ÖZÜR’CÜLERE YARGI YOLU
Mustafa Nevruz SINACI
Günümüz Türkiye’sinde psikolojik savaş, provokasyon ve dezenformasyon (yanlış, maksatlı, art niyetli bilgilendirme, perdeleme ve menfur amaçlar doğrultusunda yönlendirme) hükmünü tüm şeametiyle sürdürmekte. Başta ‘sanal âlem’, yazılı ve görsel kartel medyası bu işi 50 yıldır aleni bir düşmanlıkla yapıyor. Örnek: ‘özellikle’ gözden kaçırılan özürcüler…
Hatırlarsanız bu kalkışmaya en ciddi tepki 23.12.2008 tarihinde Hüseyin Türk, Hasan Hüseyin Satır, Sabahat Özgür, M.İnal Kolburan, Hüseyin Erdoğan, Serdar Orhaner ve Kürşat Karacabey’den geldi. Milli tarih şuuruna sahip, onurlu-sorumlu ve mazinin şanlı şehitlerine saygılı bu kardeşlerimiz; Türk Milleti’ni aşağılayan özürcüler hakkında TCK’ nun 301/4 maddesi uyarınca koğuşturma ve kamu davası istemiyle “Büyük Türk Milleti’nin tarihine leke sürüp, izzeti nefsine saldırıda bulunan” zanlıların “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve Türk Milleti’ni aşağılama suçlarından yargılanıp cezalandırılmalarını” istemişlerdi…
Basın Savcısı Abdulvahap Yaren başvuruyu inceledi ve 08.01.2009 günü: Türk’lerin Ermenilerden resmen özür dilemesi gerektiğini savunan şüphelilerin, “üzerlerine atfedilen iddiaların içeriğine bakıldığında; kamuoyunda tartışılan güncel beyanlardan olduğu ve demokratik toplumlarda ortaya çıkan düşüncelerin ifadesi niteliğinde bulunduğu, subjektif düşüncenin tüm kamuoyu tarafından benimsenmesinin zaten mümkün olmadığı, bu tür aykırı düşüncelere rağmen, zaten karşı düşüncelerin de kamuoyunda ifade edildiği; Düşünce özgürlüğünü benimseyen demokratik toplumlarda genel kamuoyunun düşüncelerine aykırı ifadelerin suç olarak nitelenmesinin hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmayacağı..” gerekçesi ile “özürcüler hakkında soruşturmaya gerek olmadığına” karar verdi.
Akabinde davacı ve şikâyetçiler 29 Ocak 2009 günü Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na: C. Başsavcılığı’nca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’a itirazla; “İtirazın kabulü ve zanlılar hakkında kamu davası açılması” isteminde bulundular. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul edip, Ankara C. Başsavcılığı’nca verilen ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyasıyla ilgili takipsizlik kararını kaldırdı ve TCK (301 madde) gereği ‘izin için’ Adalet Bakanı’na başvuruda bulundu. Adalet Bakanı Şahin 4.3.2009 günü istemi kabul ederek, davalıların (zanlıların) yargılanmalarına resmen izin verdi. Böylece yargılama yolu açıldı. Sayın Adalet Bakanı’nı bu takdir ve tasarrufundan dolayı kutluyorum. Her ne kadar bu “takdir hakkı” (301 değiştirilirken) AB’den “vize” nedeni ise de, şu an için kullanma biçimi isabetli ve yerinde oldu. Şimdi ‘adil bir yargılama için’ gözler Mahkemede.
Milletin inandığı-güvendiği kurumların başında ‘bağımsız” Türk Mahkemeleri gelir. Türk Adaleti daima halkın itimadına mazhardır. Oysa: Sözde dost-müttefik ABD eyaletlerinin ekseriyet ile AB’nin tamamında, “Türkler Ermeni soykırımı yapmamıştır” demek resmen yasaktır. TTK eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halkacoğlu ile İP Genel Başkanı D. Perinçek ile isimleri muhal çokça TC vatandaşı hakkında kesinleşmiş para ve hapis cezası var. Kaldı ki, mezkür ülkelerde, bu hukuk ve ahlâk dışı müeyyideden dolayı ‘Türkiye ve Türklerden özür dilemeyi’ hiç kimse, değil telâffuz etmek, insanlar akıllarının ucundan bile geçiremez. Üstüne üstlük, katılmak veya bağlanmak için çırpındığımız AB’de.. O, AB ki, 1580’lerden beri fırsat buldukça Türklere soykırım yapmış, tehcir uygulamış ve DRAKULA namıyla maruf Kazıklı Voyvoda’yı insanlığın utancı soykırım tarihine altın harflerle kazımıştır.
Şimdi Türk kamuoyu ve kamu vicdanı; Adalet Bakanı’nın yargılama izninden ötürü rahat, memnun ve müsterihtir. Artık iş millet-vekil’lerine düşmektedir. Şimdi, damarlarında Türklüğün asil cevherini taşıyan bütün Vekiller bu durumdan cesaret, ders ve ibret alarak, “1876-1923 yılları arası Ermeni, Rum-Yunanlılar tarafından Türk Soykırımı yapıldığına dair” milli mevzuat ve evrensel hukukun temel ilkelerine uygun bir yasa önerisi hazırlayıp: derhal Genel Kurul’a sunmalıdırlar. Elbette, bütün sıcaklığı ve güncel belgeleriyle sabit Srebrenica, B.Hersek, Karabağ ve Irak soykırımları, katliam ve yerel “progrom”ları da hesaba katarak..
Çünkü: İnsan hakları, siyaset ve adalet; hukuki mütekabiliyet üzerine kaimdir.
*******
ŞİMDİ NE YAPMALI?..
Mustafa Nevruz SINACI
Dünya, yıllardır Türk milleti’nin yaşadığı felaketlerin boyut ve hacminden habersiz.
Öyle ki, bölücü unsurlar ile ülkemiz üzerinde menfur emel ve çıkar hesapları olanlar ‘Tehcir’ i dahi soykırım olarak niteleme çabası içindeler. Üstelik bu tür haber ve yorumlar bütünüyle yanlı, objektif ve tarafsız değil. Şu an için, ilhamını karanlık güçlerden alan ‘aydın’ bir kesim özürcülerin yargılanmasından son derece kaygılı ve rahatsız.
Ancak bilinmelidir ki bunun, arsızca ve hâyasızca iddia ettikleri fikir özgürlüğüyle bir alakası yok. Soykırımı algılama, milli etik ve etnisite ile alakası var. Bunlar gerçek amaçlarını gizleyerek "fikir özgürlüğü" demagojisi yapıyorlar. Dertleri bu değil!. Türkçe konuştukları ve Ermenilerce Türklere uygulanan “belgelerle sabit” vahşet, ihanet ve soykırımı iyi bildikleri halde sözde soykırıma inanmaya, savunmaya ve lehte propaganda yapmaya çalışmak, ya kör cahillere, ya da soyu belirsiz hainlere mahsustur..
Hani Recep Tayip Erdoğan’ın, Başbakan sıfatıyla bunlara verdiği bir cevap var ya;
“Her halde soykırımı bunların dedeleri yapmış ki, özür diliyorlar!”
“mükemmel” bir cevap.. Doğruluğunu görmek için lütfen bu makalede isimleri verilen ve mezkür sitelerinde mahfuz kimseleri bir araştırın!. Aralarından nesebi Ermeni, Rum-Yunan ve Sabetaistlere dayanmayan kaç kişi çıkacak acaba?... Konuyu Atatürk’ün ‘etnik köken’lerle ilgili vecizesi ile derinleştirmek istiyorum. “Ben ülkemde iş başına gelecek insanın soyuna, sop’ una bakmam, ancak ihanetlerini gördüğüm vakit damarlarındaki kanına bakarım."
Yanlış anlaşılmasın. TC’de hiç kimsenin etnik kök filan gözettiği yok.
Davos’tan sonra sanal olarak yaratılan Yahudi karşıtlığı da uydurma, yalan.
Dünya da azınlık hukuku’nun asli unsur haklarından ileri olduğu tek ülke Türkiyedir. Bakmayın adları Türk’çe olduğu halde, soydan bozuk Ermeni, Rum-Yunan haymatloslarına; Bunların ar damarları çatlak, kanları kirli. Sürekli Kürt sorunu, soykırım, demokratik hak, özgürlük, güvenlik deyip demagoji yaparlar. Oysa gerçekte bütün değerleri yozlaştıran, ortamı karıştıran, anarşi, terör-tedhişe çanak tutan, yardım ve yataklık eden işte bunlardır. Organize suç örgütlerinin mimar ve müsebbipleri, bilumum soygun-vurgun olaylarının suçluları da!...
Gerçek odur ki, tarih boyunca Türk devletlerine asla ‘Türk’ ihanet etmemiştir.
Ülkesi ve milletine ihanet eden de görülmemiştir. Türk “azınlık” olduğu ülkede bile namuslu, dürüst ve merttir. Yaşadığı devletin yasalarına uyar, yasaklarına riayet eder. Ülke insanlarına saygı duyar. Zulme maruz kaldığında anayasa ve hukuk yolundan hakkını arar. Baskı, cebir ve şiddetle karşılık bulursa; Yunanistan, Bulgaristan, eski Yugoslavya, Kıbrıs, Musul Vilâyeti (Kerkük) D. Türkistan ve diğer Türk esaret (azınlık ve tasallut) bölgelerinde olduğu gibi ‘medeni ve insani’ hakları uğruna açıkça, insanca, mertçe mücadele verir.
Netice de Türk budur. Türk böyledir!.. Türk büyüktür… Bunlar kadar alçalmaz!..
Peki; bunların neresi Türk Allah aşkına? Batılı Tarihçi illâ ortaya bir fitne-fesat, iftira katar. Bu sözde tarihçiler, her ne kadar Türk’ten hain göstermeye çabalarlarsa da, bu kesinlikle yalandır. İftiradır. Hele ki yazarın adı Türk’se kansızdır! Bu tahrifçiler şüphesiz dönme, devşirme veya soydan gayrisahihtir. Meselâ, Ermeni asıllı yerli lobilerle müştereken kökü dışarıda ‘diaspora’ca yürütülen sözde Kürt sorunu ve soykırım iftirasına bir bakalım:
Baştan söyleyeyim Türkiye’de asla bir Kürt sorunu yok. Var diyenleri bir bir araştırın, soruşturun altından mutlak surette Ermeni, Rum ve Yunan dönmesi çıktığını göreceksiniz. Dahası; “1915'te Ermeni’lerinin maruz kaldığı büyük felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” diye, hıyanet kokulu bir metne imza atarak; 16.12.2008’de ‘Türk Milleti adına’ ve TC’de: “Ermeni’lere soykırım yaptık onlardan özür dileyelim” savıyla başı çeken isimleri de analiz edin.
Açıkça ifade ettikleri şekilde, öç alma, hıyanet, haset ve düşmanlıkla kıvranan hain bir kitle ile karşılaşacaksınız. Üstelik bunlar bizden para kazanan kişiler. Menfur siyasi görüşleri bizi ilgilendirmiyor. Kimi bunların yazılarını sever, şarkılarından hoşlanabilir. Güzel gibi görünen fakat en hafif ifadesiyle gülünç bahanelerle aymazlar ve ihanet kalkışmacılarına para kazandırmayı sürdürebilirler. Onlardan biriyle söyleşi yapanlar da çıkabilir.
Bu bir Türklük onuru ve insanlık derecesi sorunudur.
Böyle düşünenler aslında çok yanılıyor ve aldanıyorlar. Doğrusu: bunları, böyle düşünenleri ve bu ‘gibileri’ millet olarak çevremizden atmak hayatımızdan çıkartmak, dışlamak, insanlık adına memur, zorunlu ve sorumlu olduğumuz demokratik tepkimizi göstermek, bedhahları cemiyet, devlet, siyasi, sosyal ve sanat hayatımızdan silmek gerekir.
“Ermeni’lere soykırım yaptık onlardan özür dileyelim” savıyla ‘başı çeken” isimler ve sürdürülen kampanyalar http://www.ozurdiliyoruz.com/ adresinden görülebilir..
Lütfen kendinize gelin. Uyumayın!.. Bilinçlenin, farkında olun!...
Özgürlük, huzur ve güvenlik alanımızı daraltan, insan hakları, adalet ahlâkı, hukuk ve demokrasiyi dumura uğratan, anarşi-terör ve tedhişe çanak tutan, rüşvet alan-veren, hırsızlık, yolsuzluk, gasp-irtikap, görevi kötüye kullanma, kaçakçılık, kayıt dışılık, aleni istismar ve suiistimallerle malul “takip, denetim, kontrol ve şeffaflıktan” ödü kopan, ulusal veya uluslar arası denetimden şiddetle kaçan güruhun tamamı benzer tandansta düşünen, frekansları pek farklı olmayan, mütemmimleri “Türk, Türkiye, Milli Devlet, Hak-Adalet, Hukuk, İnsanlık ve İslâm düşmanı” organize çıkar (anarşi, terör ve tedhiş) örgüt furyalarından müteşekkildir.
Başta Türk milleti aleyhine kirli kumpaslara taraf ihanet şebekeleri olmak üzere; yukarıda nitelik ve nicelikleri açıklanan bütün zanlı, fiili ve potansiyel suçlulardan devleti arındırmak, “her kim olursa olsun” hedef kitle bazında zan altındaki bu menfur topluluktan “iyilik, doğruluk, namuskârlık, dürüstlük ve erdemlilik adına” toplumda şüphe, şaibe, korku ve tereddüt uyandıran herkesi ve her kesimi hesaba çekmek, suçluları bulmak, şiddetle men ve cezalandırmak, çevremizden dışlamak zorundayız.
Bu devlet, hükümet ve birey için görevdir. Hedef kitle sadece “özürcüler” değildir. Yanlış anlaşılmasın. Onlar zaten bağımsız yargı ve Türk adaleti önünde hesap verecekler.
MESELE: Bunlar ve benzerlerinden “ADAY OLANLARA” asla oy vermemektir.
Türk Milleti bir yandan bu “emsal” davaya taraf olmak, sahip çıkmak; Diğer taraftan yukarda evsafı açıklanan ve eylemleri tanımlanan “hırsız-yolsuz-yalan-talan” takımından ülkeyi, siyaseti, STK, parti, iktisadi sektör ve kurumları kurtarmak için elinden geleni her şeyi yapmak zorundadır. Bu bir insanlık ve vatandaşlık görevidir. Sosyal sorumluluktur.
SONUÇ: Türk, Kürt, aleni Ermeni, Rum, Müslim veya Gayrimüslim; Asli unsur veya azınlık, her kim olursa olsun: Namuslu-dürüst, onurlu-sorumlu, hakkıyla üreten ve helâlinden tüketen herkes bizim kardeşimiz, yurttaşımız, sevgili ve değerli; Birinci sınıf vatandaşımızdır.
AMA!.. Suç odağı, organize terör ve çıkar örgüt zanlısı, kumar borcu-diyet borcu olan yalancı-talancı, şüpheli-şaibeli, rüşvetçi-iltimasçı, hortumcu ve suiistimal güruhu asla!. Bunlar Türk milletini alçakça sömüren keneler, sülük ve domuzlar mesabesinde olup; yandaş, yoldaş ve yol arkadaşları dâhil insanlık ve millet düşmanıdırlar.
ŞİMDİ TAM ZAMANIDIR: 29 Mart’ta bir yerel (genel) seçim var ve bu seçimde yukarda tanımlanan tür’lerin büyük bölümü halkın önüne “ADAY” sıfatıyla çıkacak. Dikkat ediniz lütfen!.. Bu adayların hiç biri “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” umdesine uygun olarak milletçe belirlenmedi. Gayrisini millet düşünmeli,OY’unu tam bir vatandaşlık şuuru ile ‘BİLİNÇLE’ kullanmalı ve siyasi mevtalar ile politik-ACI’ları ebediyen sandığa gömmelidir. Biline…
Özel yazışma için adres: gercek.demokrat@hotmail.com
WEB: http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com/
NOT: Bu makaleler telif yasası kapsamı dışında olup; mümkün olduğu kadar yayınlanması ricası ile gönderilmektedir.
BİR YORUM:
Kimden: ayşe işleker (a-isleker@hotmail.com)
Gönderme tarihi: 09 Mart 2009 Pazartesi 10:41:34
Kime: gercek.demokrat@hotmail.com
.ExternalClass .EC_hmmessage P{padding:0px;}
.ExternalClass body.EC_hmmessage {font-size:10pt;font-family:Verdana;}
Merhabalar Mustafa Bey;
Mail etmiş olduğunuz makaleler için teşekkür ediyorum. Sizlerin sayesinde bilgilenip hayatı daha da bir tecrübe etmiş oluyoruz. Sizin gibi bilinçli aydın kişilerin coğunlukta olması dilegiyle sistemli bir şekilde çalışmalarınızı güçlendirip, aslında zaten haklı olduğumuz konularda gerekli kişilere gerekli cevapları tarihimize dayanarak gerçek doğruların ne olduğunu dünyaya anlatabilecek heyetlerimizin varolabilmesi esas olan. Sesimizi daha güçlü olarak duyurabilmek çok önemli diye düşünüyorum. Sansasyonel gündem yaratanlarda yarattıkları ile kalmadırlar. Bizim toplumumuzda yabancı şakşakcıları çok olduğu için bu tür sorunlar yaşanmaktadır. Fırsat vermektedirler Oysaki birbirimizin gözünü oymak yerine sırt sırta veren bir toplum olmuş olsak dünya duramaz karşımızda. Birbirimizin ayağına çelme takmaktan iş yapamaz duruma geliyoruz. Birlik beraberlik olmayan aile aile olamaz, vatanda vatan olamaz malesef Güzel bir hafta dileğiyle başarılarınız hep daim olsun. Ayşe İŞLEKER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder