milletvekilleri, üst derecedeki bürokratlar ve polis şefleri tek tek evlerinden alındı. Demokrat Parti’li siyasiler yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderildiler. Darbecilerin emir ve kademe zinciri dâhilinde hareket eden sözde mahkeme haklarında idam hükmü verdi ve 16 Eylül 1961 günü Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve 17 Eylül 1961 günü Adnan Menderes alçakça asılarak idam edildiler.
           Rûhları şâd olsun.
         MENDERES'İN SON DAKİKALARI
          İmralı'ya gelindiğinde, memleket içinde ve dış basında sıhhi durumu hakkında türlü spekülâsyonlara yol açan Menderes, iskeleden konulduğu misafir salonuna kadar çiçek tarhları arasındaki 100 metrelik yolu hiç kimsenin yardımı olmadan rahatça yürüdü. Ayrıca misafir salonu ile darağacı arasındaki 80 metrelik yolu da, gene aynı rahatlıkla katetti. İmralı Adasının etrafında ve içinde Örfi İdare Kumandanlığınca sıkı emniyet tedbirleri alınmıştı. İmralı Adası etrafında donanmamıza mensup tekneler, içinde de deniz, kara ve hava askerleri görülmekteydi. Menderes'e MBK.'nin tasdik kararı, kendisine tahsis olunan misafir salonunda tefhim edildi. Cumartesiyi Pazar’a bağlıyan gece saat 01.30'da Zorlu ve Polatkan için yapılan formaliteler, Menderes için tekrarlandı. Menderes Egesel'i dinlerken korku ile sarsıldı. Fakat zamanla kendisini toparladı. Oturduğu yerde kamburunu çıkararak daha da küçülmüş ve son arzusu sorulduğu zaman bir sigara istedi. Verilen Yenice sigarasını içerken şunları söyledi:
- Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.” Menderes, sabaha karşı saat 02.31'de Zorlu'nun ipe çekildiği darağacında asılarak idam edildi. Aynen Zorlu ve Polatkan gibi, idam ve infaz edilmek için darağacına götürülürken, bilekleri arkasına bağlanmıştı.
             61 NOL'U TEBLİĞ
            Milli Birlik (?) Komitesi İrtibat Bürosunun 17 Eylül 1961 Tarih ve 61 numaralı tebliğidir:
            1- Ord. Prof. Dr. Sedat Tavat, Amiral Bristol Hastahanesi Dahiliye Servisi Şefi Dr. Nevzat Yeginsu ve Yassıada Garnizon Hastahanesi tabiplerinden Dr. Galip Bozalioğlu, Dr. Ahmet Karahaliloğlu, Dr. Zeki Kebapçıoğlu ve Dr. Sedat Yürütgen'den müteşekkil heyet tarafından düşük Başvekil Adnan Menderes'in sıhhi muayenesi yapılmış sıhhi durumunun tamamen normale döndüğü raporla tesbit edilmiştir.
            2- Yüksek Adalet Divanınca verilen ve Milli Birlik Komitesi’ nce tasdik edilen idam cezası hükmü infaz edilmiştir. Tebliğ olunur.
                1. YORUM VE KATKI:  (mahfuz)
         “27 Mayıstan bir gün sonra 28 Mayıs günü, ABD Ankara Büyükelçisi Warren, darbe lideri Cemal Gürsel’in yanına Selim Sarper ile aynı arabada gidiyordu. Sarper, C. Gürsel’in yanına ABD Büyükelçisi ile girdi. Bu görüşme meyvesini çabuk verdi. Cunta kölesi kurucu meclis’te hükümetin Dışişleri Bakanı Fahri Korutürk altı saat sonra görevden alındı ve yerine Selim Sarper getirildi. 1961’de CHP’den milletvekili atanan Sarper, İnönü hükümetlerinde de Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttü. Yıllar sonra gizliliği kalkan ABD Diplomatik Belgeleri, Sarper’in Dışişleri Bakanlığı döneminde ABD lehine casusluk yaptığını ve Devlet Başkanı Cemal Gürsel hakkında ağır ifadeler kullandığını gösteriyordu. Dışişleri Bakanı Sarper, kendi Devlet Başkanı için ABD’ye “That Gursel was not a great brain” yazıyordu. İsmet İnönü’nün hep yumuşak elini sırtında hissettiği Sarper, TC’nin Dışişleri Bakanı mıydı?, yoksa ABD’nin Türkiye temsilcisi mi çok tartışılır. Ancak Sarper Dışişleri Bakanlığı döneminde SSCB’nden gelen her türlü normalleşme talebini hem ABD’ye bildiriyor hem de etkisiz kılıyordu. Sarper en son 1965 ‘de CHP milletvekili seçildi. 1968 yılının Ekim ayında öldü.” (….)
                 2. YORUM VE KATKI: (mahfuz)
            “Her türlü gayri-ciddilik, ayırımcılık, kayırımcılık, cehalete pabuç bırakma, yalakalık ve toplumun tüm vidalarını gevşetme operasyonları Menderes döneminde ve iktidarda kalma hırsının eseridir. Ama millet, İnönü ve şürekâsından -haklı olarak- o kadar nefret etmişti ki, “bir kurtarıcı misal” O’na sarıldı. ABD zaten ülkeye İnönü döneminde musallat olmuştu, 27 Mayıs Hükümetleri ile iyice tüm kılcal damarlara nüfuz etti ve bu ülkede, Atatürk ve İnönü döneminde görev alan Türk asıllılar "kasadan ve masadan" uzaklaştırılarak, tüm ülke dönme, devşirme, kripto kimlikli çift kişilikli "bin bir surat" etki ajanı karaktersiz cibilliyetsizlere terk ve teslim ederek;  toplumun tüm asgari müşterek ve ortak değerlerini yozlaştırma sürecini hızlandırdılar. Geçmiş geçmişte kaldı. Bu gün çok önemli… Yarın da belli değil.....” (…)
                3. YORUM VE KATKI: (mahfuz)
            “Evet, 27 Mayıs bir devrimdi ama yeniden bir devrim daha yapılabilir. Meydanı boş kaldı sananlar AKP’nin nasıl hesap vereceğini görmek isterler mi acaba?  27 Mayıs “darbe” değil devrimdi. Ama ne yazık ki, bir iki hafta içinde ABD'nin güdüm ve kontrolüne girdi. Eğer o zamanın silâhlı kuvvetleri NATO ordusu olmasaydı, şimdi Türkiye tam bağımsız, kendi uçağını, tankını kendi yapan sanayileşmiş ve gelişmiş ileri bir ülke olurdu. 27 Mayıs'ın tam ve gerçek bir devrim olabilmesi için., İlk önce NATO'dan çıkma kararı alınması gerekli ve zorunlu idi.  Ancak, Ordunun üst kademesi NATO emrindeki subaylarla dolu olduğundan, bu yapılamadı. Türkiye, bir ABD sömürgesi olarak bu günlere kadar geldi ve artık, yok olma tehlikesi potansiyel bir tehlike değil, fiilen gerçek oldu...” (…)
            ÖNEMLİ NOT:
Halihazır kurulu “Darbeleri Araştırma Komisyonu”, Meclis, 550 (sözde) parlamenter ve hükümete rağmen!.. Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle ve bilhassa "son elli yılı" ile hesaplaşması, helâllaşma, yüzleşme ve ibrası; Bu menfur icra, şaibeli, acı ve muzlim karanlıkların aydınlatılması; Makûs talihin değiştirilmesi;. Darbeci, cuntacı ve sultacılar tarafından alçakça, kalleşçe ifa olunan bütün soygun, yalan-talan ve vurgunların ortaya çıkartılarak, Bedelinin usul ve füruğ dâhil tahsil edilip, devletin namusunun kurtarılması; Tüyü bitmemiş yetimin hakkının tahsili ile 27 Mayıstan günümüze bütün suçlular cezalandırılarak; Kamu Vicdanı’nın rahatlatılması…
            Ne zaman mümkün olacak?... Acaba!...
        ****
         YENİ YORUM, ÖNERİ, TENKİT VE KATKILAR
*** Sayın İkiz; Maalesef Sayın SINACI'nın sözleri yerden göğe haklıdır.
Eğer sizin dediğiniz gibi olsa askerin ayak takımından bir kısım çapulcular tarafından ihtilal yapılıp asılmaz ve ABD nin keyfine göre kripto ağırlıklı ordu kurulması için ordu da ki subay kadrolarının üçte ikisine yakını tasfiye edilmezdi. Menderes sonrası Türkiye tamamen ABD’nin kontrolüne geçti. Menderes de, ABD ye karşı denge kurmak için el altından Ruslarla görüşmek istediği için; Ordunun üçte ikisi ile birlikte tasfiye edildi. O gün bu gün Türkiye de ABD hâkimdir. Bu hâkimiyet son yıllarda dünya konjonktürel dengelerinin değişmesi ile azalmaya başlamıştır. 
Menderesin Amerikancı olduğu tamamen yalandır. Ancak İngiliz gizli sömürgesi olan ülkemizin hisse senetleri büyük oranda 1960 ihtilali ile İngilizlerden alınıp ABD’nin zimmetine geçirilmiştir. 1960 da Bir Albay Menderes’in Başbakanlıktaki kasasını açtığı ve Türkiye ile İngiltere arasındaki gizli anlaşmayı GKB’lığında Amerikalılara teslim ettiklerine dair çok kuvvetli duyumlarım var. Bu konulara, bir yana taraf olmadan bakmak ve tarih diye anlatılan masallardan ayrı mütalaa etmek lazımdır. 
Ahmet Doğan Şimşek
***
Sayın İlkiz; Bana gelen ve gruplarda yayınlanan ilk "cevabi" mailiniz; belden aşağısını konu almakla, gerçekten sizden hiç beklenmeyecek derecede "hayali sükut ve hüsrana medar" çok üzücü ve (hayalimizde kurduğumuz karizmanıza nazaran) düşündürücü idi. Oysa hitap ettiğiniz kişi, bir zamanlar ithamınıza muhatap olan merhumun makamına vekâlet etmekle maruftur. Bunu bilmeniz ve öğrenmeniz zor değildi!... Sonuçta mesele DEHA veya BİLGİ değil. Biz sizin bildiklerinizin çoğunun aslını ve bizzat gerçeğini yaşamış kimseleriz. Dolayısıyla "münakaşa / müşavere veya müzakere" edeceğimiz kimselerde nezaket, saygı ve seviye aramak hakkımızdır. Bizim sözümüz "bu cihetle" buraya kadar olup; Gayrisi sürece göre şekillenecektir.....
Mustafa Nevruz SINACI
***
Subject: [UNITED-TURKS] Re: [Ozgur_Gundem] ADNAN MENDERESİ ABD ASTIRDI
Levent; Tam olarak ayni değil, görüntüye aldanma. Menderes buradaki bizi aptal zannedenlerin aksine sırtını Amerika'ya dayamıştı. Kapitalist dünyadan borç alıp enflasyonist kalkınma modeli ile Türkiye'ye yon ver vermeye çalışıyordu. Elimizdeki tek sanayi tarımdı, gerisini sen anla. Sanırım 55 den sonra kredilerin faizlerini bile ödeyemez hale geldik, bu günkü IMF'e denk bir uluslar arası konsorsiyum’un önünde resmen iflas ettik. 1958 Demokrasi kahramanı Menderes de gittikçe sertleşti 'vatan cephesi' saçmalıkları hep bu dönemin isleridir. 6-7 Eylül'de DP'nin marifetidir, Sayın SINACI istediği kadar suçu Ermeni ve Yunan istihbaratlarına yıkmaya çalışsın.
Bu gün AKP'de Kapitalist Batı'dan borç alıyor ama simdi borç veren o zaman olduğu gibi sadece Amerika değil Küresel Kapitalizm gereği borç verende de, oran ve şartlarda da çeşitlilik söz konusu. Ayrıca, bu günün Türkiye'sinde, alınan borcun kârlı bir şekilde değerlendirilebileceği çok çeşitli sanayi kolları mevcut, o günün dünyasında var olan sadece tarımdı. Üstelik alınan borç şartlı alındığı için de tarımdan başka sanayi kollarına aktaramamışlardı. Tüm bunların suçu İnönü'ye mi ait? Menderes en basta yapması gereken işi en sonda yapınca, yani Amerika'dan beklediği borç parayı alamayınca; “Petrol Ofisi ve İş Bankası'nı satmak üzere Sovyetler'e gideceğim” diye tutturunca alaşağı edildi. Aklini kullanıp, görevi Cumhur Başkanı'na iade edip erken seçime gitseydi… Aradan yıllar geçmiş, ortada ne Menderes ne İnönü kalmış ama Demokrat Parti sevdalıları İnönü'yü albay diyerek sözüm ona itibarsızlaştırarak, tarihi eğip bükerek, Menderes'in ve diğerlerinin haksiz idamını DP iktidarına özür olarak kullanıp tek bir adamın üstüne, İnönü'ye yıkmaktalar. Bu siyasi bir tercih değil, siyasi bir ahlaksızlıktır. Saygılarımla,
Can İkiz
***
On Sun, Sep 16, 2012 3:57 AM EDT Pam wrote:
Menteş dost; İkimiz birbirimize ne kadar benziyoruz. Ayni yerlerde doğup yasamışız, hemen hemen benzer kaderlerimiz olmuş. Benim babam da Menderes hayranı ve eski bir DP parti üyesiydi. Ne zaman 27 Mayıs konusu açılsa onun duygulandığını hatırlarım. İnönü'yü hiç sevmez ve "sağır pzv ..." diye söz ederdi. Yıllarca bana CHP'nin ne ceberrut, halk düşmanı bir parti olduğunu anlattı durdu. Aynen senin gibi ben de cevap veremezdim.
Bir Başbakanın asılması hoş olmadı. Bunu kabul ediyorum. Ama Menderes'in de bazı uygulamaları, sırf seçimle geldi diye her istediğini yapabileceğini zannetmesi doğru değildi. Zaten bu bizim en büyük zaafımız. Demokratik hakları tüm hukuku çiğnemek, salt kendi istediklerimizi yapmak olarak algılıyoruz. Kabaca, benzer bir süreç bugün de
yaşanıyor. Çok merak ediyorum, bir gün bu AKP'nin başkanı ve kurmayları da suçlu duruma düşerse, acaba onları yargılamak için kaç kişi sıraya girecek?
Bugün dillerinden şapır şapır yağ damlayanlar acaba yarin ne yazacaklar?
Kim kazanır bilemem, ama tek bir şeyi kesin olarak biliyorum.
Kaybeden = hukuk ve adalet….
Levent
***
From: Mentes Azuz <mentesoz@gmail.com> To: Ozgur_Gundem@yahoogroups.com
Sent: September 15, 2012 [Ozgur_Gundem] ADNAN MENDERESİ ABD ASTIRDI
Siyasi ırkçılık bitti, sıra tarihi çarpıtmaya mı geldi? Sen daha doğmamıştın, ama ben 9 – 10 yaşlarındayken; Menderes hayranı babamın üzüntü nedenini anlamak için dişlerimi kırarak her gün Hürriyet ve Milliyet’i (babamı anlamak için) 2-3 kez okurdum.   
Babama, Menderes'in Türkiye'ye yararından çok zararı olduğunu anlatamadım.
Menderes'in özel hayati beni ilgilendirmez. Ancak Türkiye'yi ABD eksenine sokan Menderes'tir. Nitekim TBMM kararı olmadan askerlerimizi Kore'ye yollayan ve 721 şehit vermemize neden olan da Menderes idi.
Ülkeyi 'Erdoğan benzeri' nasıl  bir diktayla yönettiğini isteyen Google'dan okuyabilir.
Peki, asılmayı hak etmiş miydi? Hayır. Cezalandırılmayı Evet. Maalesef İnönü'nün, 'Menderes'i kurtarmak için' son hamlesi de ise yaramamıştı…
Ayrıca ABD ve İngiltere, o yıllarda Türkiye'ye 'Menderes'i asmamaları, kendilerine teslim etmeleri için' adeta yalvarmıştı. Hatta birçok avantajlar (rüşvet) önerdikleri de yazılır. Bu, ABD mi Menderes'i astırmış? Hadi oradan...  
Menteş Azuz
***
15 Eylül 2012 tarihinde osman akgun <ossmanakkgun@gmail.com> yazdı:
Adnan Menderesi 27 Mayısçılar değil ABD astırdı.
27 Mayıs bir iki hafta içinde ABD'nin kontrolü altına girdi.
Osman AKGÜN

Hiç yorum yok: