Mustafa Nevruz SINACI
Sonradan adı DP’ye dönüştürülen malum D[y]P’nin başkanı; “Cindoruk'un 'ordu darbe yapacak' kehaneti!.. Tarih, 09 Kasım 2010. Kaynak, resmi devlet ajansı AA…
“DP Başkanı Cindoruk, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin değiştirilmesi ve TSK komuta kademesinin Cumhuriyet Resepsiyonu'na katılmamasına ilişkin, ''Komutanların tavrı, sessiz bir direniştir. Ordu, sessiz bir muhtıra vermiştir. 'Kırmızı Kitap'taki irtica, iktidar oldu'' dedi ve yaptığı yazılı açıklamada, hükümet'in, son MGK toplantısında, milli güvenlik siyaset belgesi'nden irticayı çıkardığını, bu konuda Abdullah Gül'ün Londra'ya giderken, söz konusu belgenin yeniden yazıldığını açıkladığını belirterek, şunları kaydetti:
''TC'nin hassasiyetlerine göre değil; AKP’nin isteklerine göre hazırlanmış bir milli güvenlik siyaset belgesi oluşturulmuştur. Ordu komutanlarımızın Cumhuriyet Resepsiyonu'na katılmayışları, basite alınacak bir olay değil; sessiz bir direniştir. Ordu, bu yolla bir muhtıra vermiştir. 'Kırmızı Kitap'taki irtica, Türkiye'de iktidar oldu. Bunu, algılamamız gerekir. Türk ordusunun bu işi sadece böyle bir eylemle sonuçlandıracağını, bitireceğini sanmıyorum. Bu kararı verirken, ardından yapılacak aşamaları da tespit etmiştir. Hükümetin de, bizlerin de, bu meseleye çok dikkatle eğilmemiz gerekir.
Bir Silahlı Kuvvetler mensubunun, Cumhurbaşkanının davetine gitmemesi, emre itaatsizlik olmaz. Ama bunun, bir siyasi duruş ve bir siyasi direniş olduğunu hepimiz kabul etmeliyiz, disiplin içerisinde yapıldığını da bilmeliyiz. Söz konusu duruş, en baştakinden, en küçük rütbelisine kadar disiplin içinde uygulanmıştır. Bunu iktidarın, muhalefetin ve basının iyice irdelemesi gerekir.''
Cindoruk, Türkiye'nin en büyük ve en güçlü kurumu olan TSK'nın, hükümetle ayrılığa düştüğünü, ayrılığın rejimle ilgili olduğunu ifade ile ''TSK’nın rahatsızlığını Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, kendilerine karşı bir tavır olarak bilmelerini ve araştırmalarını tavsiye ederim. Türkiye, rejimin değiştirilmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor'' diye konuştu.
Şimdi meseleyi analitik yönden inceleyecek ve irdeleyecek olursak;
İHANET: Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun, (2007) tam bir onursuzluk, aymazlık, sorumsuzluk ve ahlâksızlıkla tarihi Demokrat Parti’ye oynadıkları oyun!.. Kadim DP’nin adı, manâ, dava, 46 ruh ve misyonunu üzerinden vaki “siyaset simsarlığı, misyon tacirliği”, tüzük, amblem ve program sahtekârlıkları.. Sürekli istismar edilmesine, kutsal kamu vicdanı özünde sömürü vasıtası yapılmasına rağmen; 27 Mayıs, Yassı-ada ve katliam/idam’ların hesabını sormamak suretiyle; Üslendiği ad-ı ve manâyı temsil ve ilzam konusunda tam bir acizlik, kayıtsızlık, bilgisizlik, yetersizlik ve yeteneksizlikle atıl kalmak; Tarihi ve kadim Demokrat Parti ile; Bu nedenle onurlarıyla oynanan, gasp-irtikap, zulüm ve işkenceye maruz kalan tüm “gerçek, samimi ve dürüst demokratlar ile sadık Atatürk sevdalılarına” ihanet ve hakarettir.
KEHANET: Öncelikle ve evvelâ mündemiç oldukları insan ve vatan sevgisi, adalet ve hukuk saygısı ile demokrasiye olan sadakatleri nedeniyle;, Toplam 38 sergerdeden ibaret bir avuç çapulcunun HP güdümünde isyana kalkışacakları gün gibi aşikâr iken ve iyi bilindiği halde;, Necip Türk Milleti ile Türk ve İslâm dünyasının medar-ı iftiharı, göz bebeği, Evlâd-ı Fatihan ve Peygamber Ocağı Ordusuna halel getirmemek uğruna; Muhtemel kalkışma halinde Asker, Polis ve Yargıya tam güvenle, adalet ve hukuka sığınmayı tercih eden bir siyasi fazilet ocağının; Muvazaalı bile olsa güncel başkanı sıfatıyla sarf edilen bu kehanet, büyük çelişki, talihsizlik ve bühtandır. Üstüne üstlük, etrafında cirit atan hırsız ve yolsuzlar ile “siyasallaşan mafya, akredite medya ve politik-ACI” ların soygun-vurgun organizasyonlarına karşı şiddetle muhalefet etmekten kaçınması, en az bu kehanet kadar utanç ve hicap vericidir.
Bu gaflet ve dalalet gerçek demokratlardan ve milletten özür dilemeyi zorunlu kılar.
TEHDİT: Mezkür beyan, bir yandan “kehanetle” darbeye davetiye çıkarmak, diğer taraftan da, müşteki olunan hükümeti “darbe ile tehdit etmek” anlamına gelir ki; Bu, tarihi ve kadim “DP” için “asala tevessül ve tenezzül edilmeyecek kadar” ucuz bir politikadır.
STRATEJİK ORTAK (!?),
İNCİRLİK VE FÜZELER
Mustafa Nevruz SINACI
Kadim Halk Partisi (CHP) tarafından, iktidarın Demokrat Parti’ye devrinden sadece 40 gün önce ve çok manidar bir şekilde yangından mal kaçırırcasına 4 Nisan 1949 tarihinde imzalanan Washington Antlaşması gereği, bir Amerikan üssü olan “İncirlik” (*) hariç olmak üzere;, Soğuk savaş döneminde ABD’nin Avrupa ve Türkiye’de üslendirdiği radar ve füze sistemlerini iptali; Türkiye’yi rahatlatmış ve çevre ilişkilerini geliştirmesinin önünü açmıştır.
Şayet bugün Rusya, İran ve Suriye ile gümrükler, vizeler kalkabiliyor ve yerel para birimleri ile ticaret teşvik ediliyorsa; Gerici, fanatik ve din tüccarı kesimin ileri sürdüğü, iddia ettiği gibi bu, “hükümetin büyük başarısı” değil, bölgesel konjonktürün sağladığı bir imkân ve avantajdır. Ayrıca, komşularla “0” sorun konsepti ile “Türkiye aleyhine tavizlerle” yürütülen politikanın yürüyüp yürümeyeceği, onurlu/sorumlu ve omurgalı bir dış siyasetin sergilenip sergilenemeyeceği, önümüzdeki günlerde netleşebilecektir.
Türkiye’nin durumu çok zor:
Bush zamanında geliştirilen, Obama’nınsa şark kurnazlığı ile NATO bünyesine alınan “Füze kalkanı projesi” Türkiye’de konuşlandırılacaksa, bu iş gelecek bir iki ay içerisindeki en büyük sıkıntılarımızdan biri olacak demektir. Zira şu anda, “ihanet abidesi ve milletin bağrına sokulmuş düşman hançeri” misal TC’ye küstahça meydan okuyan “Amerikan üssü İncirlik”; Ortadoğu vahşeti, anarşi-terör ve tedhiş bağlamında barınak, gayya çukuru ve kahpe, kalleş düşman karargâhı durumundadır. İncirlik’e izin veren CHP zihniyeti kamu vicdanında ebedi lânete mahkûmdur. ABD/NATO Füze Kalkanına izin vermesi halinde, AKP’de, aynı şekilde şiddetle kınanacak, lânetlenecek ve muhtemelen tarihe “vatana ihanetle malûl ve milleti en alçak şekilde hançerlemekle müseccel” şerefsiz, soysuz ve hain bedhah bir melânet tanımı ile geçecektir. Zira AKP’nin “şimdiki” esas görevi ülkeyi İncirlik belâsından kurtarmaktır.
MENFUR TUZAK:
Görmeyen kör, bilmeyen ahmak ve duymayan sağırdır. Bu Füze Kalkanı çok açık bir halde, Amerikan çıkarları uğruna (BOB kapsamında) oluşturulmak istenen, Türkiye ve bölge İslâm ülkeleri aleyhine menfur bir tuzaktır. ABD buna ‘yeni terör stratejisi konsepti’ demekte fakat Türkiye düşmanı terör ve tedhişin arkasında durmayı sürdürmekte, dolayısıyla da Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın reddettiği füze sistemini Türkiye’ye yerleştirmek istemektedir.
Bu iğrenç bir kalleşlik, apaçık düşmanlık ve tuzaktır!..
Çünkü “İran ve Suriye” NATO düşmanı iki ülke haline geldiğinde, TC düşmanı olarak algılanacak; İkili ilişkilerin tavan yaptığı bu ülkeler kendilerine karşı kullanılacağı kesin füze sistemlerini üslenen Türkiye’yi “mutlak bir tehdit” olarak algılayacak ve göreceklerdir.
Beklenir bir İsrail-İran çatışmasında; Türkiye bu savaşa çekilecektir. Oysa mezkür Radarlar ve Savunma Sistemlerinin Avrupa’yı korumaya yönelik olduğu, Türkiye için bir yararının olmayacağı ifade edilmektedir. Ayrıca, Sistemleri yerleştirmeye zorlanan Türkiye, bunların yönetim ve karar mekanizmasında görevlendirilmeyeceği anlaşılmaktadır. BM son oylamasında, İran’dan yana tavır koyan TC’nin; 19 Kasım’da hayır demesi durumunda, eksen kayması savları, tartışılmaktan çıkacak ve Türkiye Batıdan kopmuş olarak algılanacaktır.
Şu hale nazaran: Türkiye’nin 19 Kasım sınavı hayati önemi haiz bulunmaktadır.
Hükümet; “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” durumu ile karşı karşıya olup; Bu bir “milli meseledir”. Yalnız AKP değil, bütün partiler bir araya gelmek ve kafa kafaya vermek suretiyle çözüm üretmek ve meseleyi halletmek zorundadırlar. Aksi takdirde, İncirlik zanlısının şaibesi katlanacak, MHP ve BDP de “vatan haini” kategorisine dâhil olacaktır.
Türkiye için, en yakın ve en büyük tehlike Füze Kalkanı ve İncirlik üssüdür.
Füze Kalkanı’na evet diyen ve İncirlik’i söküp atamayan bir unsur hükümet değil; Olsa olsa, bir cehalet, ihanet ve bedhahların piyonu kirli-kaprisli bir menfaat şebekesi olabilir.
Not: İncirlik, TC’nin evrensel hukuk, legal mevzuat, yasa, egemenlik ve hükümranlık haklarına bütünüyle aykırı olup; Cari anarşi, terör ve tedhişin başlıca sorumlusudur. 15.11.2010
DİKKAT!.. İletişim için :: e.POSTA :: gercek.demokrat@hotmail.com
GELECEĞE UFUK AÇAN YAZILARINIZ.
Kime: gercek.demokrat@hotmail.com, mustafanevruzsinaci@gmail.com
Kimden: | cagrielgun@hotmail.com |
Gönderme Tarihi: | 24 Kasım 2010 Çarşamba |
Kime: | gercek.demokrat@hotmail.com; mustafanevruz.s1 (mustafanevruz.s1@gmail.com) |
Değerli Dost;
Sn. Mustafa Nevruz SINACI;
Bilgi, akıl, mantık süzgecinden geçmiş, geleceğe yönelik hedefler gösteren millî, vatanî, ve ahlâkî bir fazilet levhası olan yazılarınızı okumaktan büyük memnuniyet duyduğumuzu size iletmek istiyorum.
Memleketimizin nedametli coğrafyasında, sizin gibi MESELELERE TEŞHİŞ KOYAN, ELEŞTİREN ve NİHAYET YOL GÖSTEREN aydınlarımızın sayısı neredeyse tükendi. Tükenmese de bir avuçtan az kaldı.Hiç şüphesiz, ŞAN, ŞÖHRET, MAKAM, MEVKİ ve PARAYA herkesin hevesi, ihtiyacı ve ihtirası vardır; fakat bütün bunları bir tarafa iterek sadece DOĞRU BİLDİKLERİNİ YAZABİLMEK BU DEVİRDE kalbur gibi yürek ve MALKOÇOĞLU gibi cesaret ister.Bu sebep ile:
DOĞRU TEŞHİSLERİNİZ, ELEŞTİRİ ve YOL GÖSTEREN YAZILARINIZ SEBEBİYLE sizleri tebrik ediyor;geçmiş bayramınızı kutluyorum.
Abdullah Çağrı ELGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder