100 MİLYAR EURO PİŞKİNLİĞİ
Mustafa Nevruz SINACI
Yukarıda yazılı miktar, dünya devletlerinden
neredeyse yarısının resmi ve yasal yıllık bütçelerinden çok daha fazla! Öyle
ki, kamu/millet yararı için namuslu/dürüst, demokrat, iffetli ve şerefli
kadrolar tarafından harcansa eğer; Ülkemiz iki kat daha zengin, % 75 daha ucuz;
Bu paralelde, daha mutlu, daha müreffeh, özgür, bağımsız, huzurlu ve güçlü
kılınabilir…
Yazılı/sesli/görsel/sosyal medyada, 17 Aralık
resmi operasyonu sonucu; Sanıklar tarafından alınan rüşvet, komisyon, yolsuzluk,
hırsızlık bedeli olarak telâffuz edilen rakam bu. Henüz dünyada benzeri
görülmemiş, akıllara ziyan muazzam bir miktar!. İğrenç haram, Yüce Dinimizin
kutsal ifadesiyle ‘ölmüş kardeşlerin çiğ eti’ mesabesinde kirli ve muhtemelen
kanlı, lâğım çukurundan intikal, cerahat kokulu dolarlar, eurolar, liralar
acaba “ne karşılığı” edinildi?
Hükümet üyesi üç bakan oğlunun, kendisine
devletin, milletin namusu ile tüyü bitmemiş yetimin hakkı emanet edilen bir
banka genel müdürü, sözde iş adamı kisvesinde nevzuhur kişilerin “yolsuzluk
iddiasıyla” tutuklanmaları; Bazı saf ve sabit kafalı (iğfal edilmiş)
beyinlerce, AKP ile Cemaat arasındaki amansız savaş, rekabet ve yarışın ürünü
sanılmakta!..
Bu çok yanlış, asılsız, anlamsız ve mesnetsiz
bir tasavvur tarzıdır.
Üstelik böylesine geçersiz, dayanaksız ve kabili
imkânsız saçma-sapan iddiaya, kimi ünlü yazarların da katıldığını, katılmakla
kalmayıp şuursuzca inandığını hayret, üzüntü, dehşetle ve taaccüple görmekteyiz.
Olayın genel anlatımı, kamuoyuna sunum ve yorumunda da, aynı yanlış tema’nın
ağırlıkla işlenmesi, dillendirilmesi ve “rüşvet, yolsuzluk, gasp-irtikap ve
suiistimal” vakıasının; Hükümete karşı düzenlenmiş bir komplo gibi deklere
edilmesi tam bir facia ve cehalet; Bilerek ve isteyerek pisliğe bulaşmış,
üstelik de suçüstü yakalanmış kimseler için hükümete leke sürmek hıyanet, gaflet
ve dâlalettir.
Kaldı ki fiili ve hukuki kuvvetler ayrılığı,
devletin devamlılığı, adalet ahlâkı ve umur-u devlet sorumluluğu/yükümlülüğü
dairesinde tüm Cumhuriyet Savcıları ile Adalet cihazının bilumum teşkilâtı:
Sadece ve yalnızca Anayasa, kanunlar ve “faziletle mündemiç vicdanları ile kaim”
tarafsız ve bağımsız bir erktir. Buna yasama ve yürütme erkleri mukabildir.
Kuvvetlerin hiç birisi, bir diğerini şamil olmayıp; Polis, sadece adalet ve
faziletin emrindedir.
Dolayısıyla: Devlette devamlılık, sağlamlık,
insan hakları, eşitlik, hak, adalet, evrensel hukuk dâhilinde sürdürülebilirlik
bu şekilde kabil ve mümkün olabilir. Ayrıca, milli gelenekler, ilmi gerekler, adet,
örf, din, inanç ve kültür formasyonunun gerekli kıldığı ahlâk tüzesi de
siyaset, hükümet ve kurumlarca korunmak, mutlaka uygulanmak zorunda ve
durumunda olunan değerlerdir.
Şu hale
nazaran:
RTE ve hükümeti ile Cemaat arasında mevcudiyeti
iddia olunan ihtilâf, malum ve güncel medyadan görüp öğrendiğimiz binlerce
belge, ihbar, görsel materyal ve suçüstü tutanakları ile sabit.; Türk
Milletinin alçakça ve kalleşçe maruz kaldığı soygun-vurgun, menfur yalan-talan
furyasının iğrenç suçluları ile suç örgütünün mazur görülme, örtbas edilme, yok
sayılma nedeni olamaz.
Eğer babaları bakan, koltukları kalın olmasaydı
bu eşhas devasa soygun ve uluslar arası bir vurgun aktörü olamazlardı. Bu
nedenle: Başta aile babası, diğer yardım-yataklık
unsurları, uzantı ve bağlantıları, herkim olursa olsunlar derdest edilmek,
tutuklanmak, sorgulanmak ve yargılanmak zorundadır.
Bu rezilliğe devlet sırrının deşifresi,
hükümete komplo, açılıma çengel, iftira ve tefrika damgası vurmaya kalkmak adalet,
hukuk ve gerçeğe ihanettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder