Mustafa Nevruz SINACI
Yukarıdaki kelimeler (değişim/dönüşüm) veya eşdeğeri transformasyon, perestroika ve glasnost; PolitikACI’lar (güncel siyaset simsarları ve din tüccarları) tarafından bir sebeple telâffuz edildiği zaman iyi biliniz ki, ortada bir sahtekârlık, yalan-talan veya iğrenç bir dümen vardır… Bunların esasta ne anlama geldiğini millet, Özal’dan beri çok iyi bilmektedir.
Konuyu fazla germenin, esnetip sündürmenin anlamı yok. Gerçek şu; O gün bu gündür asli unsurun derdi kartopu gibi katlanarak büyüdü. Maksimum % 5’lik hâkim unsur, yalaka ve yaltakçı mütegallibe takımı domuz gibi semirip serpilirken, ötekilerin anası ağlıyor…
Türkiye’de Türk garip, dünyada Türk ve Müslüman esir!...
İnanılır gibi değil; Akıl, idrak, az ilim ve ilimde amel (ilmî eylem) sahibi herkes; “İleri demokrasi, değişim ve dönüşüm” bağlamında yer alan bilumum plân-proje, fiil ve söylemlerin Türk dünyası ve İslâm âlemi aleyhine kurulu hain tuzaklar olduğunu bilirken; Günün gafilleri bunun farkında bile değil.. Yahut, pek alâ farkında olarak ve bilinçle bu kalleş, kirli ve menfur oyunun figüranları arasında yer alıyorlar!…
AKSİ TAKDİRDE!...
Evet, aksi takdirde; Yunan üç adamızı küstahça işgal eder; Bulgar Türk asıllı göçmen vatandaşlarımızın hakkını gasp ile kan kusturur; Ermenistan meydan okur, tehditler savurur, kökten yalan-iftira, hayal mahsulü senaryolara istinaden resmen tanınma, toprak ve tazminat talebinde bulunur;, İran “fahiş/kalleş” hüccac (ticaret) yoluyla doğalgaz ve akaryakıt kazıkları ile ülkemiz ve halkımızı soyarak, bazı dahili bedhahlara haksız servet kazandırır; Irak, kuzey sınırlarını, tüm Türk ve Türkiye düşmanlarının saldırılarına açarken; Suriye ikinci uçağımızı düşürdü… Tıpkı Musul Vilâyeti misal tapusu elimizde Kuzey Kıbrıs çete devleti AB destekli salvolarını 40 yıldır KKTC ve üzerimizden eksik etmiyor…
Evet, aksi takdirde; Yunan üç adamızı küstahça işgal eder; Bulgar Türk asıllı göçmen vatandaşlarımızın hakkını gasp ile kan kusturur; Ermenistan meydan okur, tehditler savurur, kökten yalan-iftira, hayal mahsulü senaryolara istinaden resmen tanınma, toprak ve tazminat talebinde bulunur;, İran “fahiş/kalleş” hüccac (ticaret) yoluyla doğalgaz ve akaryakıt kazıkları ile ülkemiz ve halkımızı soyarak, bazı dahili bedhahlara haksız servet kazandırır; Irak, kuzey sınırlarını, tüm Türk ve Türkiye düşmanlarının saldırılarına açarken; Suriye ikinci uçağımızı düşürdü… Tıpkı Musul Vilâyeti misal tapusu elimizde Kuzey Kıbrıs çete devleti AB destekli salvolarını 40 yıldır KKTC ve üzerimizden eksik etmiyor…
DAHASI VAR…
İsrail topraklarına, çok nadir istisnalar hariç “kesinlikle ve asla” bir casus, anarşist ve terörist giremez. Faraza sızsa dahi, 10 dakika içinde mutlaka tespit edilip, cehenneme havale işleri derhal yapılır iken; Şekilde 4 başı mamur görünen bir hükümet, içişleri bakanı, kurmay başkanı, MİT, Polis ve Jandarmaya rağmen, bunca melânet anarşist, terör-tedhiş unsuru nasıl olup da, TC sınırları içinde cirit atabiliyor? Bu acizlik, zaaf ve atalete sebep ne? Acaba!..
İsrail topraklarına, çok nadir istisnalar hariç “kesinlikle ve asla” bir casus, anarşist ve terörist giremez. Faraza sızsa dahi, 10 dakika içinde mutlaka tespit edilip, cehenneme havale işleri derhal yapılır iken; Şekilde 4 başı mamur görünen bir hükümet, içişleri bakanı, kurmay başkanı, MİT, Polis ve Jandarmaya rağmen, bunca melânet anarşist, terör-tedhiş unsuru nasıl olup da, TC sınırları içinde cirit atabiliyor? Bu acizlik, zaaf ve atalete sebep ne? Acaba!..
HÜKÜMET UTANMALI,
MUHALEFET HİCAP DUYMALIDIR!..
MUHALEFET HİCAP DUYMALIDIR!..
Anayasa ve kanunların açık hükmü, aleni yasağı ve YCBS’na rağmen ırkçı, anarşist, faşist, terör ve tedhiş bağlantılı, suç organizasyonu uzantılı bir parti “Türkiye Büyük Millet Meclisinde” temsil ediliyor. Bütün dünyada Türk âlemi kan ağlar, Müslümanlar esir hayatı yaşarken; Birde Bakıyoruz ki, hükümet nam birileri: Sözde Kürt, esası Ermeni, Rum ve sair kadim Türk düşmanlarının menfaatine çanak tutuyor…
OYSA!..
Diğer tarafta; Ani, dayatma, fevri bir kararla, Türk ve İslâm âleminde yalnızlığa itilen Özbekistan, ABD için Rus NATO’sundan ayrılıyor. Olay irdelendiğinde, çok acı bir hakikatle yüzleşiyoruz: Meğer “Türkî Cumhuriyetleri ve liderlerinin, Türkiye tarafından sahiplenilmesi, himaye ve müşterek siyaset yürütmesi ABD’ce yasaklanmış!” Yalnız ABD bu sahiplenmeyi, kendi çıkarları doğrultusunda yapar veya “esir mesabesindeki emir kulu” stratejik ortaklarına dikte eder. Olayı çok iyi bilen ve iyi bildiği halde, önüne atılan birkaç kemik yahut tehdit veya cebri icbar, gerçekte şahsi hırs, ihtiras, ikbal ve menfaat uğruna göz yuman sözde muhalefetin Allah belâsını versin.. Ne büyük bir ihanet, hıyanet, gaflet ve dalalet içindeler…
Diğer tarafta; Ani, dayatma, fevri bir kararla, Türk ve İslâm âleminde yalnızlığa itilen Özbekistan, ABD için Rus NATO’sundan ayrılıyor. Olay irdelendiğinde, çok acı bir hakikatle yüzleşiyoruz: Meğer “Türkî Cumhuriyetleri ve liderlerinin, Türkiye tarafından sahiplenilmesi, himaye ve müşterek siyaset yürütmesi ABD’ce yasaklanmış!” Yalnız ABD bu sahiplenmeyi, kendi çıkarları doğrultusunda yapar veya “esir mesabesindeki emir kulu” stratejik ortaklarına dikte eder. Olayı çok iyi bilen ve iyi bildiği halde, önüne atılan birkaç kemik yahut tehdit veya cebri icbar, gerçekte şahsi hırs, ihtiras, ikbal ve menfaat uğruna göz yuman sözde muhalefetin Allah belâsını versin.. Ne büyük bir ihanet, hıyanet, gaflet ve dalalet içindeler…
Bu yüzden Komünist Çin’in, Ana Vatan Doğu Türkistan “Uygur” Türklerine alçakça zulüm, soykırım ve katliamları devam ediyor. 21.yy.ın başında insanlık dışı tecrit ve esaretle ablukaya alınmış, bu çaresiz ve yardıma muhtaç soydaşlarımıza; Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, ne diğer Türk alemi ve ne de İslâm dünyası sahip çıkamamakta ne ayıp!..
Oysa bu alçak, kalleş ve zalim ideolojileri terbiye etmek kimin görevi acaba?..
Hani nerede adalet ve huzur ikliminin hüküm ve hikmet sahibi devlet adamları?..
Hani nerede adalet ve huzur ikliminin hüküm ve hikmet sahibi devlet adamları?..
***
NİSYAN İLE MALÛLDUR HAFIZA-İ BEŞER
1. Ege Denizi'nde 8 Ekim 1996 tarihinde görev yaparken Yunan savaş uçaklarıyla girdiği 'it dalaşı' sırasında, Sakız Adası açıklarında Yunan uçakları tarafından vurularak düşürülen F-16 uçağının pilotu (soldaki resim) Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşı ve uçak enkazı bugüne kadar çıkarılmadı. 2. Suriye Çete Devleti, bundan 22 yıl önce de "09 Ocak 1990 tarihinde" bir Türk uçağını böyle düşürmüştü! İntikamı alınmadı ve ne yazık ki hesabı dahi sorulamadı!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder