19 Mayıs 2012 Cumartesi

son başvekil ve...

SON BAŞVEKİL VE “AHDE VEFA”
Mustafa Nevruz SINACI
            Lânetli çadır tiyatroları ve Türk hukuk tarihi’ni yüzkarası, ebedi utancı “yassı-ada” despot hanesinde, sözde muhakeme konusu bir olay ve tarihi bir hakikat: Bulaşık yıkayan Valide Sultan ve ‘Anne, ne olur bizi affet, geç geldik’ diyen son Başvekil Adnan Menderes!..
Hain mütegallibe tarafında atılı suçlarından birisi…
İşte hak sahnesi ve o, içler acısı hakikat:
            “Merhum Adnan Menderes, 1952 yılında NATO toplantısı için Fransa’ya gider. Bir ara Türk Büyükelçisini yanına çağırarak;
- Osmanoğulları ailesinin Paris’te yaşıyor olması gerek. Bunlar nerededir, ne yer, ne içer, ne ile geçinirler? diye sorar. Ama büyükelçinin hanedan hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını görünce, pek şaşıran ve öfkelenen Menderes, büyük bir hayıflanma içerisinde;
- Sana 24 saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin” der. Bir müddet sonra büyükelçi gelir ve temin ettiği adresi Başvekil Adnan Menderes’e verir..
Derhal Hanedanın ziyaretine giden Menderes, gördükleri karşısında çılgına döner.
Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 80 yaşındaki hanımı Şefika Sultan, 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, Paris yakınlarında üçüncü sınıf bir varoş lokantasının mutfağında, Fransız işçi, köylü ve amelelerinin temizlik işlerini yapmakta, bulaşıklarını yıkamakta, yani bulaşıkçılık yapmaktadırlar….
Menderes gözyaşlarını tutamaz. Şefika Sultan’ın ellerine sarılır ve;
- Anne, ne olur bizi affet, geç geldik, der.
Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına;
- Sen kimsin?, diye sorar. Menderes de;
- Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başvekiliyim, der.
- “Ben başvekilim” sözünü duyan koca sultan sevinç, mutluluk ve heyecandan öyle bir çığlık atar ki, adeta kalbi duracak gibi olur. Oracıkta yere düşer, bayılır.
Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.
- Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım, der. Celal Bayar: - Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar, der.
Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar.
Mektupta, tam olarak şunlar yazılıdır:
“- Ana’larının ve Baba’larının Fransa da hizmetçilik ve bulaşıkçılık yaptığı bir ülkenin Baş Vekili olmaktan hicap ediyor ve utanç duyuyorum. İstifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes…” Adnan Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır. Sonuçta, hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartıyla Menderes istifadan vazgeçer.
Anavatan’a Dönüş:
İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid’in hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Teşvikiye’deki evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açar. Gelen kişi bizzat Başvekil Adnan Menderes’tir.
- Şâyet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim, der. Başında tülbent elinde tespihiyle Başvekil Adnan Menderes’i karşılayan Şefika Sultan;
- Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başvekil de; - Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…, demesinden sonra Şefika Sultan; - Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gaâfil avlandık” der. Adnan Menderes; - Estağfurullah, zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını sual edip, öğrenmek için geldim, der...
Ayrılırken, (daha sonraları Yassıada da onun da hesabının sorulduğu) şişkince bir zarf bırakır. İşte, Menderes’in amansız suçlarından birisi de budur. Oysa, Ecdadımız bunları hak etmek için ne yapmıştır? Sultan Vahdettin’in tabutu da bilindiği gibi İtalya’da alacaklıları, kasap ve bakkal tarafından haczedilmiştir. Bu yaşananlar bir bedel midir? Yorum ve değerlendirme her zaman olduğu gibi okuyanlara aittir!…” 
(Belge için bak: Vikikaynak) 
****

Mustafa Bey dostum,
SON BAŞVEKİL VE “AHDE VEFA” adlı yazını gözlerim yaşararak okudum.
Muhteşem bir yazı, muhteşem bir tarih bilgisi.
Sana teşekkürlerimi sunarım.
Ellerine sağlık.
Sevgi ve Saygılarımla

Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
GSM: 0533 881 1111
email: ata.atun@atun.com
Web: http://www.ataatun.com



Menderes'i ipe götüren neden neydi?
21 Mayıs 2012 Pazartesi 12:40
Prof. Dr. Ata Atun, Adnan Menderes'in idam edilerek öldürülmesinin ardındaki sır perdesini aralayan müthiş bir hikayeyi köşesine taşıdı. Ayşe Osmanoğlu’nun kitabına dayandırarak anlatılan hikaye Menderes döneminde yaşananlara da ışık tutuyor...
İLGİLİ HABERLER
İşte Prof. Dr. Ata Atun'un o yazısı...
Geçenlerde bana gönderilen mesajların içinde çok duygusal, duygusal olduğu kadar ve insani duygularla dolu, yaşanmış bir olayı okudum.
Beni derinden etkiledi bu yazı.
Satırlar ilerledikçe gözlerimin dolduğunu hissettim.
Gerçekten çok etkilendim. Bir siyasinin insani tarafını, tarihine bağlılığını, atalarına saygısını gördüm bu yazıda, hem de zirvedeyken… Politik zirvede… Üstelik 1950’li yıllarda…
Demokrasinin yeni yeni emekleyerek Türkiye’ye girmeye çalıştığı yıllarda.
Bir hikaye tarzında yazılmıştı olay.
Belli ki canlı bir tanığın anlatımı, ağızdan çıktığı ve kulağa geldiği şekli ile kağıda dökülmüş.
Bir akademisyen ve tarih araştırmacısı olarak konuyu araştırmak gereğini duydum.
Doğru muydu yazılanlar yoksa yıllar sonra duygu sömürüsü mü yapılmaktaydı saygın bir merhumun arkasından.
Olay Merhum Başbakan Adnan Menderes ile ilgili.
Bir Kıbrıslı Türk olarak müthiş saygı duyduğum, hayranı olduğum, her gece kendisine dualar ettiğim bir insan Adnan Menderes. Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.
Ders alınması gereken bu öykünün tamamını internette var. Ayşe Osmanoğlu’nun kaleme aldığı Babam Sultan Abdülhamid adlı kitapta ve Eski bir Milletvekilinin hatıratlarında yer almakta. Ben sadece bazı isimler ve tarihler ekleyerek bu unutulmaz anıyı kısaltarak aktaracağım.
Bir gün Başbakan Adnan Menderes, ziyaret maksadıyla Paris’e gider. Tarih 1950’li yılların sonudur. Paris’te büyükelçimiz kendisini karşılar. Bir arada oldukları sırada bir ara başbakanımız, “Acaba, yurt dışında yaşamak zorunda kalan Osmanlı Hanımefendilerinden Fransa’da yaşayanlar şu anda ne yapıyorlar?” diye sorar. Büyükelçimiz, durumu araştırıp kendisine bildireceğini söyler. Gelen rapor oldukça üzücüdür. Osmanlı hanımlarından bir kısmı çocuk bakıcılığı, bir kısmı temizlikçilik, geri kalan yaklaşık yüzde yetmişlik kısmı da Fransız ordusunda bulaşıkçılık yapmaktadır. Paris’te yaşamını sürdürenlerin hali içler acısıdır. Paraları yoktur ve neredeyse sefil denecek bir hayat sürmektedirler.
Adnan Menderes Türkiye’ye dönünce, her tür politik riski göze alır ve istifa etmek veya istifaya zorlanmak pahasına, 16 Mart 1952 tarihinde çıkarttırdığı bir yasa ile Osmanoğulları ailesinin kadınlarına haklarını iade ederek dönüş kapılarını açar. Ailenin erkeleri ise 22 yıl daha bekleyeceklerdir. 1974 yılında ise Osmanoğulları ailesinin tüm üyelerine Türkiye’nin kapıları açılır.
Merhum Adnan Menderes’in belki de canından olmasının ve idam edilmesinin kökeninde de bu karar yatmaktadır. Zira aile İstanbul’a geldikten sonra ziyarete giden Adnan Menderes (daha sonraları Yassıada da hesabının sorulduğu) şişkince bir zarf bırakır. Menderes’in amansız suçlarından birisi de bu zarf olmuştur.
2012 yılındaki koşullar ve düşünce tarzı ile 1960 ihtilalini ve Yassıada Mahkemesinin idam kararını yargılamak belki yanlış olabilir ama gerçekte de Kıbrıslı Türkleri kurtaran, Kıbrıs’ta 1 Nisan 1955’de kurulan Rum tedhiş örgütü EOKA’ya karşı 1957 Kasım’ında, Kıbrıs’ta Türk varlığını devam ettirmek ve Rum saldırılarından korumak için Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kurulması kararını veren, bizlere silah gönderen, Türkiye’nin en iyi ve parlak subaylarını bizleri eğitmesi için çeşitli sivil görevler altında Kıbrıs’a gönderten, 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları içine adada 650 kişilik Türk Silahlı Kuvvetleri Alayının bulunması maddesini koyduran, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetine Kıbrıslı Türkleri “Kurucu Halk” statüsünde eşit ortak eden, Türkiye’yi adanın Garantörü konumuna getiren ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası içinde Türkiye’nin gerektiğinde askeri müdahale hakkını koydurarak, 1974’de adada yaşayan Kıbrıslı Türklerin katliama uğramasına mani olan kişi merhum Adnan Menderes’tir.
2012 yılında da Kıbrıs’ta var isek, onun sayesinde ve onun attığı güvenlik temelleri sayesinde hayattayız ve varız.
Nur içinde yat Adnan Menderes. Sana şükran borçluyuz, can borçluyuz, çocuklarımızı, torunlarımızı borçluyuz. 

Hiç yorum yok: