
KURUTULMA KAYGISI
Mustafa Nevruz SINACI
Önce Genelkurmay Başkanlığı’nın 04 Mart 2008 tarih ve BA-26/08 numaralı basın açıklamasına bir bakalım. Son sınır ötesi operasyon üzerine yayınlanan bildiri aynen şöyle:
“1. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 03 Mart 2008 günü düzenlediği basın toplantısında, Genelkurmay Başkanı tarafından, Irak’ın kuzeyinde icra edilen sınır ötesi harekât hakkında basın temsilcilerine detaylı bilgiler verilmiş ve kamuoyunda tartışma konusu edilen bazı noktalara açıklık getirilmiştir. 2. Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanlar basın ve kamuoyu önündeki açıklamalarını, en anlaşılır ve yalın bir dille yapmışlardır. 3. Tüm bu iyi niyet ve şeffaflığa rağmen, 04 Mart 2008 günü basın dışından Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan söylemler, ülke adına terörle mücadele eden ve şehitler veren bir kuruma haksız ve seviyesiz saldırılar olarak değerlendirilmektedir. 4. Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir. 5. Türk Silahlı Kuvvetlerinin maruz kaldığı bu tür saldırıların değerlendirilmesini, Türk Milletinin engin sağduyusuna havale ediyoruz. Kamuoyuna saygı ve üzüntü ile duyurulur.”
Bu açıklama, özellikle politik mihraklarda büyük rahatsızlık ve alınganlık yarattı. CHP’den “Açıklamadan alınmadığını ve kendisini beyana muhatap görmediğini” belirterek; “Bizim K. Irak politikamızda en ufak kırılma yoktur. K. Irak’tan PKK terörü temizlenmeli. Türkiye bunu yapacak imkâna sahiptir. Ancak, yurt dışından gelen baskı ve engellemeler var.” Beyanı geldi.
MHP, “Genelkurmay açıklamasının hedefi biz değiliz. Sınır ötesi operasyon yetkisini verirken TSK’nın önüne PKK terörünü ‘o bölgeden söküp atma’ hedefi belirlendi. Ancak, AKP hükümeti ve başbakan belli tedbirler almakla yetindi. Bu açıdan, bizim eleştirilerimizde muhatabımız o bakımdan başbakandır” dedi. 
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu önce, “Sınır ötesi her zaman masada olmalı” uyarısında bulundu. Muhalefete “kurumları yıpratmayın” tepkisini gösterdi ve, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne millet olarak müteşekkiriz” derken, “Mehmetçik’in güç ve kudretini gösterdiğini, çetin kış şartları ve doğa koşullarına aldırmadan hainlere hak ettikleri dersi inlerinde verdiğini” ifade ederek “Şehitlere rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne başsağlığı” diledi.
Elbette yapılan açıklamalar ve söylemler bundan ibaret değil. Bir de işin eylem, aleni tahrik ve espiyonaj boyutu var. Örneğin DTP ve bütünleyici unsurları; Tıpkı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında yaptıkları gibi savaş çığlıkları attılar, uluslar arası hukuk-meşruiyet çerçevesinde vaki nefsi müdafaa ve misilleme operasyonunu ‘savaş’ ve TSK’yı işgalci olarak niteleyip dağlara çıkmaya yeltendiler. Bu kalkışmada 35 bin kişinin katili hakkında sitayişkâr lâflar edildi. Gerçekte, hain bir ihaneti, Ermeni asıllı terör ve tedhiş örgütü olan bu menfur mihraklar, konuyu AB gündemine taşınmaya, münhasıran iç politikaya yönelik baskı, telkin ve dayatma ortamı oluşturulmaya çalışıldı. Bunun yanı-sıra hükümet ve iç siyasetin barışçıl-müsamahakâr tavrı övüldü asker insafsızca suçlandı. Dahası var: TSK’nın ve Türk güvenlik güçlerinin bilinçli bir şekilde “dahili ve harici terör odakları ve bataklıklarını kurutma konusunda” ne kadar ciddi, azimli ve kararlı olduğunu bilen bedhahlar, ta orijine inerek, tam bir gaflet, dalâlet ve hıyanetle (muhtemel bir iç temizlik operasyonunu önlemek amacına matuf olmak kaydıyla) Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk’ün ideal, ilke ve ideolojisi olan “Kemalizm (Türk inkılâbı için) Komünizmden de beter” nitelemesinde bulunacak kadar ileri gittiler ve azgınlaştılar. Bu nedenle, elbette Genelkurmay beyanında haklıdır. Tavır doğru ve yerindedir. Zira: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız güvencesidir.(1) “Türk Subayları çelik iradeli, hak ve hürriyet bekçisi, göğsü iman dolu, pırlanta kadar temiz ve asildir.”(2)
KORKUNUN ECELE ECELE FAYDASI YOK !...



DP Genel Başkanı Süleyman Soylu önce, “Sınır ötesi her zaman masada olmalı” uyarısında bulundu. Muhalefete “kurumları yıpratmayın” tepkisini gösterdi ve, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne millet olarak müteşekkiriz” derken, “Mehmetçik’in güç ve kudretini gösterdiğini, çetin kış şartları ve doğa koşullarına aldırmadan hainlere hak ettikleri dersi inlerinde verdiğini” ifade ederek “Şehitlere rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne başsağlığı” diledi.
Elbette yapılan açıklamalar ve söylemler bundan ibaret değil. Bir de işin eylem, aleni tahrik ve espiyonaj boyutu var. Örneğin DTP ve bütünleyici unsurları; Tıpkı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında yaptıkları gibi savaş çığlıkları attılar, uluslar arası hukuk-meşruiyet çerçevesinde vaki nefsi müdafaa ve misilleme operasyonunu ‘savaş’ ve TSK’yı işgalci olarak niteleyip dağlara çıkmaya yeltendiler. Bu kalkışmada 35 bin kişinin katili hakkında sitayişkâr lâflar edildi. Gerçekte, hain bir ihaneti, Ermeni asıllı terör ve tedhiş örgütü olan bu menfur mihraklar, konuyu AB gündemine taşınmaya, münhasıran iç politikaya yönelik baskı, telkin ve dayatma ortamı oluşturulmaya çalışıldı. Bunun yanı-sıra hükümet ve iç siyasetin barışçıl-müsamahakâr tavrı övüldü asker insafsızca suçlandı. Dahası var: TSK’nın ve Türk güvenlik güçlerinin bilinçli bir şekilde “dahili ve harici terör odakları ve bataklıklarını kurutma konusunda” ne kadar ciddi, azimli ve kararlı olduğunu bilen bedhahlar, ta orijine inerek, tam bir gaflet, dalâlet ve hıyanetle (muhtemel bir iç temizlik operasyonunu önlemek amacına matuf olmak kaydıyla) Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk’ün ideal, ilke ve ideolojisi olan “Kemalizm (Türk inkılâbı için) Komünizmden de beter” nitelemesinde bulunacak kadar ileri gittiler ve azgınlaştılar. Bu nedenle, elbette Genelkurmay beyanında haklıdır. Tavır doğru ve yerindedir. Zira: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız güvencesidir.(1) “Türk Subayları çelik iradeli, hak ve hürriyet bekçisi, göğsü iman dolu, pırlanta kadar temiz ve asildir.”(2)
KORKUNUN ECELE ECELE FAYDASI YOK !...


Andımız: Türküm.Doğruyum.Çalışkanım.Yasam: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi Saymak. Yurdumu ve milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm: Yükselmek, ileri gitmek ve muasır medeniyet seviyesini aşmaktır.Ey, Büyük Atatürk; Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime; Ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene... Şehitler Ölmez; Vatan Bölünmez.
Akan Türk kanlarının bedeli mutlaka alınacaktır.
1) 1 Kasım 1937 – Atatürk’ün TBMM, 5. Dönem Açılış Konuşması.
2) Arif Hikmet Pamukoğlu, Türkiyede Demokrasi-Tuncer Kitbevi,1961 S: 37.
Ne Mutlu Türküm Diyene... Şehitler Ölmez; Vatan Bölünmez.
Akan Türk kanlarının bedeli mutlaka alınacaktır.
1) 1 Kasım 1937 – Atatürk’ün TBMM, 5. Dönem Açılış Konuşması.
2) Arif Hikmet Pamukoğlu, Türkiyede Demokrasi-Tuncer Kitbevi,1961 S: 37.
3) Gülsev İrhan Eyüboğlu'dan derleme, 06.03.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder