‘DEMOKRAT PARTİ’
ŞİMDİ RUHLANMALIDIR
Mustafa Nevruz SINACI
Önce makale başlığı ile ilgili
bir açıklama… Afyon, Eskişehir ve İzmir Türk Dünyası Eğitim-Bilim Şûraları ile
Kültür Şenliklerinde, bilhassa Azerbaycanlı kardeşlerimiz; Türkiye ruhtan
düşmüş, acele tekrar ruhlandırılmalıdır, diye endişeyle haykırdılar..
Burada ruhtan düşme: Tarihi,
milli, ilmi, kültürel, tüm asli unsur ve yaşamsal değerleri yitirmiş olmak
anlamına gelmektedir. Tıpkı, Atatürk’ün Cumhuriyet, Demokrasi, özgür bilim,
insan hakları, adalet ahlâkı, hukuk, hükümranlık ve bağımsızlık şuuru, sevdası
gibi…
TC RUHTAN DÜŞTÜ
Bu anlam ve bağlamda Türk Dünyası
kaygılanmakta haklıdır. Çünkü gerçekte Türkiye Cumhuriyeti yarım asır önce
ruhtan düşürülmüştür. 53 yıldır da Türk ruhu, milli-manevi, ilmî değerleri,
mâşeri vicdan ve şuuru paspas edilip çiğnenmektedir. Bu rezillik, ihanet,
alçaklık ve küstahlığa, başta ana muhalefet partileri CHP ve MHP olmak üzere;
‘Siyasi Parti’ vasfını haiz 78 organizasyon doğrudan muhatap, ‘sorumlu
teşekkül’ onursuz ve sorumsuz biçimde seyirci olmakta, kayıtsız kalmakta ve
nihayet, “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin dâhi yok edilmesine karşı (görünürde ve
parti örgütleri) şaşkınlık ve çaresizlik içinde kıvranmaktadırlar…,
Alında bunların çaresi, çözümü,
tedbiri yok değil, elbette mevcut. Ama bu istikamette muhalefet isteksiz, belki
yetersiz-yeteneksiz yahut bedhahlarla gizli iştirak ve işbirliği halinde bile
olabilirler. Özellikle 17 Aralık operasyonundan itibaren, ülkenin ve milletin
üstüne kâbus gibi çöken ve euro-dolar vurgunu ile çöreklenen kriz, bu kaygı ve
korkuları teyit etmektedir.
FETRET DEVRİNİ KAPATAN ASR-I SAADET
7 Ocak 1946, bu yüksekliğin,
ideal insanlık davası, milli/manevi kültür ve ilmi şuurun Demokrat Parti adıyla
ruhlandığı, doğduğu, dirildiği ve hayat bulduğu; Halk Partisi tarafından
memlekette estirilen terör-tedhiş ve mezalimin sonlandırıldığı; Fetret Devrini
temelden sarsan kutlu bir tarihtir. “Tarihi
ve kadim Demokrat Parti” Türkiye’de cumhuriyet, adalet, hukuk ve
demokrasinin öznesi; Siyasette fazilet mücadelesi ve devlet idaresinde millet
iradesinin hâkim kılınmasının; Yani, “Egemenlik
kayıtsız ve şartsız Türk Milletinindir” düsturunun yegâne teminatıdır.
İşte, 46 Ruhu, Demokrat Parti dava, manâ ve misyonu bu anlama gelir.
DEVLET BAŞA, KUZGUN LEŞE!..
Şimdi gelelim (dönem itibarıyla) esas meseleye:
Demokrat Parti’nin 11. Olağan
Genel Kurulu, önümüzdeki Pazar (2 Şubat 2014) günü, saat: 10.00’da “Çetin
Emeç-Balgat, Ahmet Taner Kışlalı Kapalı Spor Salonunda” yapılacak.
Öncelikle şunu ifade etmek lâzım
ki; Halen “DP” adı altında politika yapmaya çalışan kurumun, mevcut haliyle
tarihi-asli ve kadim Demokrat Parti’yi temsil/ilzam ve tedai ettirdiği,
ettirebildiği kesinlikle söylenemez. Fakat bunun suçlusu mevcut yönetim değil;
8 Mayıs 2005 tarihli “Demokrat Parti 11.
Olağanüstü Kongre” ile Erkan Mumcu sahipliğindeki ANAP’a iştirak ve iltihak
kararı alınmasından sonra tezgâhlanan kirli oyun, hile-desise, derin kurnazlık
ve hain pazarlıklardır.
Meselâ Mehmet Ağar döneminde
DYP’nin DP adını edinmesi meşru, yasal, ahlâki ve hukuki değildi. Akabinde
ANAP’ın büyük kongresini toplayan E. Mumcu bütün ısrar, telkin, tembih ve
hatırlatmalarıma, hukuki hakkı olmasına rağmen ANAP’ın adını DP’ye iblâğ kararı
alamamıştır. Bunun nedeni ya bir büyük pazarlık, dayatma yada manipülasyon
yahut M. Ağar korkusu olabilirdi. Sonuç: Demokrat Parti uzun bir süre akim,
ANAP uhdesinde enterne, esas itibarıyla sinelerde mahfuz ve fiilen mahkûm
ortalık boş, millet ve devler sahipsiz kaldı.
Nihayet DYP’nin ANAP ile
birleşmesi ve DP adını alması sorunu bir derece çözdü.
Ancak bu, DP’nin tarihi, doğal,
kadim ve 46 ruhu ile mündemiç gerçek şahsiyetinin hayat bulmasına vesile
olmadı. Zaten üst üste gelen katılım, intikal ve değişikliklerle adeta
darbelenmiş, örselenmiş, küstürülmüş, moral olarak çökmüş, tefessüh etmiş
teşkilât, varılan noktayı kabullenemedi. Özellikle Süleyman Soylu (!)ve Namık
K. Zeybek zamanında teşkilât siyasetten ikrah etti, tabana vurdu. Demokrat
Parti kaynağından neş’et Merkez Sağ’ın mazbut seçmeni, illet-nefret ettiği ve
asla içine sindiremediği, kabullenemediği AKP’ye iltica zorunda ve durumunda
kaldı. Buna rağmen geniş halk kitleleri, temelde gelenek ve gerçek, hak,
adalet, hukuk ve dürüstlük sevdalısı sessiz-sözsüz yığınlar; Yalan-talan, haksızlık-hırsızlık,
yolsuzluk karşısında ezilen, üzülen, eziyet ve zulme maruz kalan kesimler
DP’den asla ümidi kesmedi…
Her daim herkesin ve her kesimin gözü ve
gönlü DP’de idi;
Çünkü Demokrat Parti davası, 46 ruh ve
misyonu:
22 Mayıs 1950 – 22 Mayıs 2014
tarihleri arası 64 yıllık Hükümetlerden, tamı tamına 33 yılı ‘tek başına
iktidar’ ve 13 yılı da iştirak, ittifak ve koalisyonlar biçiminde olmak üzere
47 yıllık hükümferma bir sentez, özne ve bileşkedir. Henüz bu ruh ve misyonunun
rekoruna kimse erişemedi. Erişmesi de imkânsızdır.
Bakınız şu tabloya:
Menderes Hükümetleri 22 Mayıs 1950- 27 Mayıs 1960 = 10 yıl 005 gün
Demirel Hükümetleri 27
Ekim 1965 - 16 Mart 1971 = 10
yıl 314 gün
Özal Hükümetleri 13
Aralık 1983 - 09 Kasım 1989 = 5 yıl 345 gün
Akbulut Hükümeti 09
Kasım 1989 - 23 Haziran 1991 = 1 yıl 232 gün
Yılmaz Hükümetleri 23
Haziran 1991 - 20 Kasım 1991 = 2 yıl 101 gün
Çiller Hükümetleri 25
Haziran 1993 - 12 Mart 1996 = 2 yıl 273 gün
Tek başına, müstakilen ve
münferiden iktidar süresi : 33 YIL 175 GÜN
İktidar ortağı, iştirak ve
ittifaklar biçiminde koalisyonlar : 13 YIL 190 GÜN
TOPLAM HÜKÜMET ETME SÜRESİ :
47 YIL
NETİCE OLARAK BU KONGRE’DE:
1. Tarihi ve kadim Demokrat
Parti’nin aslına rücu etmek, şahsiyet, haysiyet, bilgi, birikim, deha, basiret
ve beka’sı ile bütünleşmek;
2. 46 Ruhu ile ruhlanmak, Milli
birlik, hürriyet, adalet ve bağımsızlığa adanmak;
3. Orijinal Demokrat Parti’nin
güncel versiyonunu kabul etmek ve yürürlüğe koymak;
4. Yeter!.. Söz Milletindir…
Anlamına gelen “Başparmağı Açık Sağ El” i parti amblemi olarak kabul ve tescil
ederek, büyük bir ayıptan kurtulmak…
Millet için bir ümit, ümitten de
öteye HAK; Devlet uğruna görev ve Kongre Delegeleri namına mutlak bir
sorumluluk, kaçılmaz, kaçınılmaz tarihi bir VAZİFEDİR.
Böyle
olursa eğer; “TÜRKİYE’YE BÜYÜK ÇAĞRI” hayat bulabilir, gerçek olabilir.
Aksi
takdirde bir HAM HAYAL ve ÜTOPYA olarak kalmaya mahkûmdur.
BİLİNE!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder