KİRLİ
OYUN;
KALLEŞLİK VE HAİN TUZAK
KALLEŞLİK VE HAİN TUZAK
Mustafa Nevruz SINACI
Türk’e
düşmanlık edecek kadar alçak; Medeniyet, adalet ahlâkı, hakkaniyet, huzur ve
hukuk yoksunu cani, gaflet, dalâlet ve hıyanetle malul sömürgeci zalimler, O’nu
daima kalleşçe ve sırtından vurarak hançerlemişlerdir. Daha açık bir deyimle:
Türk Milletinin düşmanları asla dürüst ve mert değil; “ekmeğini yiyip, kuyusunu
kazan, tuzak kurup gözünü oyan cinsinden” olabildiğince kancık, din tüccarı, siyaset
simsarı, imansız ve kalleştirler.
Bu nedenle atalarımız, “Sinsi,
alçak- dessas ve kalleş dostlarımız olacağına, dürüst ve mert düşmanlarımız
olsun daha evlâdır” diyerek; Asırlardır maruz kaldıkları gizli kalleşlik, dış
güdümlü isyan, işbirlikçilik, iki yüzlülük ve menfur ihanetleri hayıfla dile
getirmişlerdir. Dâhili ve harici bedhahlara dikkat çekmek için kullanılan
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” Ata Sözü de bunu en iyi ve en bariz şekilde
kanıtlar mahiyettedir.
Dolayısıyla
AtaTürk’ün: (tam ve orijinal haliyle) “Türk demek: Türk’çe konuşmak, Türk’çe
düşünmek ve Türk’çe yaşamaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene.” vecizesi, bu anlam ve
bağlamda “daima akılda tutulması, icabına uyulması ve her ne pahasına olursa
olsun mutlak surette gereğinin yapılması zorunlu” bir emir, emanet ve
vasiyettir. Keza, bu vasiyete uymak ve kıskançlıkla uygulamak meşru bir hak;
Karşı olan, karşı koyan ve bu umdeye gizli yahut açık muhalefetle hayat hakkı
tanımak istemeyenlerle kıyasıya mücadele de “meşru müdafaa” dır.
Aksi
takdirde Necip Türk Milleti ve ebed-müddet Türk Devleti’nin; Damarlarında kirli
kan ve irin taşıyan güdümlü haymatlos, etki ajanı, dönme, devşirme, koza ve
necis kriptolarca her daim melhus bir tuzağa düşülmesi mümkün ve mukadderdir.
Bu nedenle her Türk ve “namuslu dürüst bütün Türk vatandaşları” daima
müteyakkız ve uyanık olmak zorunda ve durumundadırlar.
ANADOLU ŞUURU VE KAHPELİK
OYUNU..
Yarım
asır önce başkaldırıp, günümüzde “hükümeti”, eşkıya ile istişare etmeye,
anlaşma, uzlaşma masasına oturmaya mecbur edecek şantajlara başvuracak kadar
şımaran, başıboş kalan, pervasızlaşan ve güdüldükleri AB domuzlarının
pompaladıkları gazla iyice azgınlaşan ihanetin Anadolu halkı nicedir farkında.
Vatan toprağının, devlet umuru, gücü ve servetinin özelleştirme dâhil, pek çok
menfur pazarlık, derin gaflet, dalalet, kirli oyun ve hıyanetler sonucu
ayağının altından kaydırılmakta olduğunu da bilmekte. Bıçağın kemiğe
dayandığını da; Fırtınanın, adına utanmadan “ulusal medya” dedikleri paçavralar,
inlek ve ilenmekler (radyo-tv) ile “kitle partisi” sahtekârlığı, üçkâğıtçılık
ve nitelikli dolandırıcılık, yalan-talanla sürdürülen cunta-sulta tarafından ‘bir
kaşık suda fırtına’ tarzı çıkartıldığının da pek alâ farkında. Anadolu
ihanetten gafil değil.
Dahası,
artık millet; Dünyanın en pahalı “fahiş” petrol ürünü (benzin vb) satışı,
doğalgaz, elektrik, ekmek, su ve telekominikasyon üzerinden oynanan oyun ve haksız
sağlanan çok yüksek rantları; Kısa sürede ‘yürü ya kul’ hitabına muhatap,
cemaatin lûtfuna mazhar koyu partizanlığı; Ve esasta bu hovardalık, şımarıklık,
haddini bilmezlik ve önü alınamayan yolsuzluklar yüzünden eşkıya ile “paylaşma”
pazarlıklarına yanaşıldığını (hattâ oturulduğunu) da Anadolu insanı çok iyi
biliyor. Bu elim felâketi; 27 Mayıs 1960’la başlayan “ikinci karşı devrim” (İsmet İnönü’nün bir vakitler vaat ve taahhüt
ettiği söylenen İngiliz Milletler Topluluğuna biat) ve Amerika’ya teslim sürecinde
Demirel, Türkeş, Ecevit, Erbakan, Çiller, Baykal, Yılmaz ve diğerlerinin hazırladığının
farkında ve bilincinde. Gidin bakın, kulak misafiri olun, konuşturun dinleyin:
Anadolu Kürt’leri; “Bizim kimseyle bir sorunumuz yok, halimizden memnunuz. Türk-Kürt
kardeş, pkk Ermeni dölü, kahpe ve kalleştir. Hainler, zalimler ve bölücüler
bizi istismar ve rencide etmesin” diyorlar…
BU DA ŞİMDİ BİLİNDİ!..
Tıpkı
hayırsız ve uğursuz AB süreci gibi, yıllardır oynanan bu kirli oyun sahnesinde
de; devlete karşı suçu sabit.; Kürt ve insanlık düşmanlığı ile Ermeni dönmesi Artin
olduğu subut, seri cinayetlerle maruf, vatana ihanetten hükümlü, azılı bebek
katili bir mahkûma, gidecek ve pazarlık edecek kadar oyuna gelen, aldanan,
alçalan, (belki de terörle işbirliği halinde olan) bir zihniyetin karanlık
yüzü, kirli ilişkileri ve gizemli geçmişi araştırıldığında, ortaya çok acı,
hain ve menfur bir tablo çıkmaktadır. İşte enteresan bir örnek, üstelik şimdi
onlar “ulusalcı” takılıyorlar!…
İHANETİN
SECERESİ; DEŞİFRE VE KODLARI
Doğu
Perinçek'in Sosyalist partisi ve 2000’e Doğru dergisi pkk'yı nasıl destekledi:
(*)
“Perinçek, Bekaa'ya iki kez gidip
Apo'ya gül vermişti. Geçtiğimiz günlerde Perinçek'in BDP milletvekili Sırrı
Sakık'la rakı içerken çekilmiş resmi de yayınladı. Resimle ilgili Sakık şu
açıklamayı yaptı: "Evet biz Doğu bey ile sıkça bir araya gelirdik. Bizim
arkadaşımız. Perinçek bizim partiye gelirdi, biz de onun partisine giderdik.
Zaman zaman birlikte yemek yerdik…”
Sırrı
Sakık devamla: “Görüş alışverişinde bulunurduk. Doğu Perinçek benim sevdiğim,
beğendiğim bir siyasetçidir." Terör örgütü’nün yan kuruluşu DTK'nın
hazırladığı "Demokratik Özerklik" taslağı Türkiye’de büyük
tepki topladı. Türkiye'nin açıkça Türk ve Kürtleri federal yönetimine
dönüştüren taslak pek çok Türk'ün "insaf, bölücülük bu kadar da mı
azgınlaşır” demesine neden oldu. Ancak taslağı okuduğumuz zaman, biz Türksolu
olarak pek şaşırmadık. Çünkü bu talepleri daha önce savunan birini biliyoruz: D.
Perinçek. Evet, DTK'nın ve BDP'nin bugünlerde büyük tartışma yaratan
"Demokratik Özerklik" taslağı, yıllar önce Doğu Perinçek tarafından
dile getiriliyordu. Üstelik çok daha "ileri" taleplerle...
Sene 1991. Türkiye'de bir genel seçim yapılıyor. Seçimde PKK'nın yasal partisi
HEP ile ittifak kurmuş, mecliste grup kurmaya çalışıyor. Perinçek liderliğindeki
Sosyalist Parti (SP) ise seçime katılan diğer 5 partiden biri.
O yıllarda Perinçek'in çıkardığı
derginin adı 2000'e Doğru. O dönem bölücülük bugünkü gibi serbest değildi.
PKK'nın yasal propaganda olanakları son derece sınırlıydı. İşte 2000'e Doğru ve
Sosyalist Parti, bu konularda PKK'nın ihtiyaçlarını karşılıyordu. Örneğin
SP'nin düzenlediği mitingler PKK'lıların boy gösterdiği, sloganlarını attığı
eylemlere dönüşüyordu. Nitekim, SP o dönemde güneydoğunun pek çok ilinde
binlerce kişinin katılımıyla mitingler yapmış ama seçimlerde toplam 100.000 oy
anca alabilmişti. Yani mitinglerine katılan insan sayısının 10'da birinden bile
az oy alarak dünya siyaset tarihine geçmeyi başarmış biridir Perinçek!
Bu garip durum bile SP mitinglerinin
PKK destekli eylemler olduğunun göstergesi. PKK'lılar, SP'nin mitinglerine
katıldı ama seçimlerde SHP-HEP ittifakına oy topladı. Böylece
Perinçek "binde iki"lik kara yazgısından o seçimde de
kurtulamadı. 2000'e Doğru ise o dönem Kürtçülüğün önde giden yayın organıydı.
Derginin en önemli misyonu pek çok bölücü firkin ilk kez ortaya konduğu yayın
organı olmasıydı. Örneğin, Türkiye'deki 47 etnik grubun haritaları ek olarak
veriliyor, Kürtçü, Ermenici tezler manşetlerden savunuluyordu. Ayrıca hemen her
sayıda PKK liderleriyle röportajlar yer alıyor, "PKK
Ordulaşıyor" gibi kapaklarla PKK'nın güçlendiği propagandası
yapılıyor, "Ordu orman yakıyor" gibi manşetlerle ise Türk
Ordusu'nun PKK'ya karşı mücadele azmi baltalanmaya çalışılıyordu. Kısacası
bugün Zaman'dan Taraf'a, Radikal'den Milliyet'e basınımızın yürüttüğü Ordu
düşmanı, bölücülük yanlısı, PKK sempatizanı yayını o dönem tek başına 2000'e
Doğru üstlenmişti.
PERİNÇEK'İN
ÖZERKLİK PROGRAMI:
İşte o günlerde, yani Perinçek'in
partisi SP'nin PKK'lılarla iç içe geçtiği, dergisi 2000'e Doğru'nun PKK propagandası
yaptığı 1989-90-91 yıllarında, SP Kürt Sorununa Çözüm programı yayınlar.
Tam ismi şöyledir: "Demokratik Federal Emekçi Cumhuriyeti."
Perinçek’in programını burada ayrıntılı incelemesini yapmayacağız. (tam metin aşağıdadır)
Görüleceği üzere programda Türkiye Türklerin ve Kürtlerin federal cumhuriyetine
dönüştürülüyor. Bugün BDP'lilerin savunduğu o çok tepki toplayan dört temel
madde Perinçek'in programında da mevcut.
1.Ayrı meclis,
ayrı bayrak, ayrı milli marş; 2. Kürtçe resmi dil; 3. Yerleşim yerlerine Kürtçe
isim; 4. Öz savunma gücü. Bakınız: BDP'nin fikir babası Perinçek, 20 yıl önce
aynı şeyleri savunmuş...
PERİNÇEK'İN PROGRAMI
BDP'NİNKİNDEN DAHA BÖLÜCÜ
Ancak
Perinçek'in programında daha da bölücü maddeler var. Perinçek, "Kürt
İlleri" dediği şehirlerimizde bir referandum yapılmasını ve bağımsız
bir "Kürdistan" isteyenlerin de bu referandumda özgürce
propaganda yapabilmesini istiyor. Zaten programının ilk maddesine de Kürtlerin
isterse ayrı bir devlet kurabileceğini yazmış. BDP'liler bile bu kadar ileri
gitmedi!
Tabii,
bu bir süreç meselesi, BDP'liler o günlerde, bugün savundukları
"demokratik özerklik” programını da dile getiremiyorlardı.
Türksolu’nun
yıllardır yaptığı uyarıların da ne kadar haklı olduğu bu şekilde ortaya
çıkmıştır. Bölücülüğün tavizler vererek durdurulamayacağını defalarca kez
söyledik. Ancak özellikle AKP iktidarı, taviz üstüne taviz verdi ve görüldüğü
gibi BDP'liler artık açıkça özerklik isteyecek noktaya geldiler. Taviz vermeye
devam edilirse bir adım daha atıp "referandum" isteyecekleri,
Kürtlere ayrı devlet kurma hakkı tanınması gerektiğini söyleyecekleri ortada.
Zaten fikir babaları Perinçek de yıllar önce öyle buyurmuş...
Zaten fikir babaları Perinçek de yıllar önce öyle buyurmuş...
PERİNÇEK: "ATATÜRK
MİLLİYETÇİSİ DEĞİLİM"
İlginç
olan bir başka nokta ise Perinçek'in bu program nedeniyle açılan kapatma
davasında Anayasa Mahkemesinde verdiği savunma. BDP'lilerin bugün
söylediklerine çok benziyor. Şöyle demiş Perinçek: "Biz bastırmanın
karşısındayız. Açık söyleyeyim, bastırarak bu sorunların çözülmeyeceğini bir
kere daha göreceğiz. Bastırarak bu sorunlar ertelenir. Beş sene ertelersiniz,
10 sene ertelersiniz, bakın erteleyememiştir. Dersim isyanı bastırıldı, 1925'te
Şeyh Sait isyanı bastırıldı, Ağrı-Zilan isyanları bastırıldı, çözüldü mü? Biz
de diyoruz ki, başka bir yoldan çözelim." Ve o dönemki Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in “Türk milliyetçiliğine karşı
mısınız?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Türk milliyetçiliğine
de karşıyız. Mecbur değilim Atatürk milliyetçisi olmaya... Partimiz
milliyetçiliği bir ideoloji olarak benimsemiyor ve Türkiye'nin ihtiyaçlarına da
uygun görmüyor... Atatürk milliyetçiliği bir kısmını dışlayacaktır." İşte
Perinçek gerçeği. 20 yıl önce savunduklarıyla bugün BDP'nin yolunu aydınlatıyor!
BDP’nin savunduğu özerkliği yıllar önce ilk Perinçek dile getirmişti:
PERİNÇEK'İN ÖZERKLİK
PROGRAMI:
DEMOKRATİK FEDERAL EMEKÇİ CUMHURİYETİ
DEMOKRATİK FEDERAL EMEKÇİ CUMHURİYETİ
Perinçek'in
dergisi 2000'e Doğru'da defalarca yayınlanan bu metin, Sosyalist Parti'nin de
programında yer alıyordu. İlk olarak 1991 genel seçimleri öncesi, 15 Eylül 1991
tarihli 2000'e Doğru'da yayınlandı.
1- Kürt
milleti, kendi kaderini tayin hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterse
ayrı bir devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde,
gönüllü birliği gerçekleştirmededir. Ayrılma hakkı gönüllü birliğin her zaman
vazgeçilmez koşuludur.
2- Birlikte
veya ayrı yaşamak milletlerin özgür iradelerine bağlıdır. Bu özgür iradenin
ortaya konabilmesi için, Kürt illerinde referandum yapılmalıdır. Referandumda
ayrılmayı savunanlar da özgürce propaganda yapabilmelidir.
3- Bugünkü
tarihsel koşullarda, iki milletin emekçilerinin yararına olan çözüm, iki federe
devletin eşit olarak katıldığı, demokratik federal bir cumhuriyettir. Bu
federasyonda iktidar köylerden ve mahallelerden başlayarak, ilçelerde, illerde
federe ve federal düzeyde demokratik seçimlerle belirlenen halk meclisleri
aracılığıyla kullanılır. İlçe ve il yönetimleriyle, federal hükümetler, bu
meclislerin yürütme organlarıdır meclislere karşı sorumludurlar.
4- Federal
Halk Meclisi iki meclisten oluşur; Temsilciler Meclisi ve Milletler Meclisi.
Temsilciler
Meclisi, belli sayıda yurttaşa bir milletvekili olmak üzere bütün yurt çapında
yapılan seçimlerle belirlenir. Milletler Meclisi, her federe devletten eşit
sayıda seçilmiş üyenin katılımıyla oluşur. Yasalar her iki mecliste çoğunluk
oylarıyla kabul edilir. Meclislerden birinin reddettiği yasa yürürlüğe girmez.
Çalışma Yasası, Ceza Yasası, Medeni Yasa, Yargı Usülleri yasaları bütün ülkede
yürürlüktedir, federal organlarca kabul edilir.
5- Her federe devlette
azınlıkların çoğunlukta olduğu ilçe ve illerde halk isterse bölgesel özerklik
uygulanır.
6- Federal Anayasa, iki
milletin ortak anayasasıdır. Her iki milletin ayrı ayrı çoğunluğu tarafından
referandumla kabul edilerek yürürlüğe girer. Federe devletlerin arıca kendi
anayasaları vardır. Federal Anayasa, federe cumhuriyetler tarafından
benimsendiği ölçüde giderek artan unsurları kapsar.
7- Federal
Cumhuriyet’in bayrağı ve marşı, Türklerin ve Kürtlerin ortak bayrakları ve
marşlarıdır. Ayrıca her federe devletin kendi bayrağı ve marşı vardır.
Federasyonun ismi tek bir millete dayandırılmaz.
8- Yurt savunması, savaş ve
barış sorunları, uluslararası ilişkilerde temsil, anlaşmaları yapmak, federal
organların yetkisindedir.
9- Her federe devlet, yabancı
devletlerle ticari ve kültürel alanlarda doğrudan ilişkiler kurabilir,
konsolosluklar açabilir.
10- Her yönetim kademesinde
iktidar, bütünüyle halk meclislerinde ve bu meclislere karşı sorumlu olan yerel
yönetimlerdedir. Bu yönetim sistemi dışında, merkezi idarenin atadığı
valilikler, kaymakamlıklar, emniyet ve jandarma örgütü kaldırılır. Bu
demokratik yönetim sistemi, aynı zamanda milli eşitlik ve özgürlüğü de güvence
altına alır. Yerel güvenlik örgütleri, yerel meclislere sorumlu olan yerel
yönetimlerin emrindedir. Köy güvenlik örgütleri, yerel meclislere sorumlu olan
yerel yönetimlerin emrindedir. Köy güvenlik örgütleri, köy gençlerinden oluşur
ve köy kurullarının emrindedir.
11- Ulusal ve toplumsal gelişme
yanında kardeşliğin de önünde engel oluşturan toprak ağalığı, aşiret reisliği
ve her türlü ortaçağ ilişkisi köylülerin seferber edilmesine dayanan ve köylü
komitelerinin önderlik ettiği bir toprak reformuyla kaldırılır. Federal
cumhuriyet, piyasa ekonomisinin derinleştirdiği bölgeler arası eşitsizlikleri
ortadan kaldırmak için, ekonomik bakımdan geri bölgelerin yatırım paylarını
artırır. Böylece birliğin ekonomik temelini geliştirir ve pekiştirir. Ekonomide
tek bir federal istatistik sistemi uygulanır.
12- Her milletin, milli ve dini
azınlıkların, dillerini ve kültürlerini geliştirme, siyasal çalışma ve
örgütlenme hakları ve özgürlükleri güvence altındadır.
13- Resmi dil Türkçe ve Kürtçedir.
Her federe cumhuriyette kendi dili esastır. Federal organların kararları iki
dilde yazılır. İlkokuldan üniversiteye kadar ve bütün kültür kurumlarında, her 2
dilde eğitim-araştırma, basın-yayın, radyo-televizyon vb. iletişim olanakları
gerçekleştirilir.
14- Kürtlerin demokratik
kültürü, bugüne kadar uygulanan baskılara son verilmesi sayesinde özgürce
serpilme olanaklarına kavuşur. İktidar organları, diğer ülkelerde bulunan Türk
ve Kürtlerle demokratik kültür alışverişinin özgürce gelişmesi ve bütün dünya
halklarıyla ortak enternasyonal bir kültürün renkli ve çoğulcu bir ortamda boy
atması için çalışır.
15- Bütün iktidar organları,
toplum hayatında ve milletler arasında sorunları zor kullanarak çözen ve
şiddeti kutsayan eski kültürün bütün temelleriyle tasfiyesi ve halk içinde
barışçı, insana saygılı ve şiddeti hor gören enternasyonalist bir emekçi
kültürünün yayılması için çalışır. Yaşadığımız toprağın tarihini Malazgirt
savaşıyla başlatan bağnaz milliyetçi kültüre ve her türden milliyetçiliğe karşı,
ülkemizin tarihsel derinliklerinden bu yana çeşitli kavimlerin katkılarıyla
zenginleşmiş kültür kaynaklarımızı arayan, koruyan, bu kaynaklardan beslenen,
demokratik insan sever, evrensel ve enternasyonalist bir kültür geliştirilir.
Ülkemizin evrensel kültür zenginliğini yansıtan yer isimlerinin
değiştirilmesine son verilir, her yer bilinen ve yerleşmiş ismiyle anılır. (*)
(*)
Perinçek’in dergisi 2000’e Doğru’da defalarca yayınlanan bu metin, Sosyalist
Parti’nin de programında yer almakta idi. İlk olarak 1991 genel seçimleri
öncesi, 15 Eylül 1991 tarihli 2000’e Doğru’da yayınlandı.
Yararlanılan
kaynaklar:
1.Türk
Solu Dergisi Sayı: 306, Tarih: 27.12.2010,
2.
Özgür Erdem, Bdp'nin Özerklik Programının Fikir Babası Perinçek
3.
2000’e Doğru Dergisi - 15 Eylül 1991
4.
Sosyalist Parti Programı (Doğu Perinçek, 1991)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder