14 Mart 2008 Cuma

TRUVA ATI, OLİGARK VE KRİPTOLAR

TRUVA ATI,
OLİGARK VE KRİPTOLAR

Mustafa Nevruz SINACI
Tanımlara sırasıyla bakalım:
Truva atı (trojan): Bu kelime, Gazi Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk tarafından gizli-iç düşman anlamında sıkça kullanılan ‘dahili bedhaht’ ın tam karşılığı olup; Türk vatandaşı olduğu halde, devlet ve milleti aleyhine ‘dış düşmanla’ iş birliği içinde şer ve şeytani fesat, ifsat, tefrika; Ekonomik-sosyal-dini-ilmi ve milli konular dahil olmak üzere her alanda anarşi, terör ve tehdit unsuru odaklarına denir. Klâsik Yunan’a atfedilen mitolojik anlama atıf da aynı kapsam ve bağlamdadır. (hile, desise, sahtekârlık vb.) Ayrıca, (trojan) bilgi transferi (hırsızlık) karşı casusluk, anlık tehdit, dijital sabotaj, siyasi-sosyal-kültürel dezinformasyon ve beyin kontrolü amacıyla kullanılan çok tehlikeli bir virüs türüdür.
Oligark : Ülkenin ve halkın ekonomik varlıklarını, Truva atlarıyla eşlik ve işbirliğinde organize suç örgütleri teşkil edip bilumum ‘yasal boşluklardan yararlanarak’ ve/veya her türlü kanun, hukuk ve ahlâk dışı yollara başvurmak suretiyle ‘millet, devlet ve fert aleyhine bütün imkân ve vasıtaları kullanarak” gasp, irtikap, rüşvet, nüfuz ticareti, baskı, şantaj ve tehdit yoluyla ucuza kapatan kapkaççı, kaçakçı, kayıt ve kapsam dışı (sözde) işadamları için kullanılır.
Kripto: Esas itibarıyla milletin asli ve kurucu unsuru olmadığı halde, suret-i haktan (asli unsurdan) görünerek gerçek kimlik, menfur niyet ve kişiliğini maskeleyen, halktan daha halkçı, Atatürkten daha Atatürkçü, yerine göre sağcıdan daha sağcı-milliyetçi ve maneviyatçı, Türkçü, ulusalcı veya ‘devletin namusu nam solcu’ görünebilen; Aslen dönme, devşirme, din tüccarı, siyaset simsarı, müşrik, mason, misyoner, gizlice ırk ve kök davası güden sabataist, Yahudi ve Hıristiyanlar için yapılan tanımlamadır.
Şimdi, aşağıda yer alan olay, duyum ve haberi; Lütfen bu bağlamda değerlendiriniz !.. Türkiye Cumhuriyeti’nin aleni-resmi ‘mukayyet’ azınlık ve gayrimüslimlerden yana her hangi bir şikâyet ve rahatsızlığı yoktur. Onlar, kahir ekseriyetleri İstiklâl Savaşında Gazi Mustafa Kemâl’in, Türk halkının ve müstakbel Türkiye cumhuriyetinin yanında ‘sadakat, ihlâs ve samimiyetle’ yer almış, ülkeyi vatan bilmiş ve hakiki anlamda ‘milleti sadıkadan’ olmuş, saygın yurttaşlarımızdır. Burada onları ilzam edecek tek bir sözümüz yoktur.
Gladyo:Bu üç unsurun 'baronlar' düzeyinde bileşimi (ortaklığı) ve küresel entegrasyonu bağlamında oluşan 'dünya derin devleti/küresel mafya' uzantısı; Daha açık bir anlatımla: Evrensel gericilik, fanatik irtica, radikal paganizm ve emperyalist "ilâh+İlâç+Silâh" tüccarlarının, ülkeye münhasır tepe halkasıdır. (3D teorisi)
Mesele:
Şubat ayının son günü “Çok ciddi, kanıtlı ve destekli” bir iddia, anonslu-spotlu ilginç bir haber olarak ortaya atıldı. Ayrıntıları www.universitehaber.com sitesinde. C. Mirac imzası ile 1.03.2008 tarih ve 37238 referans numarası ile Liberal İzmirliler grubunda yayınlanan habere göre: “YÖK, rektörler ve Danıştay arasındaki türban gerginliği adeta bildiri savaşına dönerken, üniversite ve siyaset çevrelerinde şok iddia kulaktan kulağa yayılıyor. Buna göre: Dekan ve rektörler arasında 22 tane Hıristiyan asıllı isim var.Bir taraftan, ‘kesinleşen anayasa hükmüne’ rağmen YÖK ve mevcut bazı rektörler arasındaki türban gerginliği inadına tırmandırılıyor, diğer taraftan mezkür iddia üniversite ve siyaset çevrelerinde şok haber olarak kulaktan kulağa yayılıyor. Kaynak siteye göre haber, tarihçi bir profesöre dayandırılmakta. İddiaya göre dekan ve rektörler arasında 22 tane Hıristiyan asıllı isim bulunuyor.
Aynı zamanda kökenbilimine ilişkin çalışmalarıyla tanınan, (burada adı bizde mahfuz deniliyor) Profesör'ün iddiasına göre; Hıristiyan olduğunu yıllardır kamuoyundan gizleyen bu 22 rektörün büyük çoğunluğu da ermeni kökenli denilmekte; Ayrıca, halen ülke çapında kain vakıf, devlet üniversitesi ve eğitim kurumlarda daha binlercesinin varlığı ileri sürülmekte.
EVLERİNİN ALTINDA ŞAPEL !
Habere göre, bu dönme ve dahili bedhah (gizli düşmanların) tarihsel hikâyesi, 1900'lü yılların başında vaki tehcir uygulamasına dayanıyor. Tehcir uygulamasından kurtulmak ve topraklarından ayrılmak istemeyen birçok ermeni Müslüman oluyor. Bazıları da Müslüman komşularının yanlarına sığınıyor. Bir bölümü samimi olarak ve gerçekten İslam’ı kabul ederken diğerleri dışarı da Müslüman görünüp, özel hayatlarında Hıristiyan olarak yaşamaya devam ediyorlar. Hatta bazılarına ait evlerin bodrumunda, küçük kilise anlamına gelen özel ve gizli "şapeller" bulunduğu ileri sürülmekte. Bunlara, "Kripto Hıristiyanlar" deniliyor.
Müsnet iddialar ve tarihi vesikalara göre, bunların aralarında gizli Hıristiyan (oligark, kripto ve baron) oldukları halde 40 yıl boyunca Müslüman din âlimi kisvesi altında hocalık yapanlar; Atatürk, İslâm dini ve Türk tarihi hakkında kitap yazanlar bile var.
Ayrıca, Türkiye'de ermeni asıllı, kripto-gizli Hıristiyanların sayısının şu anda 100 bin civarında olduğu tahmin edilmekte. Ki, bunlardan pek çoğunun siyaset, sermaye, yargı ve bürokraside yüksek düzey ve etkin konumlarda yer aldıkları; Sistemli bir ajitasyon, plân-program dahilinde, en büyük etkinliği eğitim camiasında sağladıkları; Gerçek din, kök, kimlik ve milliyetlerini özenle gizleyerek dekanlığa, rektörlüğe kadar yükseldikleri, İçişleri-Dışişleri ve Eğitim camiasında yoğunlaştıkları ileri sürülmektedir.
AŞKIN, ALICI VE SAYLAN
Yakın bir geçmişte bu konuda bazı iddialar gündeme geldi. 9 Eylül Üniversitesi rektörü Emin Alıcı'nın, kimliğinde, Hıristiyan yazdığı, Babasının adının Manufer, dedesinin adının ise Ohannes olduğu basında yer aldı; Yine tescilli Van 100. yıl üniversitesi rektörü Yücel Aşkın'la, bir dönem YÖK üyeliği de yapan çydd başkanı Prof. Türkan Saylan hakkında benzer iddialar medya organları tarafından gündeme getirilmişti…”
Haber ve iddialar böyle. Şimdi gelelim yansımalar ve yorumlara:
Malum, Türk milleti on yıllardır anarşi, lânetli terör ve tedhişe karşı mücadele uğruna şehit vermekte; Ekonomisi batmakta, ülke geri kalmakta ve her gün bu millet, bir evladının dağda, şehirde ne idiğü belirsiz bir çakalın kurşunu ile şehit edilişine yanmaktadır.
Yıllardır bu mâkus talihe maruz kaldığımız-teröre can verdiğimiz ve kan döktüğümüz halde; Her ne hikmetse Türk Milleti’nce yetkilendirilen kurumların terör örgütlerinin legalleşmesine göz yummaları, bataklığı kurutmamaları, AB-D telkin ve dayatmaları bahane edilerek, terör ve tedhiş unsurlarına müsamaha etmeleri, CMUK ve 301’i değiştirmeye kalkışmaları, vakıflar yasasını çıkartmaları; Türk Milleti için en az verilen şehitler kadar yürek yakan bir durumdur. Dahası, devlet malı birçok okul ve üniversitede terörist yuvalanması, Türk kimliğini ifade etmenin tehlike içermesi, popüler medya ve yüksek düzey siyasi aktörlerin; yargı erki dahil milli menfaatler ve milli devlet aleyhine karar ve tasarrufların vukuu, terör odakları lehine propaganda ve provokatif eylemler bu ileri sürümü doğrulayan karineler meyanındadır.
SON SÖZ :
Alın 1938-50 (karşıdevrim) ve 1960-2007 (trasformasyon) dönemini. Koyun büyüteç altına. Vatan, millet ve devlet aleyhine işlenen her nevi suç, ihanet-cürüm, hortum, özellikle de aleyhimize gelişen AB sürecinde müktesebat entegrasyonu antaklarına dikkatle bir bakın hele. İşte o zaman; Truva atları, oligarklar, kriptolar ve baronları hayretler içinde ve oldukça berrak bir biçimde görecek ve şaşırıp kalacaksınız

Hiç yorum yok: