17 Ekim 2008 Cuma

TERÖR ÖRGÜTÜ'NE ON (10) MİLYON EURO
Mustafa Nevruz SINACI
Bakan Mehmet Ali Şahin "PKK'ya tavır almazsanız küçük düşersiniz" diyor.
Edilen sözün sebebi hikmeti şu: “Belçika'nın, 1996 yılında 'Sputnik Operasyonu' ile el koyduğu 10 milyon Euro'yu şimdi bölücü terör örgütü
PKK'ya iade etme ihtimali..”
İhtimalin ötesinde; İadeye makul bir kılıf bulunması veya bizim deyimimizle ‘kitabına uydurulması’ halinde bu para terör-tedhiş örgütüne bal gibi gidecek ve Mehmetçiğe karşı mermi olup gelecek. Olay 06 Ekim 2008 günü basına sızdı. Ertesi gün AB, üç gün sonra, 11’inde de Türk ve dünya kamuoyu (medyasında) yer aldı. İlk tepki doğal olarak konuyla doğrudan ilgili ve hukuki muhatap, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’den geldi. Şahin, Belçika'da Operasyon ile El Konulan PKK Terör Örgütüne Ait 10 Milyon Euro'nun Örgüte İade Edilme İhtimalinin Belirm
esine Sert Cevap Verdi.
İşte o “SERT CEVAP!..”
Karabük'ün Safranbolu ilçesinde 10-12 Ekim tarihleri arasında yapılan Uluslararası 9. Altın Safran belgesel Film festivali etkinliklerine katılmak üzere gelen Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin, Belçika'da operasyon ile el konulan PKK terör örgütüne ait 10 Milyon Euro'nun örgüte iade edilme ihtimaline dair bir gazeteci tarafından sorulan soruya sert cevap verdi:
"Avrupa Birliği ve üye ülkelerini bu bağlamda küçük düşürücü tavır olur"
Şahin devamla: “Biraz önce yolda öğrendim. Büyükelçimizden aldığımız bilgi kadarıyla, Belçika bu parayı, bu konuyu Lüksemburg'a devretmiş. Henüz bana anlatıldığı kadarıyla kesinleşmiş bir karar yok. Türk Dışişleri, bu konuyu diplomatik yoldan çözmek ve engellemek için yoğun bir çaba içinde. Adalet Bakanlığı olarak bize bir görev düşerse yerine getiririz. Bu tamamen Dışişlerimizin ve büyük elçiliğimizin takip edeceği bir konu…
Özellikle AB ülkelerinin ve AB'nin
PKK'nın terör örgütü olduğuna dair kararın arkasında durmalarını ve teröre destekleyen yayın organlarına para aktarımı ile ilgili bir takım tasarruflara mani olmalarını, Türkiye olarak bekliyoruz. Aksi halde AB ve üye ülkeler tutarsız bir tavır sergilemiş olurlar ki bu, AB ve üye ülkeleri, bu bağlamda küçük düşürücü bir tavır olur. Bir saat önce büyükelçimiz Fuat Bey'den aldığım bu bilgiler, bu istikamettedir. Bu konuyu yakından takip ediyorlar" demiş…
BAKAN ŞAHİN:
"SİNEMA YÖNETMENLERİNE GIPTA İLE BAKIYORUM"
Bakan Şahin, daha sonra Bağlar semti Arslanlar Kültür Merkezi'nde yaptığı konuşmada da, "Siyaseti seçmemiş olsaydım, belgesel film festivaline katılan yapımcı arkadaşlardan biri olabilirdim" dedi ve devamla: "Safranbolulu olmak bir ayrıcalıktır. Ama her ayrıcalığın bir sorumluluğu var. Safranbolulular bu sorumluluklarının gereği olarak bugüne kadar tarihi varlıklarını korudular. Onların yok olmaması için önlem aldılar. Ben sinema sanatını evrensel bir sanat olarak görüyorum. İnsanoğlunun birbiriyle şu anda çok iyi anlaşabileceği iki lisan var. Birisi kültür, sanat diğeri spordur, eğer siyaseti seçmemiş olsaydım, ben de bu festivale katılan yapımcılardan biri olabilirdim” dedi ve daha sonra festival meşalesini yakan "Asya Rüzgârı 21" Japon grubu kimono defilesini izledi.
ŞİMDİ BAKAN’A SORULUR:
On milyon euro kaç mermi, ne kadar mühimmat ve teçhizat eder? Anarşi, terör ve tedhiş örgütü için kaç lejyonerin maaş ve masrafını karşılar? Bu hain tahkimatın Türk Ordusu, masum ve mazlum halkı ile güvenlik kuvvetlerine tevcihinin maliyet ve tahribatı ne olur?
Bakan ‘paranın iadesi halinde’ Belçika ve AB’nin ‘küçük düşeceğini” söylüyor.Ya önlem alınmaz ve ‘ne pahasına olursa olsun, bu devasa miktar nakdin örgüt eline geçmesi’ halinde Türkiye’nin düşeceği durum!
AB zaten pişkin, çok standartlı, ikiyüzlü, kalleş ve kancıktır.
ABD’de öyle değil mi?
Şu hale nazaran Türk hükümeti ilke, umur-u devlet onuru, görev ve sorumluluk idraki ile hareket ederek “her ne pahasına olursa olsun” bu iade ve intikali önlemek mecburiyetinde midir, yoksa değil midir? Mesela bir Japon için bu, “Sorumluluğun mutlak gereğidir” .
Türk’e ise: “Daha sert cevap vermek ve icab
ında Osmanlı Tokadı” atmak yaraşır.
***
ERZİNCAN OVASI ‘DOĞALGAZ’ DEPOSU
Mustafa Nevruz SINACI
(Resim: Hüseyin Hüsnü Gürel, İnş. Yük. Müh. (İTÜ)
İnşaat Yüksek Mühendisi Hüseyin Hüsnü Gürel, günümüzde çok nadir rastlanan bir bilim adamı, vatan, millet, bayrak ve toprak sevdalısı. Yüreğini insana ve insanlık davasına hizmete adamış “Türk halkı el âleme avuç açmasın, düşmanına muhtaç olmasın” diye gece gündüz çalışan fedakâr insan.
Milliyetçilik nedir-ne değildir-i iyi bilen, ülke ve halka hizmet için yaşayan, gereğini hakkıyla, lâyıkıyla yapan örnek ve önder bir ilim adamı O...
Yıllardır ülkemiz handikabı deprem, doğalgaz ve petrol üzerine uğraşır. O, Marmara, Sakarya ve Düzce depremlerini en iyi anlayan, Erzincan depremlerini defalarca fiilen yaşayan bir kişi. O, bir ‘acı’ adamı, ıstırap devi. Bu nedenle kendini millet acı çekmesin; Huzurlu-güvenli, zengin ve mutlu bir hayat yaşasın” idealine adamış.
Öyle ki, aşağıda özetleyeceğim çalışma tam bir ilmi tetkik, tefekkür ve saha etütleri sonucu hazırlanmış müthiş bir rapor; Marmara Havzası, İstanbul ve Anadolu fay hatları ve hareketleri (depremleri) konusunda bütün sır, bilinmeyen ve gizem tarihi süreç içinde incelenmiş, değerlendirilmiş ve bütün çıplaklığı ile, çözümleri dâhil ortaya konulmuş.
Sadece bir bilim adamının, muhatap yetkili, kurum-kuruluş veya sorumlunun değil, herkesin bu raporu okuması, incelemesi gerek. Bir de işin ‘milli servet bağlamında’ ekonomik boyutu var. Şu ahtapotun kolları meselesi ve büyük Atatürk’ün “İktisadi Özgürlük” hedefi!..
İŞTE GERÇEKLER: (10 Ekim 2008 tarihli rapor özeti)

“Marmara Bölgesi, Erzincan Şehri ve Ovası Yeraltı Doğalgaz Patlamaları; Korkunç Afetler ve Erzincan Ovasında 'Çok Zengin Doğalgaz Yataklarının Varlığı" Hakkında Rapor:
Dünyada yalnız Marmara bölgesi ile Erzincan şehrinde ve ovasında yeraltında kil tabakaları arasında düdüklü tencerelere benzer ortamlarda doğalgaz ve suya doygun zeminler yan yana ve beraberce bir arada bulunmaktadır. Marmara bölgesi ile Erzincan şehri ve ovasında deprem hareketleri başlamadan kısa bir süre önce doğalgaz patlamaları ve suya doygun zeminlerde meydana gelen sıvılaşma olayları ile bu zeminler aşağıdan yukarı itilmekte… Yüzey arazi deniz gibi dalgalanmakta… Binalar ile tesisler burgu gibi bükülerek canavarca parçalanmaktadır. Özellikle Marmara denizinde doğalgaz patlaması ile deniz suyu havaya savrulmakta ve meydana gelen Tsunami (yüksek deniz dalgaları) ile Marmara denizi kıyılarında birçok yerler sular altında kalmakta, yeraltında doğalgaz patlamaları ile dünyada benzeri olmayan kıyametler koparcasına korkunç afetleri meydana gelmektedir.
Deprem hareketleri başlamadan önce yeraltında doğalgaz patlamaları ve deprem olayları birbirinden farklı ve başka-başka olaylar olduğundan; bu çok korkunç afetlerin depremler ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu afetl
erin depremlerden ileri geldiği kabul etmekle çok büyük yanılgı içerisine düşülmektedir….”
Bu sadece rapordan birkaç satır. Gerisi müthiş. Baştan sona bilimsel tespit, belge, ispat ve tatminkâr verilerle dolu, kendisi de ‘onurlu ve sorumlu’ bir Erzincanlı olan Hüseyin Hüsnü Gürel, doğrusu fevkalade bir çalışma yapmış. Yapmakla da kalmamış. Rapor özeti, sunum ve eklerini ilgili olabilecek bütün kişi, kurum, kuruluş ve üniversitelere göndermiş.
Ben raporu aldım. Bütün ek ve ayrıntıları ile detaylı inceledim. Erbabıyla mütalaa ve müzakere ettim. Ehil ve akil çevrelerde oluşan kanaat şu: “Hükümet ve halk (özellikle ve başta ENERJİ BAKANLIĞI olmak üzere; Marmara havalisi yerleşkeleri, İstanbul, Sakarya ve Erzincan halkı) derhal konuya el atarak sahiplenmeli, eserin sahibi Hüseyin Hüsnü Gürel dinlenmeli, başta Erzincan ovası doğalgaz potansiyeli ortaya çıkartılmak kaydıyla deprem konusunda da gereken neyse yapılmalıdır”
Rapor zaten ilgili, yetkili ve sorumlu kurumların tamamına iletilmiş durumda.
Ayrıca, bütün ek, açıklama ve ayrıntıları ile
http://kamuhizmeti.blogspot.com/ sitesinde yayında. İsteyenler, hhgurel@hotmail.com adresine mail atabilir veya “Ahenk Sokak. 10/11 Çankaya / ANKARA” adresinde bu değerli bilim adamını ziyaret edebilir.

Hiç yorum yok: