7 Ekim 2008 Salı

“HÜKÜMET VE HARAKİRİ”
Akan Kanı Durdurmak!...
Mustafa Nevruz SINACI
Mesele bir evrensel (uluslar arası) hukuk sorunu ise; İşte cevabı:
ANARŞİ VE TERÖR KONUSU BM ANTLAŞMASI
Madde 51
- Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silâhlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyine bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.
11 Eylül (sözde) provokasyonundan bu yana ABD, uluslar arası onay görmüş bu hükme dayanarak dünyanın yarısında terör estirmekte, maddeyi (Antlaşma hükmünü) tepe-tepe kullanmakta ve pervasızca kan akıtmaktadır.
Antlaşma hükmü gereği Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun da, gerektiğinde sınır ötesi harekât için hukuki-siyasi bir prosedür veya TBMM’nin tezkeresine ihtiyacı yoktur. Var diyen yalan söyler. Şu hale nazaran; 44 yıldır TSK’nın her ihlâlde derhal Irak’a girme ve gerekirse mütecaviz (terör ve tehdit unsurlarını) Bağdat’a kadar izleme ve tümüyle yok etme, kökünü kurutma hakkı vardır.
Ancak, (her ne hikmetse) TSK hukuken sabit uluslar arası yasal hakkını bu güne değin kullanmaktan kaçınmış ve illa hükümetlerden teskere beklemiştir. Bu atalet, kararsızlık ve pasif politikanın bedeli on-binlerce can, mal, ayni ve nakdi değer kaybıdır. Kaldı ki, bu hadisede sınır güvenliğini sağlamakla sorumlu İçişleri Bakanlığı (Polis-Jandarma) ve MİT’in bağlı bulunduğu Başbakanlığın da çok büyük hata, ihmal ve sorumluluğu vardır.
Bu hata, ihmal ve sorumluluk sadece ve yalnızca RTE Hükümeti ile sınırlı değil; Bilakis 1968’den itibaren bütün İçişleri Bakanı ve Başbakanları şamil bulunmaktadır. Yani, ülkemiz ve milletimizi bunca acı, kayıp, ıstırap ve şeamete mahküm eden hadise çok derindir.
Devlet Denetleme Kurullarını çalıştırmayan ve kurumlar arası Anayasal eşgüdüm ve koordinasyonu sağlamaktan imtina eden dönem Cumhurbaşkanları da sorumluluk sahibidir.
Peki, bu hak (iç veya dış fark etmez) ‘hangi ihanet şebekeleri’ yüzünden kullanılmaz?
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay bu hakkı ve uluslar arası hukukun hükmünü bilir. Yıllardır tehlikenin farkındadır. Kamu vicdanının bu kin, kan ve hain katliam karşısındaki duyarlık ve rahatsızlığının pek ala idrakindedir.
Dahası Türk devleti, ulusu ve ordusu’nun konuyla ilgili düsturu “İstiyorsan eğer devlette sulh-ü salâh, hazır ol cenge her daim” biçiminde olup; Büyük önder Mareşal M. Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” vecizesi, güçlü kuvvetli, kudretli, kararlı, hâkim ve güvenlik sorunlarında tek hükümran; İç ve dış düşmana karşı daima hazır-nazır ve müteyakkız bir ordu anlamını taşır. O, halkı daima hükümetlere karşı uyanık ve dikkatli olmaya ve fakat Peygamber Ocağı “Türk Ordusuna” ilelebet inanmaya, dayanmaya, itimat etmeye ve güvenmeye çağırmıştır. Zira Türk milleti zaten topyekün bir ordudur.
TSK’nın Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin sebep ve hikmeti budur.
Evveli kırk yılı bulan ve ahirinde; Başta ABD, AB, İsrail ve Ermenistan’ın yardım ve yataklığı sayesinde ülkemizin parçalanmasını hedefleyen bu menfur anarşi, terör ve tedhiş örgütünün; TBMM çatısı dahil olmak üzere, alenen faaliyet gösterdiği alanlar, kurumlar, kuruluşlar, şahıslar, gizlendiği inler, girip-çıktığı ve kullandığı bütün mekanlar net olarak (mahalle muhtarından, jandarma, emniyet ve MİT tarafından) bilinir ve devletçe takip edilirken!... Niçin? 12 Eylül 1980’de olduğu gibi TOPYEKÜN üzerine gidilmez ve bir kaç günde bataklık kurutulmaz? Acaba milli hukukta uygun bir karine mi yoktur?
Bunu iddia eden varsa kör, cahil, aptal ve dumur, değilse ihanetle maluldur!...
BAKINIZ “Mustafa Kemal ATATÜRK” NE DİYOR:
Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur. Bu itibarla, kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budurDEVAMLA:
Kendiniz için değil, bağlı olduğumuz ulus için elbirliğiyle çalışınız, çalışmanın en yükseği budur.Bir adam ki, memleketin ve milletin saadetini düşünmek yerine daha çok kendini düşünür, bu adamın kıymeti ikinci derecededir.En iyi kişi, kendinden çok, bağlı olduğu toplumu düşünen, kendini onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına adayan insandır.Hususi menfaat, ekseriya, umumi menfaatle tezat halinde olur.Ulusları yönetenler için ilk ve en zor görev, kişisel bencilliğe kapılmaktan kendilerini korumalarıdır.”der.
Kaldı ki Cumhuriyet Anayasası ve TCK terör ve tedhişe karşı idam ve infaz dâhil her türlü hükümle tahkim edilidir. Sanıldığı gibi ne hükümetin, ne Jandarma, güvenlik teşkilatı ve ne de TSK’nın eli bağlı değildir. Olsa-olsa ‘devletin içine çöreklenmiş’ el bağlayan, yol kesen ve engel olan bir takım harici ve dâhili bedhahlar’ ile terör örgütüne yardım ve yataklık eden ayan-beyan eşkıya vardır. Devlette millet adına hüküm süren, maaş alan ve halkın sırtından geçinen (seçilmiş veya atanmış) istisnasız her kamu görevlisinin görevi “bu menfur unsur ve vatan hainlerini” deşifre etmek, yakalayıp yargı önüne taşımak değil midir? Aksi takdirde kendilerinin “vatan haini” sayılacaklarını; Bidayette halkın pasif direniş, meşru müdafaa ve müdahale hakkının olduğunu bunlar hiç bilmezler mi? Yoksa milleti ahmak mı sanırlar?
YOK ÖYLE ŞEY!...
Üç Ekim günü öğle vakti 15 askerimiz alçakça şehit edilmiş; 4 Ekim günü akredite medya hain körler ve aptal sağırları oynamış; Genelkurmay ciddiyet ve kararlılıkla bastırınca ancak aklını başına devşirebilmiştir. (Bak: 4 ve 5 Ekim tarihli gazeteler)
Şimdi artık kimse çıkıp da “kanları yerde kalmayacak” diye millete yalan söylemesin.
Buna hiç kimsenin hakkı da yok, yüzü de. Üstüne üstlük hala birileri kalkıp ta “Kürt sorunu var” demesin!.. İşte bunlar ihanet şebekelerinin menfur mensupları, politik-ACILARI veya şeytanın avukatlarıdır.
Aciliyetine rağmen teskereyi 1 Ekim’de gündeme koymayanlar da sorgulanmalı!
Dahası halk 40 yıldır ‘kullanılan’ bu dümenin iç yüzünü, 500 milyar doları aşan sarfını ve bu sarfiyatın kendisine olan maliyetini de çok iyi bilmektedir. Ümraniye soruşturması kapsamında ortaya çıkan belgeleri, iddiaları ve bu güne kadar gizlenen gerçekleri de…
Bu kez onurlu ve sorumlu devlet organlarının resen inisiyatif kullanma ve hükümetin konuyla ilgili ihlas ve samimiyetini ortaya koyma zamanı gelmiştir. Her kurum ve kişinin anayasa ve kanunda yazılan görev ve yetkisi bellidir. Ya herkes “DERHAL” görevini yapsın veya onur, şeref ve haysiyet sahibi ise istifa edip gitsin. Aksi takdirde “yönetimi sorgulamak ve yargılamak üzere” Cumhuriyetin Savcı ve Yargıçları derhal harekete geçmek zorundadır.
HÜKÜMETE GELİNCE:
Bu kertede gerekli tedbir ve radikal kararlar alarak derhal uygulamaya koymak en başta hükümetin görevidir. Aksi takdirde aczini itiraf ve istifasını vermek zorundadır. Mevcut ve mer’i siyasi partiler bu neticeyi temine memur ve mecburdur. Aksi takdirde Türkiye de siyasi parti yok demektir. Peki, hükümet her iki formülden birini yapmazsa ne olur? Her halde HARAKİRİ yapmış olur ki, bunun sonu, yalnızca ve sadece kendileri için değil millet için de büyük hayal kırıklığı, bunalım, buhran, muhtemel iç çatışma ve hüsrandır. Bunu ancak vatan hainleri göze alabilir. Aziz vatan, kutsal bayrak ve binlerce yıllık toprağın sahipleri asla!... Görelim mevlâm neyler, neylerse güzel eyler. On sözler:
“Vatan benim için ne yapabilir değil, ben vatanım için ne yapabilirim diye sorun” J. F. Kennedy; “Bencil varlıklar kendileri için çalışırlar, ama onlar ulus için çalıştıklarını sanırlar.” Galip Baran; “Sen görevini yap, gerisini Tanrıya bırak.” Latin Atasözü; “Siz, öncelikle komşularınızı ve mahallenizi içinizden gelerek koruyun. çünkü düşman, komşunun evini talan ederse sıra sendedir." Nuh Peygamber…
NETİCE: “Niyet hayr, akibet hayr”
***
KATKILAR VE YORUMLAR:
Sayın Mustafa Nevruz SINACI (07.10.2008)
ZEKİ BEYLE ARAMZDA BİR İLKE FARKI VAR. BU İLKE, BİREYİN HER TÜRLÜ YANLIŞ İŞ DAVRANIŞ VE HAKSIZLIKTAN KENDİSİNİ SORUMLU TUTMASINI VE BU SORUMLULUĞUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMASINI ÖNGÖRÜYOR.
SÖZÜ EDİLEN İLKE BENİM YAŞAM FELSEFEM OLUP,‘OKUL DIŞI EĞİTİM’ OLARAK TANIMLADIĞIMIZ ÇALIŞMALAR BU FELSEFENİN TEZAHÜRÜDÜR. 'TOPLUMSAL SORUMLULUK BİLİNCİ" BU FELSEFENİN UYGULAMASIDIR…
ZEKİ KARDEŞİMİZ, KANIMCA, 'TOPLUMSAL SORUMLULUK BİLİNCİ'NE SAHİP DEĞİL, SAHİPSE BİLE, GEREĞİNİ GİZLİCE YERİNE GETİRİYOR. GÖRÜLMÜYOR...
OYSA, SÖZÜ EDİLEN İLKENİN ETKİLİ OLABİLMESİ, İŞE YARAYABİLMESİ İÇİN YAYGINLAŞMASI, BU NEDENLE, GEREĞİNİN GİZLİCE DEĞİL, AÇIKÇA YERİNE GETİRİLMESİ GEREKİYOR.
İŞTE BU NOKTADA İŞE ŞEYTAN KARIŞIYOR. ZİRA O DA KENDİSİNİ AK-KAŞIK OLARAK GÖRÜYOR.
DOSTOYEVSKİ'NİN, "HER İNSAN HERKES KARŞISINDA HER ŞEYDEN SORUMLUDUR." CÜMLESİNİN SÖZÜ EDİLEN İLKEYİ, YAŞAM FELSEFEMİ DOĞRULADIĞINA İNANIYORUM...
PEK AÇIK OLMADI... BENDEN BU KADAR...
Galip Baran // Bilinç Üniversitesi Rektörü
---- Original Message -----
From:
mustafa sınacı
To:
galipbaran@ttmail.com
Sent: Monday, October 06, 2008 12:41 PM
Subject: FW: ÇOK ÖNEMLİ VE GÜNCEL /// MNS'DEN AÇIKLAMA VE MAKALE
SAYIN REKTÖR BUNA "KENDİMİZCE" AYRI AYRI VEYA "BİRLİKTE" CEVAP VERMEMİZ GEREKİYOR.MAKALE BANA AİT OLDUĞU İÇİN "ELBETTE TAKTİR SİZE AİT OLMAKLA" BİLGİLERİNİZE ARZ SELAM VE SEVGİLER. MNS
Date: Sat, 4 Oct 2008 12:32:33 -0700From: zkentel2001@yahoo.comSubject: ÇOK ÖNEMLİ VE GÜNCEL /// MNS'DEN AÇIKLAMA VE MAKALETo: galipbaran@mynet.com; gercek.demokrat@hotmail.com
SEVGILI GALIP VE SINACI
FARZ EDELIM HUKUMET ISTIFA ETTI
HUKUMET ETMEK DEVLETI YONETMEK ICIN ALTERNATIFINIZ ( BIR SECENEGINIZ) VAR MI?
SECIM SANDIGI ORTAYA KONURSA OYLE BIR SECENEK OLABILIR MI?
PKK NIN KAYNAGI YURTTA KURT DUSMANLIGI YAPANLARDIR
ERUH AGUSTOS 1984
EKIM 2008 AKTUTUN
O GUN DOGANLAR BUGUN 24 YASINDA
BU VATANIN HER BIR EVLADI KARDESTIR OZ KARDESTIR DIN KARDESIDIR
SEVGI VE SAYGILARIMLA
ZEKI KENTEL

Hiç yorum yok: