21 Temmuz 2012 Cumartesi

temiz DEVLET, DÜRÜST hükümet!...

PRİMİTİF DEĞİŞİM ÖZENTİLİ DEĞİL;
ADİL, ÖZGÜR VE DÜRÜST BİR HÜKÜMET GEREK!..
Mustafa Nevruz ASINACI
Önce metindeki bazı sözcük anlamlarına bakalım. Primitif: İlkel, cahil, mürteci, yobaz…
Mutasyon: DNA yozlaşması, ahlâki, ilmi, bedeni ve ruhi çürüme, genetik bozulum… 
Şimdi: “Değiştirme ve Dönüştürme Furyası” adlı makalemizde bahse konu değişim, dönüşüm (doğal evolüsyon anlamında ‘sürekli değişme ve istikrarlı, düzenli gelişme’ değil; Bilâkis baskı ve dayatma sonucu zorla değiştirme-dönüştürme) veya eşdeğeri transformasyon,  perestroika ve glasnost” söylemleri bağlamında; Türkiye Orta Doğu ve buna paralel seyreden yakın çevre (milli kapsama alanı) gelişmelerini ele alalım. Bakalım mutasyona uğramış sabık PolitikACI’lar bu süreçte yalan-talan ve iğrenç dümenlerden başka ne yapmışlar?...
TÜRK DÜŞMANLARININ DÖL YATAĞI: ORTADOĞU
Suriye 1963’den itibaren, Türkiye aleyhine faaliyet gösteren anarşi, terör, tedhiş ve tehdit unsurları ile bilumum katil, hırsız-yolsuz, kaçakçı ve adi suçlulara kucak açtı. Melânet menfur ve meczuplar için helvi kampı ile mahzun korkmaz akademisini kurdu. Onu, şerefsiz bir düşmanlıkla Filistin, Ürdün ve Irak takip etti. Suriye, Abdullah Öcalan’a verdiği çok özel önem, lojistik destek, ikamet ve karargâh imkânları nedeniyle, zamanla Türk milleti ve Türk kamuoyunun infiale varan öfke, tel’in, tepki ve nefretine maruz kaldı. Fakat malum ve mahut hükümet ricali; Evrensel hukuk ve kurucu unsurun misilleme emrine mukabil sabırlı, pişkin ve adeta “suç ortağı” gibi sessiz kaldılar…
Bundan 22 yıl önce 9 Ocak 1990da Suriye, silâhsız-savunmasız, üstelik korumasız bir Türk harita uçağını; Milli hava sahamız üzerinde kasten, gözdağı, tehdit ve tahrik amacıyla bilerek düşürdü! Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Tugay Özçeri’ye göre: “Elimizde, Suriyeli pilotların üsleri ile yaptığı konuşmaların kayıtları” olmasına rağmen hiçbir şey yapılamadı!..  
1991 ÇEKİÇ GÜÇ MANYAKLIĞI
BM yardımı maskesi altında, 36'ncı paralelin uçuşa yasak bölge ilan edilip Amerikan ‘Çekiç Güç’ birliklerinin 17 Nisan 1991'de K. Irak'a girmesi ve Kuzey Irak’ın bütün Türkiye düşmanlarının sinsi, alçak, kalleş ve küstah kullanımına açılması ile tarihi bekraundunu (altın vuruş) Türk Milleti’nin yok edilişi üzerine kurgulayan ABD olmak üzere;, Almanya, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Ermenistan, İsrail ve Rum çeteleri dâhil, ezeli düşman ülkelerin menfur emellerine tahsis edilen cephenin başına Barzani ve Talabani Yahudilerinin getirilme faciası..
2 Ekim 1992’de Ege’de yapılan Nato Kararlılık Tatbikatı sırasında Muavenet muhribi Amerikan Saratoga uçak gemisinden atilan Sea Sparrow füzeleri tarafından vuruldu. Geminin komutanı dâhil 5 denizcimiz şehit edildi. Donem ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Lawrence Eagleburger haberi; Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’e “Geminizi batırdık özür dileriz”  diye iletti. Sonuç: Milli onur’un alçakça ve küstahça çiğnenmesine mukabil hikâye.. 
            Ege'de 8 Ekim 1996 tarihinde, resmi görev esnasında Yunan uçakları tarafından bir f-16 uçağımız düşürüldü. Emekli pilot Kurmay Yarbay Osman Çilekli, kendisinin de o uçakta bulunduğunu ve Hava Kuvvetleri'nin bu olayı utancından 8 yıl gizlediğini iddia ve itiraf etti. Yunan jetinin vurması sonucu düşen uçakta Pilot Yüzbaşı Nail Erdoğan şehit oldu. Düşürülen uçağın enkazı denizin 400 metre altında, halâ çıkartılamadı. Yuan’a bir nota bile verilemedi.
            4 Temmuz 2003 Çuval rezilliği. Süleymaniye’deki resmi Türk karargâhında 1 binbaşı ve 11 TSK (!) askeri ile Türkmen mihmandarın işgalci ABD er ve peşmerge tarafından; Tam da Amerikanın bağımsızlık günü basılarak başlarına çuval geçirilip 60 saat esir edilip sorguya çekilmeleri hadisesi, alçakça bir meydan okumadır. Ne yazık ki karşılıksız kalmıştır!..
            Tamamı sineye çekilen ve Atatürk’ün tırnağı kadar olsun mukabeleden aciz kalınan bu ve benzer yüzlerce rezillik ve skandalın adı ‘yurtta barış, cihanda barış’ olamaz; Olsa olsa ‘dâhili siyasete malzeme, harice dalkavukluk’ olur. İşte Türk milletini kahreden sorumsuzluk budur.
Millet böyle ikiyüzlü, sünepe, sinsi, dalkavuk; Hain, korkak ve ırkçı, politikACI’lar değil; Sapına kadar “Namuslu/dürüst/demokrat, saydam, özgür, mert, cesur, adalet ile hâkim, hukuk ile hükümran”, vicdanı hür, irfanı hür vekiller, bakanlar ve hükümet” istiyor. 

20 Temmuz 2012 Cuma

furya: değişim & dönüşüm!....

DEĞİŞTİRME VE DÖNÜŞTÜRME FURYASI
Mustafa Nevruz SINACI          
            Yukarıdaki kelimeler (değişim/dönüşüm) veya eşdeğeri transformasyon,  perestroika ve glasnost; PolitikACI’lar (güncel siyaset simsarları ve din tüccarları) tarafından bir sebeple telâffuz edildiği zaman iyi biliniz ki, ortada bir sahtekârlık, yalan-talan veya iğrenç bir dümen vardır… Bunların esasta ne anlama geldiğini millet, Özal’dan beri çok iyi bilmektedir.
            Konuyu fazla germenin, esnetip sündürmenin anlamı yok. Gerçek şu; O gün bu gündür asli unsurun derdi kartopu gibi katlanarak büyüdü. Maksimum % 5’lik hâkim unsur, yalaka ve yaltakçı mütegallibe takımı domuz gibi semirip serpilirken, ötekilerin anası ağlıyor… 
            Türkiye’de Türk garip, dünyada Türk ve Müslüman esir!...
            İnanılır gibi değil; Akıl, idrak, az ilim ve ilimde amel (ilmî eylem) sahibi herkes; “İleri demokrasi, değişim ve dönüşüm” bağlamında yer alan bilumum plân-proje, fiil ve söylemlerin Türk dünyası ve İslâm âlemi aleyhine kurulu hain tuzaklar olduğunu bilirken; Günün gafilleri bunun farkında bile değil.. Yahut, pek alâ farkında olarak ve bilinçle bu kalleş, kirli ve menfur oyunun figüranları arasında yer alıyorlar!…
            AKSİ TAKDİRDE!...
            Evet, aksi takdirde; Yunan üç adamızı küstahça işgal eder; Bulgar Türk asıllı göçmen vatandaşlarımızın hakkını gasp ile kan kusturur; Ermenistan meydan okur, tehditler savurur, kökten yalan-iftira, hayal mahsulü senaryolara istinaden resmen tanınma, toprak ve tazminat talebinde bulunur;, İran “fahiş/kalleş” hüccac (ticaret) yoluyla doğalgaz ve akaryakıt kazıkları ile ülkemiz ve halkımızı soyarak, bazı dahili bedhahlara haksız servet kazandırır; Irak, kuzey sınırlarını, tüm Türk ve Türkiye düşmanlarının saldırılarına açarken; Suriye ikinci uçağımızı düşürdü… Tıpkı Musul Vilâyeti misal tapusu elimizde Kuzey Kıbrıs çete devleti AB destekli salvolarını 40 yıldır KKTC ve üzerimizden eksik etmiyor…
            DAHASI VAR…
            İsrail topraklarına, çok nadir istisnalar hariç “kesinlikle ve asla” bir casus, anarşist ve terörist giremez. Faraza sızsa dahi, 10 dakika içinde mutlaka tespit edilip, cehenneme havale işleri derhal yapılır iken; Şekilde 4 başı mamur görünen bir hükümet, içişleri bakanı, kurmay başkanı, MİT, Polis ve Jandarmaya rağmen, bunca melânet anarşist, terör-tedhiş unsuru nasıl olup da, TC sınırları içinde cirit atabiliyor? Bu acizlik, zaaf ve atalete sebep ne? Acaba!..   
            HÜKÜMET UTANMALI, 
          MUHALEFET HİCAP DUYMALIDIR!..
            Anayasa ve kanunların açık hükmü, aleni yasağı ve YCBS’na rağmen ırkçı, anarşist, faşist, terör ve tedhiş bağlantılı, suç organizasyonu uzantılı bir parti “Türkiye Büyük Millet Meclisinde” temsil ediliyor. Bütün dünyada Türk âlemi kan ağlar, Müslümanlar esir hayatı yaşarken; Birde Bakıyoruz ki, hükümet nam birileri: Sözde Kürt, esası Ermeni, Rum ve sair kadim Türk düşmanlarının menfaatine çanak tutuyor…
            OYSA!.. 
             Diğer tarafta; Ani, dayatma, fevri bir kararla, Türk ve İslâm âleminde yalnızlığa itilen Özbekistan, ABD için Rus NATO’sundan ayrılıyor. Olay irdelendiğinde, çok acı bir hakikatle yüzleşiyoruz: Meğer “Türkî Cumhuriyetleri ve liderlerinin, Türkiye tarafından sahiplenilmesi, himaye ve müşterek siyaset yürütmesi ABD’ce yasaklanmış!” Yalnız ABD bu sahiplenmeyi, kendi çıkarları doğrultusunda yapar veya “esir mesabesindeki emir kulu” stratejik ortaklarına dikte eder. Olayı çok iyi bilen ve iyi bildiği halde, önüne atılan birkaç kemik yahut tehdit veya  cebri icbar, gerçekte şahsi hırs, ihtiras, ikbal ve menfaat uğruna göz yuman sözde muhalefetin Allah belâsını versin.. Ne büyük bir ihanet, hıyanet, gaflet ve dalalet içindeler… 
Bu yüzden Komünist Çin’in, Ana Vatan Doğu Türkistan “Uygur” Türklerine alçakça zulüm, soykırım ve katliamları devam ediyor. 21.yy.ın başında insanlık dışı tecrit ve esaretle ablukaya alınmış, bu çaresiz ve yardıma muhtaç soydaşlarımıza; Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, ne diğer Türk alemi ve ne de İslâm dünyası sahip çıkamamakta ne ayıp!..
Oysa bu alçak, kalleş ve zalim ideolojileri terbiye etmek kimin görevi acaba?..
Hani nerede adalet ve huzur ikliminin hüküm ve hikmet sahibi devlet adamları?..
***
NİSYAN İLE MALÛLDUR HAFIZA-İ BEŞER
1. Ege Denizi'nde 8 Ekim 1996 tarihinde görev yaparken Yunan savaş uçaklarıyla girdiği 'it dalaşı' sırasında, Sakız Adası açıklarında Yunan uçakları tarafından vurularak düşürülen F-16 uçağının pilotu (soldaki resim) Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşı ve uçak enkazı bugüne kadar çıkarılmadı. 
2. Suriye Çete Devleti, bundan 22 yıl önce de "09 Ocak 1990 tarihinde" bir Türk uçağını böyle düşürmüştü! İntikamı alınmadı ve ne yazık ki hesabı dahi sorulamadı!...