ODTÜ-100.YIL
AZAPHANE DURAĞI
Mustafa Nevruz
SINACI
Eğer 29 Haziran 2013 Cumartesi günü
saat: 10.00 – 11.30 arası; Görünürde dört şeritli Ankara, Balgat Ziyabey
Caddesi inadına tıkalı, kenar şeritleri “devlet, hükümet, vilâyet, polis,
belediye, kaymakamlık ve mahalle muhtarlarına meydan okuma, açık eşkıyalık ve
yol kesme” anlamında işgal edilmiş olmasaydı, belki de bu makale
yazılmayacaktı…
Cehennem sıcağında tıklım, tıklım
bir minibüs düşünün. Şehrin ana artelinde, merkezi veya büyük çarşı
geçişlerinde değil, sıradan bir mahallesinde cadde tıkalı. Trafik normal, akış
rutin, tek sorun: Her iki taraf kaldırım bitişiklerindeki şerit işgali! Bütün
dünyada geçerli hak, hukuk kavramları, evrensel trafik kurallarına göre
kaldırımlar halka, cadde ve sokak içleri ise araç geçişlerine aittir. Peki,
Ankara ve Türkiye Cumhuriyet devletinde neden değil?..
Türkiye Cumhuriyetinde aşiretten
devlete geçiş süreci henüz tamamlanmadı mı?
Yoksa
tamamlandı da, şimdi tekrar aşiret, derebeylik ve faşistlik mi hortladı?..
Pazaryerine
geldiğimizde, tıkanan ve geçit vermeyen yoldan mütevellit, belki devlet belki
de (işe yaramadığını sonradan öğrendiğimiz) dernek adına utanan Şoför;
“Arkadaşlar, Milli Kütüphane’ye kadar inen yoksa şuradan dönelim, ya da burada
çakılıp kalacağız” dedi.
Birkaç
yolcu itiraz edince, başkası sordu: Nerede inecektiniz?, Cevap: İlerde Lisede.
Yolculardan
biri öfkelendi ve; “Kardeşim Liseye en fazla otuz metre var. Allah aşkına inin
şurada, otuz metre yürüyün. Bizde şu cehennemi sıcakta, “ana caddeye araç park
edecek kadar şerefsiz, adi insanlık düşmanları yüzünden” yollarda sürünmekten
kurtulalım.”
İlerde
Lisede inecek var diyenlerden ses yok. İstiflerini bozmadan oturuyorlar.
Dolmuş
yerinde sabit. Fakat son konuşan vatandaş, onurlu ve sorumlu bir tartışmayı
tetikledi. Önce polisin neden? niçin? park yasağını ihlâl ve ana caddeyi gasp
suçu işleyenleri men ve takip etmediği, cezalandırmadığı; İnsan Hakları,
Adalet, Hak-Hukuk ve Demokrasinin mutlak gereği olduğu halde, trafikte düzeni
sağlamaktan aciz kalındığı, zorunlu, yasal görevin niçin yapılmadığı, halkın
çektiği eziyet, ıstırap ve zulme seyirci kalmasının nedeni sorgulandı.
Bu
arada dolmuş Balgat Polis Karakolunu geçmiş ve Lisenin yanına gelmişti.
İkisi
bay biri bayan 3 kişi indi. Uzun süredir güneşte beklediği anlaşılan bir kişi
bindi.
Bu
arada ODTÜ öğrencisi bir genç konuşmaya başladı:
“Biz,
ODTÜ öğrencileri olarak bu yolu kullanmayız. Eskişehir yolu üzerinden okula
gidip geliriz. Fakat ben Çetin Emeçte oturduğum için bu güzergâhın müdavimiyim.
Ancak, arkadaşın ifade ettiği sorunlardan çok daha büyük, derin, acil ve müzmin
sorunlarımız da var. Örneğin bu Cadde sadece şimdilerde değil, tam iki buçuk
yıldır böyle. Ankara Valiliği büyük Şehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü
dâhil, binlerce şikâyet dilekçesi verildiği halde kimse Ziyabey Caddesi ile
ilgilenmedi. Hukuki duyarlık ve insani sorumluluk sağlanamadı, bu arada leş
kargaları, lokantacılar mafyası, saldırgan ayakçı ve kabadayılar caddeyi işgal
ve istilâ etti.
Anlaşılan
o ki, ya hükümet bunlara güç yetiremiyor yada iktidar kötülerden yana..
AZAPHANE DURAĞI:
"Kutsal Emek Sahipleri, Durağın Şoför Esnafı" O'nlar şimdi çok mutsuz, işkenceye maruz ve perişan!.. |
Dolmuş
kağnı hızıyla ilerliyor, genç öğrenci ise, dikkat kesilen yolculara hitabını
şöyle sürdürüyordu: “Siz Azaphane deresi neresidir bilir misiniz?” (Evet, evet
seslerinden bilenlerin olduğu anlaşıldı) Genç devamla: Şimdi iyi kötü dolmuşa
bindik. Artık alıştığımız gibi sorunlu bir yolculuktan sonra Kızılay’a
varacağız. Ama nerede inebileceğimiz belli mi, şansımız varsa aşağıda veya
yukarıda bir yerlerde!.. Ya akşam veya gün içinde eve dönerken ne olacak?..”
ODTÜ ve 100.Yıl durakları
35 gündür “Polis İşgali” altında!..
“Dönerken
bu kadar şanslı olmayacağız. Çünkü: ODTÜ, 100.Yıl, Balgat, Çiğdem ve Çukurambar
dolmuş kalkış durakları bir aydır kapalı. Aslında kapalı değil, Polis gasp-ı,
işgal ve kriz yönetimi denilen bir heyetin keyfi kullanımı altında. Bu duraktan
ekmeğini kazanan yüzlerce şoför esnafının bitmez-tükenmez çilesi, gereksiz
masraf, zarar-ziyan, kayıp ve israfı; Ekmeğini kazanmak uğruna yararlanan yüz
binlerce Balgat, Çukurambar, 100. Yıl, Çiğdem sakini, yolcusu ve biz ODTÜ
öğrencilerinin günahı ne?....” Sözün burasında Kızılay’a geldik..
Kalite
belgeli Vali
ve bir durak utancı!..
Mustafa Nevruz
SINACI
Evet, nihayet Kızılay’a geldik…
Ben doğrudan 100. Yıl/ODTÜ
duraklarında bekleşen Polislerin yanına gittim.
Yarı
güneş, yarı gölge bir kenara toplaşmışlar, ellerinde tost benzeri bir yiyecek,
hem kendi aralarında şakalaşıp sohbet ediyorlar, hem de bir yandan, “kumanya”
gibi görünen pek mütevazı aş’larını atıştırıyorlar... Şaka yollu seslendim.
- Siz burada, duraklarımızı işgal
etmiş, keyifle gölgede oturuyor ve afiyetle bir şeyler yiyip buz gibi
içeceklerle serinliyorsunuz. Ya biz, duraklarımız gasp edilmiş, dolmuşlarımız
dışarı atılmış, ne yerimiz, yurdumuz belli, ne de durağımız, 33 gündür
rezil-perişan ve zulme duçar haldeyiz. Mahvolan dolmuş esnafı, şoförlerin
haline mi yanalım? Nahak yere çektikleri eziyet, fuzuli israf, kayıp, ıstırap
ve çileye mi? Yoksa kendi talihsizliğimize mi yanalım!..
Eski (fazilet timsali) Osmanlı
kabadayısı misal, pos bıyıklı, iri kıyım, fakat pek halim ve kalender görünüşlü
yiğit bir delikanlı Polis yerinden kalkıp hürmeten ileri çıkarak: “Bizim
elimizden bir şey gelmez, mesele bizi aşar. Günah bizim değil. Yaptığımız sadece
vazifedir!”
O sırada yanımda biri belirdi: “Abi
kabahat Melih’in. Aslında onun da değil, bütün suç derneğin. Dönen alavere ve
dalavereler yüzünden, öteki duraklar açıldığı halde burası kapalı!” İddia doğru
olabilir. Zira 24 Haziran Pazartesi günü Ankara Valisi, muavinleri ve belediye
başkanı ile basın başkanı ve Emniyet Müdürlerinin peşinde koşarken, bahusus
dernekçilerin bir Vali muavini yanında çay içmekte oldukları söylendi.
Maalesef, kendilerine ulaşabilme, görüşme ve sorunsalı paylaşıp, yardımlaşma
imkânı bulamadım. Üzgünüm!..
BÜYÜK
UTANÇ VE ACI GERÇEK
Mülâhaza ve mütalâası kamu vicdanına ait olmakla; olaylar hakkında yorum yapmak istemiyorum. Ancak burada: “Bürokratik kültürden vatandaş odaklı kamu hizmeti kültürüne geçiş mutlak hedefimizdir” şeklinde çok veciz bir sözü Valilik İnternet Sitesine yazdıran ve bu sözlerle halka seslenen Alâaddin Yüksel’e sitemim var. Büyük Şehir Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü’ne de "100.Yıl, ODTÜ" dolmuş duraklarının acilen tahliyesi ve derhal asli hizmete iadesi hususunda “umur-u devlet” doğrultusunda karar vermeye davet ediyorum.
Mülâhaza ve mütalâası kamu vicdanına ait olmakla; olaylar hakkında yorum yapmak istemiyorum. Ancak burada: “Bürokratik kültürden vatandaş odaklı kamu hizmeti kültürüne geçiş mutlak hedefimizdir” şeklinde çok veciz bir sözü Valilik İnternet Sitesine yazdıran ve bu sözlerle halka seslenen Alâaddin Yüksel’e sitemim var. Büyük Şehir Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü’ne de "100.Yıl, ODTÜ" dolmuş duraklarının acilen tahliyesi ve derhal asli hizmete iadesi hususunda “umur-u devlet” doğrultusunda karar vermeye davet ediyorum.
Çünkü:
Mezkür minibüs durakları yaklaşık 250 – 300 000 kişiye hizmet vermekte ve
yaklaşık 1000 dolayında şoför esnafı buradan elde ettiği helâl kazançla
geçinmektedir. Ancak, 02 Temmuz itibarıyla 35 gündür eylemler bahane edilerek
kapatılan ve Polis barikatı ile araç garajı gibi fuzulen gasp ve irtikap edilen
durağın kullandırılmaması binlerce insan için ıstırap, azap, gâvur eziyeti ve
bitmeyen çile kaynağı olmuştur. Hastalar, Hamile Anne'ler ve özürlüler perişan,
diğerleri ise tam bir zülme duçar haldeler. Şoför esnafının zaman kaybı, yakıt
israfı, ani kaza ve olumsuzluklar nedeniyle uğradıkları zarar-ziyan kayıp ve
hasar çok büyüktür…
Kalite
belgeli Vali bu haksızlığı görmez, uğranan zulmü, zararı bilmez mi?
Ya
adı Camilere verilen Şehir Emini bu durumdan utanmaz, hayâ etmez mi?
Kaldı
ki devlet adına hükümetin görevi: Bilumum taşkınlık, hukuk, ahlâk ve yasa dışı
fiil, kalkışma ve teşebbüsleri kaynağında kontrol ve disiplin altına almak;
Muhtemel terör, tedhiş, tehdit, tahrik ve şiddet eğilimlerini kaynağında
boğmaktır. Hak arama ve sair namlar altında:, “Kendilerine Resmen Tahsis Edilen ve İzin Verilen Yer Dışında” Kamu
âleme ait park-bahçe, sokak-cadde, meydan ve durak gibi halka hizmet veren
unsurların gasp ve işgalini önlemek zorunludur. Aksine ihlâllere izin, zaaf ve
bizzat işgal İnsan Hakları ihlâl suçudur.
Şu
anda, Güven Parkı bitişiğinde vaki ve kain: “100. Yıl, ODTÜ, Çukurambar, Balgat, Çiğdem” Minibüs Durakları böyle
bir “kamusal gasp, haksız işgal ve
irtikaba maruzdur.” Ortada, Dernekle Melih’in anlaşıp, dolmuşları buradan
kovarak muhteşem bir AVM yaptırılacağı söylentileri dolaşmaktadır. Ben böyle
bir alçaklık ve düşmanlığın kimse tarafından düşünülebileceğine inanmıyorum.
Lâkin fitneyi ortadan kaldırmanı tek yolu durağı derhal halka ve 43 yıllık
mükteseplerine “özür dileyerek ve
kayıpları tazmin ederek” iade etmektir. Aksi takdirde malum ve mahut kalite
belgesi “hicabı örtmeye”
yetmeyecektir!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder