LÂNETLİ MUHALEFET;
Mustafa Nevruz SINACI
Milli Devlet ve Milli siyaset
hayatımızı derinden sarsan, kamu vicdanını yaralayan ve Türk Milletinin
geleceğe dair ümitlerini karartan muzlim paket 30 Eylül 2013 günü açıklandı.
Milliyetçi, gerçek demokrat ve objektif anlamda sağcı kesimce beklendiği
biçimde, 27 Mayıs suçlandı. Lâkin suçlayıcı taraf, hâlâ niçin 27 Mayıs’ın
sorgulanıp yargılanmadığına dair uzun süredir beklenen merakı giderecek bir
cevap da vermedi!..
Ana muhalefet: “Zaten malumun ilânı, üstelik
bizden kopya” dedi.
Yavru muhalefet sadece esti
gürledi. Tehdit etti. Bağırıp çağırdı. Tabanına bolca mesaj verdi. Ancak, ne
anası ve ne danası yargıya gitmedi. Anayasa Mahkemesi, İdare Mahkemesi veya
Danıştay’a giden olmadı. Alenen işlenen suç’a rağmen Cumhuriyet Baş
Savcılıklarına suç duyurusunda bulunan da olmadı.
Demek ki, bunların tamamı
ittifak, iştirak ve suç ortakları!..
Al birini vur ötekine.
Üstelik iktidar partisine “terör örgütünün
işbirlikçisi” diyorlar!..
Şu hale nazaran, millet yine
kendi derdine yanacak. Anaların ıstırabı, mağdur, mazlum ve ocağına ateş
düşenlerin lâneti inşallah 77 partinin tamamından oluşan muhalefeti bütünüyle
vuracak. Helâk edecek. Yok edecek. Edecek te, inşallah Türk Milleti ve Türk
Vatanı ile oyun oynamanın ne demek olduğunu, çok görecek, bu kere kendileri
acıları tadacak ve bilecekler!..
VE, AKABİNDE BİR BAYRAM!..
Oysa ve her şeye rağmen; Sevgili
halkımız ve Aziz Milletimiz her yıl olduğu gibi bu yıl da; Kutsal sevincimizi
Milli birlik, beraberlik, kardeşlik, huzur ve güven içinde yaşamayı arzu ve Kurban
Bayramını sevinç ve saadet içinde kutlamayı ümit etmektedir.
Ülkemizde eşitlik, hakkaniyet,
istikrar, hürriyet ve adalet ortamını temin, tesis, ikame ve idame ise müesses
hükümetin görevidir. Hükümetlerin en önemli ve ana görevi de: Hüküm ve hikmet
sahibi olmak, milleti “bir bütün” halinde muhafaza, adaletle kalkındırma,
istikrarla geliştirme ve medeni milletler arasında en ileri seviyelere
çıkartmaktır.
Ancak; Huzur, güven ve esenliğe
muhtaç iç dünyamız ile milletçe idrak, ihya ve tüm dünyaya “birlik ve
beraberliğin gücünü” ilâna hazırlandığımız bu günlerde,; “Müktesep hak,
adalet, hukuk ve demokrasiyi katleden, Türk Milleti’ne kin ve nefretle
yaklaşıp; Anarşi, terör, tedhiş, kin ve nefret örgütünün dayatmaları yönünde;
Alenen bölücülüğü tahrik, teşvik ve hiç gerekmediği halde Türk yurttaşlarının hız
ve ilham kaynağı Andımız-ı yasaklamaya kalkışan menfur bir paket nedeniyle
huzurumuz bozulmuş, kamu vicdanı rencide edilmiştir.
Türk Milleti’nin, geçici bir süre
için icrayı emanet ettiği mevcut siyasi kadronun buna teşebbüse hakkı ve haddi
yoktur. Oslo ile başlayan süreçte haddini aşan ve milletin bahşettiği yetkileri
kötüye kullanan iktidar partisi; Adeta bir despot, mütegallibe ve mütareke
hükümeti gibi hareket etmeye kalkışmaktadır. Zira adına, kinayeten
“Demokratikleşme Paketi” denilen bu tasarı/paket tam bir manifestodur.
Mezkür manifesto, sözde bir
demokratikleşme adına; Ülkemizdeki gerçek demokrasi, binlerce yıllık
hakkaniyet, adalet, eşitlik, huzur ve hukuk geleneğini yok etmeyi hedeflemiş
olup; Yönetimin buna asla hakkı, haddi, hukuku yoktur. Anayasa kimseye bu
derece/düzeyde bir yetki vermemiş; Türk Milletini bölmeye teşebbüs, terörle
ortaklık, dil, din, alfabe ve milli – manevi, ilmi, tarihi ve kültürel
değerleri ile oynamayı kesinlikle yasaklamış ve men etmiştir. Yeni bir anayasa
ütopyası da buna dâhildir.
Kaldı ki, ülkemiz insanları
Cumhuriyetin ilânından bu güne tam bir birlik, beraberlik, eşitlik, huzur ve
emniyet içinde yaşaya gelmiştir. Hükümetlerin asli görevi: Bu huzur, güven,
istikrar ve insicam ortamını geliştirerek sürdürmektir. Buna mukabil, başta
faşist Yunanistan, insanlık düşmanı vahşi Çin ve diğer çete ülkelerinde azınlık
statüsünde yaşayan Türk/İslâm kardeşlerimiz sürekli çile, alçakça muamele ve
daimi işkenceye maruz bulunmaktadırlar.
Asli, İslâmi ve Kurucu
unsurlarımızdan biri, kader arkadaşımız ve kan kardeşimiz olan sadık ve samimi
Kürt vatandaşlarımızı gaflet, dalâlet ve hıyanetle “azınlık” statüsüne çekmek isterken.;
Lozan ve Cemiyet-i Akvam nezdinde “eşit ve adil haklara sahip” hür dünya içinde
“en mutlu tali unsur” durumundaki Yahudi, Ermeni ve Yunan azınlıklarını, adeta
“azdırmak” suretiyle “Milli Devlet, Adalet ve Hukuk” dengelerini bozmak korkunç
bir bühtandır…
Tarihi bir yanılgı ve hatadır.
Millet bu şeametten şikâyetçi, vicdanen rahatsız, madden ve manen huzursuzdur.
Millet bu şeametten şikâyetçi, vicdanen rahatsız, madden ve manen huzursuzdur.
Paket kalkışması, bu cihetle
tarihi bir yanılgı veya vatana ihanetle eş’tir…
Oysa milletimizin, asgari
müştereklerinin korunması, başlıca bileşke unsurları ve tarihi çimentosu olan:
“Tek Dil, Tek Bayrak ve Tek Vatan” umdesinin, yoğun tehdit, harici vesayet ve bilumum
bedhah/düşman baskısına karşın mutlaka korunması şarttır, lâzımdır, elzemdir…
Asla unutmamak gerekir ki:
Bu menfur paket; Türk Milleti,
Türkiye Cumhuriyeti ve Milli Devlet düşmanlığı ile dolup taşan görüntüsü ile
aziz ülkemiz ve güzel insanımızın “bayrama kavuşma sevincini” bölücülüğe,
kurban etmiş, gölgelemiş ve milliyetperver halkımızın huzurunu bozmuştur.
Böylece, ülkemizde giderek
artarak, bunalım ve buhrana dönüşen demokrasi sorunu; Vesayet, icazet, dış
himaye, güdümlü sulta, terör-tedhiş örgütü katkılı ve dikta odaklı politik
ACI’larla, haksızlık-yolsuzluk-cehalet ve değersizlikle kirlenen siyasi kulvarda
hak, hakikat, eşitlik, adalet ve hukuk gibi, temel insani değerlerin “keellem
yekûn yok sayılması”, milletçe çok büyük bir felâketle burun buruna
geldiğimizin vahim bir göstergesidir.
Aziz ve kadim Türk Milleti; iyice
tehlikeye düşen Milli Birlik, bütünlük, özgürlük ve güvenliğimizi korumak,
siyasete vaziyet ederek; Namuslu, Dürüst ve Demokrat vatandaşlar vasıtasıyla:
Devlet idaresinde, millet iradesini tekrar hâkim ve hükümran kılmak zorundadır.
Tek Çare:
Adalet Ahlâkı, Hukukun Üstünlüğü, Namuslu, Dürüst, Bilimsel ve Saydam bir Demokrasidir. Daha açık bir ifade ile: Millet iradesinin, devlet idaresinde hâkim kılınması.
Adalet Ahlâkı, Hukukun Üstünlüğü, Namuslu, Dürüst, Bilimsel ve Saydam bir Demokrasidir. Daha açık bir ifade ile: Millet iradesinin, devlet idaresinde hâkim kılınması.
Bunun için ve bu mübarek Kurban Bayram
hürmetine:
Sevgili halkımızı eşitlik,
adalet, hak ve hukuka; Milli Devlet, Milli Dil, Milli Anayasa, Lâiklik,
Din-İman, Toprak ve Bayrağımıza; Hasılı, Vatana ve Millete Sahip çıkmaya;
Bölücü, bozguncu ve işbirlikçi hainlere, tam bir “ittihat ve tevhit” (birlik ve
beraberlik) şuuru içinde:
“Yeter!.. Söz Milletindir…”
Demeye davet ediyorum. Çünkü: Başta
aziz vatanımız "TÜRKİYE CUMHURİYETİ" olmak üzere; Türk Milleti ve
İslam ümmetinin kutsal bayraklarının dalgalandığı, Ezan okunan her iklimde;
karşılıklı sevgi, saygı, barış, güvenlik, adalet, hukuk, huzur ve hoşgörünün
temini herkesin hakkı ve sorumlu hükümetlerin mutlak görevidir.
Milletimizin huzur, güvenlik,
egemenlik, özgürlük ve mutluluğu için Cenab-ı Hak’tan yardım diliyor; Türk
Vatanı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını her türlü fitne, tefrika ve
tedbirsizlikten korumasını; Vatan, Bayrak, Birlik, Dil ve Toprak düşmanlarını
kahhar ismiyle kahredip cezalandırmasını temenni, dua ve niyaz ediyoruz…
Selam, içten saygı ve
sevgilerimizle,
Bayramınız Hayırlı, Mübarek ve Kutlu Olsun…
Daha nice Bayramlara; İnşâllah!..
Daha nice Bayramlara; İnşâllah!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder