21 Mart 2013 Perşembe

Ya eşitli ittifak, ya da hain bir tuzak!.. & Müteahhit medya ve kiralık kalemler...

Ya Eşitli İttifak, 
Ya da Hain Bir Tuzak!.
Mustafa Nevruz SINACI
Orta Doğu, Arap ve Afrika Müslümanları dâhil, hiçbir İslâm ülkesinin, hür-hükümran, adil ve özgür olmadığı; Bu devletlerde insan hakkı, eşitlik, adalet, hukuk ve demokrasiden bir eser kalmadığı; Günümüzde çok net olarak anlaşılmış ve apaçık ortaya çıkmıştır.
Gerçek şu ki;
Tıpkı 1937’de Venizelos’un Atatürk’e itiraf ve belgeleriyle ispat ettiği gibi: Bir takım soy bozukları, Âl-î Osman’a isyan ettirilerek kurulan sözde devletlerin, İngiliz milletler topluluğunun gizli üyesi, müstemlekesi yapıldıkları idİ! Kaddafi bu iğrenç tasallut ve sömürüye baş kaldırdı, Saddam, itaat ve sadakatte kusur etti, ipleri çekildi. Sıra Esed’te..
Mesele:
Ortada, bilumum Yahudi mahfillerini yanına alıp, Amerika’yı av köpeği gibi kullanan dessas İngiltere güdümünde vahşi batı, vampir, kalleş eşkıya Avrupa var. O AB ki, Kristof Kolomb ile dört koldan başlattığı dünyayı yağmalama, nitelikli dolandırıcılık, din tüccarlığı, evrensel soygun-vurgun faaliyetini; Başta Orta Doğu İslâm ülke ve halkları olmak üzere, en amansız ve acımasız bir kalleşlik ve vahşetle sürdürmektedir.     
İngilizler, kuruluşunda büyük ortak oldukları İsrail olayında kendilerini unutturmayı başarmış ve ortalıkta görünmeden hareket ederken; ABD yılardır İsrail'in tek hamisi bilindi. İsrail'in arkasındaki tek destek gücü gibi görülmesi, Irak ve Afganistan harekâtlarının İsrail'i büyütmek için ABD'li Yahudiler tarafından yapıldığının düşünülmesi sonucu İslam âlemi ile arasını açmış, Müslümanlar tarafından nefretle, düşman olarak görülmesine sebep olmuştur...
Bu nedenle İslam âlemi ve Müslüman halklar bundan sonra Rusya ve özellikle Çin’le işbirliği yapmaya, ABD ile bağları koparıp saf değiştirmeye yönelmişlerdir. Böyle bir eğilim ABD için “bitişin” başlangıcıdır. Artık, İsrail ile bölgeyi kontrol altında tutmanın da imkânı kalmamıştır. Çünkü İsrail den nefret etmeyen bir ülke, artık yok gibidir. Kaldı ki, yöneticileri Yahudi olan ülkeler bile, halkın baskısı altında İsrail’e mesafe koymak zorunda kalmışlardır.
İşte bu yüzden ABD ile perde arkasında saklı duran İngiltere, nam ve hesapları adına kendi yerlerine bakacak; Bölgeden uygun bir kâhya aramış, lâkin bu işi, tam güdümlü olarak ve fakat kendi politikası gibi usulünce yürütebilecek Türkiye dışında başka payanda bulmaları mümkün olamamıştır. Yani, Türk Milleti yönünden tam bir utanç, (sözde) eş başkan söylemi bu hain ve menfur pazarlığın sonucu edinilmiştir… Esası ihanet, gerisi iğrenç bir yalandır.   
Lâkin Türk halkı, İsrail dostlarını mahkemelere çekip içeri atmış; Ancak, arkalarında duran geri zekâlı, şımarık güçlere güvenip şirretleşen İsrail yönetimi ise Türk yardım gemisini vurup, Türk vatandaşlarını alçakça katlederek.; Hükümete gözdağı ve ABD ye de “bu bölgede biz tek başımıza kâhyalığa devam ederiz” mesajını vermek isteyip; Alçak koltuk dangalaklığı ile politika yapmayı gemiye saldıracak kadar ileri götürünce hem Türkiye’yi kaybetmiş. Hem de, kendi eliyle ABD’nin İran ve bölge politikalarının çökmesine sebep olmuştur.
Bu durum, ABD derin devletindeki siyonistlerin bir kısmını ürkütmüş, ABD halkını İsrail'e karşı kızdırmış ve Neo Conlar denilen şahinlerin tasfiyesine sebep olmuştur. İkame ekip de; Dünyanın en önemli bölgelerinden biri olan “Orta Doğu ve İslâm âlemini” temelli kaybetmemek için, “öfke soğuyana kadar” bölgeden çekilmeyi uygun bulmuştur.
Bazı Akp’lilerin dilinden düşmeyen “Yeni Osmanlı” söylemi; Türkiye’yi kullanarak Orta Doğu ve İslâm âlemini uzaktan kumanda ile yönetme kalkışmasının adıdır. Ordu içinde, ABD ve İsrail'e Türkiye'den daha sadık görüntüsü verilip 28 Şubat’ın mimarı oldukları iddia edilen askerlerin tasfiye edilme sürecinin sebebi budur. Aslında tezgâh, kalleş “Amerika (ve şer ortaklarının) bölgede güvenebileceği en sağlam müttefik Türkiye” üzerine kurumlu olup; Vitrine, “Rusya ile dostluk ve Şanghay beşlisi (ŞİÖ) diyalog ortaklığı” sürülmüştür. 
Oysa Türkiye’nin hala NATO’ya ihtiyacı var. ABD bölgede rezil-kepaze olduğundan, alanı Rusya ve Çine kaptırmamak için Türkiye'ye bağımlı durumda. Bu, adeta kaderin cilvesi olarak “eşitler arası ittifak” sonucunu doğurmuştur. Duruma uyanan Merkel, mutat tavrını bir yana atıp, kalabalık iş adamlarıyla gelerek: ‘Bizi devre dışı bırakmayın, size sanayi desteğine hazırız’ diye mesaj vermek zorunda kalmıştır. Şimdi çok akıllı ve dikkatli olmak zamanıdır!..
***
Müteahhit medya 
ve kiralık kalemler
Mustafa Nevruz SINACI
Günümüzün ihanet aleti kartel medyası; Ali Kemal’den de seviyesiz, ilkesiz, onursuz, sorumsuz ve illâ seciyesiz, güdümlü, maniple, düşmana göbekten bağlı, akıl fukarası veya ‘üç maymunlar soyundan’ görme özürlü kalem’lere yataklık eden terör mihrakları halini aldı!.
Kökü dışarıda Türkiye medyası 1980’den bu yana; Özellikle namuslu, dürüst, onurlu, sorumlu gazetecilik mesleğinin; Siyasi soysuzlar tarafından bakkal çakkal, inşaat ve taahhüt işlerine bulaştırılmasına izin verilen “domuz” yasalarının çıkartılmasından sonra irtifa, izzet ve itibar, şahsiyet ve haysiyet kaybederek, hızla uçuruma doğru sürüklenmeye başladı…
GAZETECİ MÜTEAHHİT OLUNCA!...
Çok kısa bir sürede, parti sahibi cuntacı ve medyatörlerin iştirak, ittifak şer ve şeytani işbirliği girdabında evlenmeleri sonucu: Daha çok haz, lüks yaşam, ihtiras, servet ve sefahat düşkünlüğü uğruna; Milliyetçi, namuslu, dürüst, demokrat, onurlu ve soylu gazetecilik bitti!.. 
Politik-ACI & Cemaat iktidarında oynanan kazan-kazan oyununun geldiği son nokta işte bu! Bilerek tüccara yanaşan, inadına özgürken yanaşma olan; Akıl (!) irade ve vicdanını kayıtsız şartsız satılığa çıkartıp, kendi eliyle sermayeye teslim eden bir tür ‘beşer’ yaratıklar; Genelevde boğaz tokluğuna sabahtan akşama çalıştırılan hayat kadınlarından farksızlar! 
Adına, kinayeten “kartel” veya “akredite medya” denilen; Dış kaynaklı, harici bedhah & dâhili bedhah iştirakli; Yabancı medya tüccarlarının Türkiye şubeleri; Bunların altlarından, araba, şoför, limitsiz kredi kartı ve başka ne varsa hepsini aldılar! Ağzını açanlara, ya kapıyı gösterdiler ya da yüksek kolpacı demokrat partizanların tavsiyesini tekrarladılar: “Git kendine bir blog aç, internet gazetelerine, mahalli basına yanaş. Okur bulursan, derdini anlat!”..
Hani bir kere mallaşmış, haymatloslaşmış, kaşarlanmış olmak var ya âlemde…
Daha önce de yazmıştım: Bindiğin (Atatürkçü, Milliyetçi) dalı asla kesmeyeceksin...
Yiyemeyeceğin, harcayamayacağın, taşıyamayacağın lükslere talip olmayacaksın!.
Güvenliğini asla ihmal etmeyeceksin. Güvenlik olmadan özgürlük olmaz! Hiç fare yakalamayan Kedi olur mu? Dosdoğru yazmayan, dördüncü kuvvet olmayan, hükümeti kamu vicdanı ve halk adına eleştirmeyen, takip-kontrol etmeyen, iktidara doğru yol’u göstermeyen, uyarmayan, halkı bilinçlendirmeyenden gazeteci-yazar veya medya olur mu?!. Asla olmaz…
Sözün özü:
“İmralı Zabıtları” yayınlansın dı / yayınlanmasın dı tartışmaları bir yana, esas cevabını arayan soru ortada: Akp’nin yürüttüğü “ihanet şebekesi-bebek katili” açılımının sonucundan ne bekliyorsunuz? Şapkadan çıkan ‘Acem Tavşan’ının kulakları ortada! Eşkıya silah bırakacak da, ortalık gül’lük gülistanlık mı olacak? İran savaşı, mezhep savaşları, din ve enerji savaşları, güdümlü müstemleke oyunları? Akp, “ihanet şebekesi, bebek katili, karayılan ve Barzani açılımı” ile hangi savaş’ı sonlandırıyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birlik, dil, toprak, bayrak bütünlüğünü muhafaza, boru hatlarının güvenliğini temin edebiliyor mu acaba?
Netice:
Bu menfur açılımın sonu Barzanistan’a gider! Barzani ile girilen gayrimeşru enerjisel ilişki yaşadığımız coğrafyanın güvenlik ve Avrupa’nın huzurunu tehdit etmektedir!..
ABD uzaklardan ikaz ediyor: “tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!” 
Medyaya gelince,
Ali Kemal, güç’e tapanların acı sonunu anlatan basit bir semboldü! Millete kalleşlik ve hainlikte Ali Kemal geride kaldı. Öfkeyle barışa gidilmezmiş! Peki, neyin barış’ı, ne barış’ı, kiminle, niçin barış? Ortada bir savaş mı vardı ki, lânet olsun size, bir gram şeytani haz ve ihtiras uğruna yapmadığınız yataklık, dalkavukluk kalmadı! Devlet parçalansın ama sizin harama, yalana, talana dayalı maceranız, serencamınız sürsün öyle mi?
Hadi sorun bakalım büyük medya patronu Barzani Erbil’de size gazettacılık verir mi? Kandil ne kadar özgür? Bebek katili medyası “öfkesiz barış” bahisçilerine köşe açar mı acep?
Son olarak:
Bu kapsamda, ‘Büyük Kulüp’çülere soruların en zalimi basit bir soru:
Medyacılar Akp & Gülen iktidarında yazacak yolsuzluk, soygun-vurgun, yalan-talan haberi bulamıyorlarmış. Beyan esas, doğru kabul etmek lâzım! Peki, Akp iktidarında milyon dolarlık emlak ve inşaat yatırımı yapacak parayı nereden ve nasıl bulabiliyorlarmış acaba?... 

Hiç yorum yok: