8 Mart 2008 Cumartesi

"LÂNETLİ BATAKLIĞIN FERYÂDI !.."

BATAKLIKTA PANİK;
KURUTULMA KAYGISI
Mustafa Nevruz SINACI
Önce Genelkurmay Başkanlığı’nın 04 Mart 2008 tarih ve BA-26/08 numaralı basın açıklamasına bir bakalım. Son sınır ötesi operasyon üzerine yayınlanan bildiri aynen şöyle:
“1. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 03 Mart 2008 günü düzenlediği basın toplantısında, Genelkurmay Başkanı tarafından, Irak’ın kuzeyinde icra edilen sınır ötesi harekât hakkında basın temsilcilerine detaylı bilgiler verilmiş ve kamuoyunda tartışma konusu edilen bazı noktalara açıklık getirilmiştir. 2. Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanlar basın ve kamuoyu önündeki açıklamalarını, en anlaşılır ve yalın bir dille yapmışlardır. 3. Tüm bu iyi niyet ve şeffaflığa rağmen, 04 Mart 2008 günü basın dışından Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan söylemler, ülke adına terörle mücadele eden ve şehitler veren bir kuruma haksız ve seviyesiz saldırılar olarak değerlendirilmektedir. 4. Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir. 5. Türk Silahlı Kuvvetlerinin maruz kaldığı bu tür saldırıların değerlendirilmesini, Türk Milletinin engin sağduyusuna havale ediyoruz. Kamuoyuna saygı ve üzüntü ile duyurulur.”
Bu açıklama, özellikle politik mihraklarda büyük rahatsızlık ve alınganlık yarattı. CHP’den “Açıklamadan alınmadığını ve kendisini beyana muhatap görmediğini” belirterek; “Bizim K. Irak politikamızda en ufak kırılma yoktur. K. Irak’tan PKK terörü temizlenmeli. Türkiye bunu yapacak imkâna sahiptir. Ancak, yurt dışından gelen baskı ve engellemeler var.” Beyanı geldi.
MHP, “Genelkurmay açıklamasının hedefi biz değiliz. Sınır ötesi operasyon yetkisini verirken TSK’nın önüne PKK terörünü ‘o bölgeden söküp atma’ hedefi belirlendi. Ancak, AKP hükümeti ve başbakan belli tedbirler almakla yetindi. Bu açıdan, bizim eleştirilerimizde muhatabımız o bakımdan başbakandır” dedi.
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu önce, “Sınır ötesi her zaman masada olmalı” uyarısında bulundu. Muhalefete “kurumları yıpratmayın” tepkisini gösterdi ve, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne millet olarak müteşekkiriz” derken, “Mehmetçik’in güç ve kudretini gösterdiğini, çetin kış şartları ve doğa koşullarına aldırmadan hainlere hak ettikleri dersi inlerinde verdiğini” ifade ederek “Şehitlere rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne başsağlığı” diledi.
Elbette yapılan açıklamalar ve söylemler bundan ibaret değil. Bir de işin eylem, aleni tahrik ve espiyonaj boyutu var. Örneğin DTP ve bütünleyici unsurları; Tıpkı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında yaptıkları gibi savaş çığlıkları attılar, uluslar arası hukuk-meşruiyet çerçevesinde vaki nefsi müdafaa ve misilleme operasyonunu ‘savaş’ ve TSK’yı işgalci olarak niteleyip dağlara çıkmaya yeltendiler. Bu kalkışmada 35 bin kişinin katili hakkında sitayişkâr lâflar edildi. Gerçekte, hain bir ihaneti, Ermeni asıllı terör ve tedhiş örgütü olan bu menfur mihraklar, konuyu AB gündemine taşınmaya, münhasıran iç politikaya yönelik baskı, telkin ve dayatma ortamı oluşturulmaya çalışıldı. Bunun yanı-sıra hükümet ve iç siyasetin barışçıl-müsamahakâr tavrı övüldü asker insafsızca suçlandı. Dahası var: TSK’nın ve Türk güvenlik güçlerinin bilinçli bir şekilde “dahili ve harici terör odakları ve bataklıklarını kurutma konusunda” ne kadar ciddi, azimli ve kararlı olduğunu bilen bedhahlar, ta orijine inerek, tam bir gaflet, dalâlet ve hıyanetle (muhtemel bir iç temizlik operasyonunu önlemek amacına matuf olmak kaydıyla) Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk’ün ideal, ilke ve ideolojisi olan “Kemalizm (Türk inkılâbı için) Komünizmden de beter” nitelemesinde bulunacak kadar ileri gittiler ve azgınlaştılar. Bu nedenle, elbette Genelkurmay beyanında haklıdır. Tavır doğru ve yerindedir. Zira: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız güvencesidir.(1) “Türk Subayları çelik iradeli, hak ve hürriyet bekçisi, göğsü iman dolu, pırlanta kadar temiz ve asildir.”(2)
KORKUNUN ECELE ECELE FAYDASI YOK !...
Bugün, şerefli ve soylu Türk Ordusu’na; Mehmetçiğe karşı çıkanlar, yalan-iftira ve hezeyan furyası içinde kıvranarak cebri müfteri durumuna düşenler, hakiki-tarihi ve ebedi Türk, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarıdırlar. Hakikatte dünyanın en yüksek medeniyet ve insanlık rejimi olan “Kemalizm” in karşı devrimci nankörlerinden elbette her an her melânet beklenebilir. Amma lâkin bu kadarı da fazladır. Aslında korku şu: Sınır ötesinde var olan tehdit ve tehlike bir dereceye kadar önlendi. Fakat, Kandil havalisinde en az 5000 terörist ve 25 bin dolayında yandaş var. Üstüne üstlük sözde K. Irak yönetiminin her tür ihanet-misilleme ve melânete açık tavrı malum. AB-D ve şeriklerinin siyasi, iktisadi ve lojistik desteği aleni. Şu hale nazaran elbette sıra içerdeki 3000 dolayındaki anarşist-terörist ve 10 bin dolayındaki yardım ve yatakçılarını tedip ve terbiye etmeye (bataklığı kurutmaya) geldi. Başta TSK olmak üzere diğer güvenlik unsurlarının doğal görevi bu.
Dolayısıyla; Başta hükümet, dayandığı parti, siyaset kurumları, “Milli Devlet” yanlısı sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri: “Tez kurutun anarşi, terör ve tedhiş bataklığını; Yardım ve yataklık eden uzantılarını; Rüşvet, iltimas, nüfuz-misyon-din taciri, siyaset simsarı, görevi ihmal, gasp-irtikap ve suiistimal erbabını bütün yandaş-yoldaş ve uzantıları ile ortaya çıkarın; Namuslu, dürüst ve tarafsız Türk adaletine derhal havale edin” demeli. Ve, “millet olarak” şöyle haykırmalıdır… Eyyy… Şanlı Türk Ordusu: Sen şanlısın, zaferlerin tek ve ebedi kahramanısın. Sen, insanlı yaradılışı ile var olan Türk’ün Askeri, Anaların kınalı kuzusu, 17.000 yıllık asil Türk Milleti ve yüksek medeniyetinin muhafızı;Mete Han, Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Timur Han, Cengiz Han, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman’sın. Sen, Muhammedan’sın, Mehmetçiksin. Ölmeyen, ölüm nedir bilmeyen ve vatan için can-baş vermeyi şeref sayan, şân sayan şüheda ve Gaziler ocağısın. Sen ki, yolundan ve izinden imanla, samimiyet ve sadakatla yürüdüğün “Ebedi Başkomutan Gazi Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk’ün ordusu; Türk’ün, dünya’ya çelik pençeleri, adalet ahlâkı ve emsalsiz hukuku ile kazıdığı DAMGASIN…(3)
Andımız: Türküm.Doğruyum.Çalışkanım.Yasam: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi Saymak. Yurdumu ve milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm: Yükselmek, ileri gitmek ve muasır medeniyet seviyesini aşmaktır.Ey, Büyük Atatürk; Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime; Ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene... Şehitler Ölmez; Vatan Bölünmez.
Akan Türk kanlarının bedeli mutlaka alınacaktır.
1) 1 Kasım 1937 – Atatürk’ün TBMM, 5. Dönem Açılış Konuşması.
2) Arif Hikmet Pamukoğlu, Türkiyede Demokrasi-Tuncer Kitbevi,1961 S: 37.
3) Gülsev İrhan Eyüboğlu'dan derleme, 06.03.2008

Hiç yorum yok: