Mustafa Nevruz
SINACI
Bu
makale ilk defa 06 Şubat 2009 tarihinde ‘Davos’ta
Son Tango’ adıyla yayınlandı. O günden bu yana gidişatta değişen bir şey
yok. Dolayısıyla sonraki yazının açılım ve takdimi mahiyetinde olmak üzere ve
“tekrar” dikkatle okumanız ricasıyla bilgilerinize sunuyorum:
“Ülkemizde
27 Mayıs'tan bu güne ısrarla sürdürülen bir kirli oyun var. Zaten, o büyük
kırılma 11 Kasım 1938 şeametinden sonra gelen 2. karşıdevrim ve meş'um sapma
Türkiye'yi çökertmek içindi. Bu gün akredite medyanın adını utanmadan, tam
bir kasıtla “Ergenekon” koyduğu Ümraniye davasına esas cürüm ve caniyane
emellerin tahakkuk mebdei ve milâdı da aynı tarihe rastlar. (bu nedenle,
bahusus soruşturmanın geriye uzanmasını ve 27 Mayıs'ı içine alan tam bir
hesaplaşma ve yüzleşme 'temiz eller operasyonu' olmasını istemekteyiz.)
Demokrat
Parti tarafından (Halk Partisinin şiddetli muhalefetine rağmen) kanlı Kıbrıs
olaylarını önlemek ve Milli davayı koordine etmek için kurulan G. Kurmay Özel
Harp Dairesi ile 1960'a kadar bu dairenin iştigal ettiği kritik konu olan
TMT'yi suçlamak, büyük haksızlık, yalan ve iftiradır. Nitekim 27 Mayıs’ta önce
kendi G. Kurmay Başkanının başını yediği, Türk Ordusunda tarihinin (25.000
civarında her rütbeden) en büyük tasfiyesini gerçekleştirdiği ve TSK'nın
Atatürkçü unsurlardan bütünüyle ayıklandığı da asla unutulmamalı..
Dolayısıyla,
'Encümeni Daniş', 12 Mart, 12 Eylül ve sürecin bekraund'u olan 28 Şubat soygun
- vurgunları da bu bağlamda büyüteç altına konulmak, araştırılmak-soruşturulmak
ve muhakeme edilmek zorundadır. Aksi taktirde gladyo bypas edilecek, sadece
ahtapotun 1 kolu kesilerek, menfur beyin ve hain gövdenin hükmünü sürdürmesine
göz yumulacaktır!..
Yani,
milli birlik komitesi bu örgüt'ün günümüze uzanan temeli, İnönü'de bir numarası
idi. (Bak: Encümeni Daniş) Sonra bunun yerini A.Atila Sözer tarafından ad ve
eylem bazında bütün ayrıntılarıyla açıklanan 'karayılan' örgütü (gladyo) aldı.
Bu kitap ilk baskısının yapıldığı dönemde yolsuzluklardan sorumlu Devlet Bakanı
Orhan Kilercioğlu'na verildi. Akabinde yok oldu. Şimdi piyasada var. (Karayılan Doktrini-devrimci güçler, A.Atila Sözer, Saycom-kırmızı
kurdele)
Dahası
İnönü'nün Lozan'dan itibaren üstlenerek yürüttüğü gerçek misyonu da Anayurt
Gazetesi yazarı H. H. Memiş'in 'Diken'
isimli kitabından öğrenebilirsiniz. (Diken,
Hükümet Sistemleri, Akasya Kitap, Mayıs-2007, Ankara) Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun AB-D
sürecine ilişkin değerlendirmeleri ve Yılmaz Dikbaş'ın bu süreçte oynanan
oyunlara dair kitaplarına bir göz atarsanız sanırım 'oynanan oyun' bütün
boyutlarıyla ortaya çıkacaktır.
MESELA!...
16 Şubat 1999 tarihinde terör örgütü başı Öcalan'ın, Kenya`nın Başkenti
Nairobi`den tesellüm edilerek Türkiye`ye getirilmesi, 56. hükümet başı
B.Ecevit'in 'kahraman' ilân edilerek, akabinde 18 Nisan 1999 erken Seçime
gidilmiş olmasını nasıl yorumlarsınız?.. Derken, hükümeti kurma görevinin 9.
Cumhurbaşkanı Demirel tarafından DSP Genel Başkanı 'milli kahraman' Bülent
Ecevit'e verilmesi!, Böylece Bülent Ecevit, başbakanlıktan istifa ettiği 1979
yılından 20 yıl sonra 5. kez Başbakanlık görevini tekrar üstlenmiş oldu. B.
Ecevit, DSP, MHP ve ANAP ile 28 Mayıs 1999 günü (Mesut Yılmaz'ın 'Milliyetçi
Sol' olarak tanımladığı) üçlü (17.) koalisyon hükümetini kurdu. Bu arada, MHP
21 yıl sonra hükümet ortağı oldu. 22 yıl aradan sonra ilk kez bağımsız adaylar
(!?) (millet) vekili seçildi. Bunlar hep bir tesadüften mi ibaret acaba? Yoksa
oyunun bir parçası mı? Gelelim günün Davos meselesine!..
DEMEK Kİ RECEP, İSRAİL’LE AYNI SAFTA |
Zaten
farklı bir durum olsaydı, Gazze'de soykırım yapan İsrail pilotlarının Konya'da
(Bolu da telaffuz edilmekte?) eğitimine son verilir, yılan hikâyesine dönen
2000 yılı 'M60 tank modernizasyonu' yolsuzluğunun üstüne gidilir ve milletin
kanını emen 37 temel sektör Yahudi şirketinin lisansları askıya alınırdı!.
Bunların hiçbirisi olmadı. Üstelik 200 nokta atışı ile İsrail ateşkesi bozarak
Hamas'ı suçladı. Ortada doğru dürüst bir ateşkes de kalmadı...
Peki,
şimdi sırada ne var?
Cevap: 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri!... (şimdi, tam da 2014 yerel/mahalli seçimlerin arefesinde...) Yani, AKP'nin parlatılması ve Recep Tayip Erdoğan'a "milli kahraman" rolü”.
Cevap: 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri!... (şimdi, tam da 2014 yerel/mahalli seçimlerin arefesinde...) Yani, AKP'nin parlatılması ve Recep Tayip Erdoğan'a "milli kahraman" rolü”.
Netice:
Yine bir devri sabık (sun-i ve sanal kahraman) yaratma paranoyası uç vermiş olabilir!..
Bu durumda; Acilen ve derhal, Chp ve Mhp'ye SEÇSİS'i (ysk'nın hileli ve şaibeli seçim/sonuç kayıt, takip ve işletim sistemi programını) bütün sonuçları ile RED ederek, uygulamadan derhal kaldırılmasını sağlamak düşer. Bunu yapmaz, yapmak istemez ve/veya "yapamayız, gücümüz yetmez" diyerek kaçınırlarsa; Biliniz ki!. Her iki politik-ACI tertip ve teşekkülü'de Akp'nin yandaşı, yoldaşı ve her konuda AB-D'nin anlaşmalı "işbirlikçisi" dirler...
Bu durumda; Acilen ve derhal, Chp ve Mhp'ye SEÇSİS'i (ysk'nın hileli ve şaibeli seçim/sonuç kayıt, takip ve işletim sistemi programını) bütün sonuçları ile RED ederek, uygulamadan derhal kaldırılmasını sağlamak düşer. Bunu yapmaz, yapmak istemez ve/veya "yapamayız, gücümüz yetmez" diyerek kaçınırlarsa; Biliniz ki!. Her iki politik-ACI tertip ve teşekkülü'de Akp'nin yandaşı, yoldaşı ve her konuda AB-D'nin anlaşmalı "işbirlikçisi" dirler...
Yeni
Versiyon:
Gezi Parkı eylemleri !..
Gezi Parkı eylemleri !..
Mustafa Nevruz
SINACI
Önce;
hükümetin, bütün kurum ve kuruluşları ile kamunun sahibi ve TC Tapusunun
asaleten maliki; Sevgili ve değerli halkımızı aydınlatmak amacıyla bir
girizgâh, (ön açıklama) yapalım: Nedir
bu kıyametin odağı ve şeametin kaynağı gezi parkı?
Mezkür park, İstanbul’un Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı'nın kuzeydoğusunda yer almakta; Burada 1806 yılında Halil Paşa Topçu Kışlası yapıldı. 31 Mart 1909 kalkışmasının mihrakı ve karargâhı oldu, lânetlendi. 1922’de Stad’a çevrildi. Milli Takımın ilk futbol maçı, Romanya ile bu statta 26 Ekim 1923’ de oynandı. Maç 2-2 berabere sonuçlandı. Şehircilik uzmanı Henri Prost’un imar planı uyarı, mimari ve tarihi açıdan önemine rağmen kışla, 1940’da Vali Lütfi Kırdar’ca istimlâk edilerek yıkıldı ve İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk park oldu. Günün son derece sınırlı imkânlarına rağmen çok güzel tanzim edildi; ağaçlar, yeşillik ve çiçeklerle bezendi. Mermer parmaklıklı merdivenler, Boğaziçi'ne bakan oturma mekânları, sağlam, zarif banklar, bakımlı çim sahaları, Gezi Parkı’nı cazibe merkezi haline getirdi. 1944'te dönemin Cumhurbaşkanı İnönü'nün at üzerindeki heykelinin kaidesi inşa edildi. Ancak heykel hiçbir zaman dikilemedi. 1950'de DP iktidara geldikten sonra da, atlı heykel uzun süre bir depoda bekletildi. Sonunda kaide söküldü. Heykel buraya değil, Maçka'daki Taşlık Parkı'na dikildi.
Mezkür park, İstanbul’un Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı'nın kuzeydoğusunda yer almakta; Burada 1806 yılında Halil Paşa Topçu Kışlası yapıldı. 31 Mart 1909 kalkışmasının mihrakı ve karargâhı oldu, lânetlendi. 1922’de Stad’a çevrildi. Milli Takımın ilk futbol maçı, Romanya ile bu statta 26 Ekim 1923’ de oynandı. Maç 2-2 berabere sonuçlandı. Şehircilik uzmanı Henri Prost’un imar planı uyarı, mimari ve tarihi açıdan önemine rağmen kışla, 1940’da Vali Lütfi Kırdar’ca istimlâk edilerek yıkıldı ve İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk park oldu. Günün son derece sınırlı imkânlarına rağmen çok güzel tanzim edildi; ağaçlar, yeşillik ve çiçeklerle bezendi. Mermer parmaklıklı merdivenler, Boğaziçi'ne bakan oturma mekânları, sağlam, zarif banklar, bakımlı çim sahaları, Gezi Parkı’nı cazibe merkezi haline getirdi. 1944'te dönemin Cumhurbaşkanı İnönü'nün at üzerindeki heykelinin kaidesi inşa edildi. Ancak heykel hiçbir zaman dikilemedi. 1950'de DP iktidara geldikten sonra da, atlı heykel uzun süre bir depoda bekletildi. Sonunda kaide söküldü. Heykel buraya değil, Maçka'daki Taşlık Parkı'na dikildi.
Buna
rağmen Park, uzun bir süre "İnönü Gezisi" olarak adlandırıldı.
Kışlanın
yıkılmasından sonra, çevre otellerine tahsis edilen alanlar; peşkeşler ve yerel
düzenlemeler ile park alanı küçüldükçe küçüldü. Buna rağmen şehir merkezinde
önemli bir dinlenme yeri olmasına rağmen müteakip düzenlemelerle değişti.
38.000 m² alana sahip Park, 1991 - 92 arasında revize edildi. Dikdörtgen planlı
parkın ortasına fıskiyeli büyük bir havuz inşa edildi. Park altı Cumhuriyet
Caddesi tarafına, kot farkından yararlanılarak dükkân, kafe ve bir sanat
galerisinin bulunduğu kapalı mekânlar inşa edilerek 1967'de bugünkü halini
aldı...
İşte,
parkın öz geçmişine dair bütün hikâye bundan ibaret... Şimdi günümüze gelelim:
28
Mayıs 2013 günü, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında Parkın bir
duvarının yıkılmaya başlanması ve bazı ağaçların taşınması üzerine; Gezi
Parkı’na gelen çevre sakinleri tarafından protesto gösterileri başladı. Buna
mukabil Polis eyleme müdahale etti. Ardından bu parkta başlayan eylemler,
iktidara karşı ülke çapında protesto gösterilerine dönüştü.
PEKİ MESELE NEDİR?..
1.
Mesele:
Başta, 2011’den bu yana yargı ve eylem bazında süren; Ankara 100. Yıl Birlik
Parkını rant alanına dönüştürme girişimi olmak üzere; AOÇ yağması, okul binaları
ve bahçelerinin satışı; 2B yağması; Dünyanın en güzel, en temiz sahillerinin
imar ve inşa yasağı hiçe sayılarak adeta peşkeş çekilmesi; Çoğunluğu yabancılar
tarafından kurulan turistik tesis ve sanayi işletmelerinin kimyasal atık,
pislik ve mikrop lâğımlarının denize akıtılmasına göz yumulması; Ekim alanlarının
iskâna açılması, düz ovalara sanayi siteleri, fabrika kurulması; Konya-Ereğli’nin,
yeşil bir cennetten, korkunç bir kum cehennemine dönüştürülmesi gibi çok büyük
suçların müsebbibidir AKP... Ayrıca, Hes ve mümasil rant odaklı spekülâtif
projelerle yaratılan çevre felâketleri saymakla bitmez. Dahası, ısmarlama enflâsyon,
başıboş piyasalar, gasp bankacılığı, fahiş fiyat, kamu zararına, gereksiz ve
keyfi özelleştirmeler ile arada yapılan “torba/paket” yasa düzenlemeleri ile insan
hakları, eşitlik ve adalet hilâfına hukuk devletinde yaratılan büyük
tahribatlardır. Üstelik, muhalefetin yokluğunda bu, tam bir felâkettir!...
2.
Mesele:
Haksızlığa uğrayan kişi, kurum ve kitleler için “hak aramak”: Anayasa ve kanunların gösterdiği yolda; Hukukun içinde
kalmak ve başka insanlar ile kamusal alana asla zarar vermemek kaydı şartıyla
meşru bir hak; Hatayı telâfi, hakkı iade, zararı tazmin ise kamu adına
hükümetin zorunlu görevidir. Şu kadar ki: Terör-tedhiş, hasar-zarar ve saldırı
suçtur. Bu anlamda, suç işleyenlerin mutlaka tevkifi; Zarar-ziyan ve hasarınsa
suçlularca tazmini esastır.
3.
Mesele:
Hak eylemi, grev, protesto ve gösterilerde emniyet, huzur, disiplin, düzen ve
intizamı sağlamak; Beklenir taşkınlıklara karşı tedbir alarak, muhtemel provokatörleri
tek tek ayıklayıp güvenliği sağlamak hükümetin görevidir. Oysa hükümet bunu
başaramamıştır...
ÖNERİ, TENKİT, YORUM VE KATKILAR:
PEKİ!.. MESELE NEDİR?..
ÖNERİ, TENKİT, YORUM VE KATKILAR:
PEKİ!.. MESELE NEDİR?..
Mesele: TC de inanılmaz bir sekilde kucuk bir azınlığın zengin olması ve Ortadogu prenslikleri gibi, Yuce Islam dinini,halkı uyutma politikası haline getirme planıdır. Istanbul da 1+1 daireyi 270.000 TL ye alan bir tanıdığım ile konuşuyorum.Daire bittiği anda değeri 450.000 TL, diyor.2500 TL ye kiraya veririm diyor. Bir tanıdığının 200.000 USD ye aldığı dairenin 2 milyon ettiğinden bahsediyor. Ne oldu böyle? Burası Kaliforniya Silikon Vadisimi? Istanbul da uretimmi arttı? Istanbula AVM ler yapıldıkça, Rezidanslar inşa edildikçe, Anadoludan, bellki Ortadogudan parası olanlar daire alıyor, isyeri alıyor. Belki para aklanıyor. 15 Milyonuk bir sehirden bahsediyoruz. Asgari ucret, 1000TL olsun. Bir aile de herkes calıssın, gelir 4000 TL olsa, 1+1 bir rezidans daireyi almak için 20 sene yemeden icmeden tasarruf yapmaları gerekir. Bir yanda ,zenginler, bir yanda emek yogun calısan insanlar ve buyuk rantlar. Bu is böyle gitmez. Toplumda sosyal patlamalar olur. Her mahallede onlarca Milyoner ortaya çıkıyor. Normal halk bunalmış. Kredi kartları, taksitler, bir yanda iyi yasam istekleri cıkıs yolu az.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder