EBED MÜDDET DEVLET;
ADALET, HUKUK VE DEMOKRASİ
Mustafa Nevruz SINACI
Adalet ahlâkının hâkim ve hukukun
üstün olduğu medeni ve muasır ülkelerde siyaset; sadece müesses nizamı idame,
kurum, kural ve ilkelerine sadık olarak, devlet ve milleti idare sanatıdır. Yegâne
tanım ve anlatım budur. Zira kurucu unsur (milli
mücadele kahramanları) devleti ebed-müddet yaşayacak biçimde ilkeli, onurlu
ve ilmî temeller üzerine inşa etmiş;
Savaş görmüş, ıstırap ve zulmün
her türlüsünü bizzat nefslerinde yaşamış, acının her türlüsünü iliklerine kadar
tatmış insanlar olarak (Aziz Atalarımız, Şehit-Gazî Ceddimiz) Ülke ve milleti
birlik, beraberlik, karşılıklı uyum (ahenk/tesanüd), anlayış, barış içinde, en
iyi, ileri, çağdaş ve modern esaslarla yönetilip, huzur, özgürlük, güvenlik,
refah, zenginlik ve mutluluk düzeyini yükseltecek norm ve kurumlar üzerine
teşkil etmişlerdir.
Dolayısıyla sonra gelenlere düşen görev:
Rejimi, “doğru, dürüst, saydam ve
adaletle” sürdürmek; İnsan hakları, adalet ahlâkı ve hukukun üstünlüğünü, yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığını mutlak surette korumak; Ayrıca, Millet
İradesinin Devlet İdaresinde, “Hâkimiyet
Kayıtsız ve Şartsız Milletindir” düsturu doğrultusunda devamını sağlayacak
tedbirleri almaktır. Bu nedenle, bazı devletlerde seçim zamanlarında “iyi olan kazansın” denilir. Bu söylem
kanaat önderleri tarafından açıklanıp yorumlandığında ortaya, (daha kapsamlı
olmak koşuluyla) şöyle bir talep/tanımlama çıkar: “İyi, doğru-dürüst, namuslu, onurlu-sorumlu ve
demokrat olan kazansın”!..
Küresel Adalet ve Evrensel Barış’ın temel şartı budur.
Bu temel kriter, başta “kuvvetler ayrılığı” umdesinin beher
birey muhatapları olmak üzere; Seçimle gelen veya atanmış olan ve fakat millet
adına, devleti idare makamında iştigal eden herkes için geçerlidir. Geçerlilik,
erklerin karşılıklı ilişki, irtibat ve teatilerinde, bu kural ve “hayati kaideyi” her şeye rağmen
gözetmelerine bağlıdır.
Evrensel gerçek ve siyasette uyulması zorunlu kaide odur ki;
Evrensel gerçek ve siyasette uyulması zorunlu kaide odur ki;
Kifayetsiz muhterisler; Mağrur ve
mütehakkimler; Denetim, takip, kontrol ve teftişten kaçanlar; Hesap vermekten
kaçınanlar; Sadık/samimi, iyi, dürüst görünüp, gerçekte üçkâğıtçı, sahtekâr,
riyakâr, yalancı-talancı, din tüccarı ve misyon taciri olanlar; Amansız hak
gaspçısı, halk düşmanı ve şahsiyetsiz-haysiyetsiz ihanet yatkını, emanet
hainleri olup; Bu ve benzeri güruhtan devlet memuru, millet temsilcisi ve
emanet erbabı çıkmaz.
Emanete hıyanet kriptoların, dönme ve devşirmelerin karakteridir.
Şu halde: Devlet cihazında yedi
gün 24 saat denetim, daimi teftiş, dikkat-takip, sürekli kontrol ve ilkeli
koordinasyon şarttır. Demokrasi, hak, adalet ve hukukun gereği budur. Bunu ifa
ve icra etmekle: Birinci derecede ana muhalefet, tarafsız ve bağımsız Yargı ve
aynı şekilde “tarafsız ve bağımsız” TBMM memur ve mesuldür. Tamamı millet adına
hareket eder, millete hesap vermeye mecburdurlar. Sadece ve ancak bu şekilde: “Hâkimiyet,
kayıtsız ve şartsız Türk Milletinindir” emir, “kurucu unsur
tarafından emanet/vasiyet” ilke hayat bulabilir.
Fakat 17 Aralık tarihinden
itibaren ülkemizde (yargı, yasama ve yürütme arasında) yaşanan utanç verici
olaylar açıkça göstermiştir ki; Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi artık yoktur.
Bunun yerine kaim (De’fakto) koyu diktatörlük rejimi ikame edilmiş olmakla;
Cari erkler meşruiyetini yitirmiştir. Acilen Türk idare ve siyaset sisteminin demokratikleşmesi
ve “Egemenlik
kayıtsız şartsız Türk Milletinidir” düsturunun fiilen hayat bulması
elzemdir.
Zira bu büyük, köklü ve şerefli
milletin tarihinde insanlık dışılık, yolsuzluk, hak gaspı, rüşvet, iltimas ve
hırsızlık yoktur. Dolayısıyla, benzer
iddialar karşısında yargıya dur demek, Polisin elini tutmak ve adaletin yolunu kesmeye
yeltenmek yanlış. Doğrusu halk adına hareket eden ve kuvvetler ayrılığı
ilkesinin en önemli unsuru sıfatıyla “tarafsız
ve bağımsız” hüküm ve hikmet sahibi Yargıya, Savcıya inanmak, itimat etmek,
saygılı olmak ve güvenmek esastır.
Adalet Mülk’ün Temeli; Mülk
Devlet ve "mutlak malik" adaletle, eşit haklarla yönetilen millettir.
AKP’nin suçluluk sendromu'nun; "Ebed-Müddet Devlet" ilkesi, ideal ve ülküsünü zedelemesine asla izin verilmemelidir!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder