12 Şubat 2008 Salı

5510 SAYILI "GASP VE ZULÜM" TASARISI


5510 SAYILI
"GASP VE ZULÜM"
TASARISI İLE
"YENİ VAKIFLAR YASASI"
GİRİŞİMİNE HAYIR !...

Mustafa Nevruz SINACI

Sanal gündem oluşturmak ve kamuoyunu belirli bir süre meşgul etmek amacına matuf baş örtüsü ve/veya türban meselesi; Tıpkı İmam Hatip Liseleri, TCK, ÖSS ve Kuran kursları konusu benzeri aykırı, yetersiz, biçimsiz, haksız ve hukuksuz bir şekilde sonuçlandı Asıl mağduriyet, zulüm, işkence ve toplumsal gerilim bundan sonra başlayacak. Zaten amaç da bu idi...
Şimdi sıra, göz ardı edilen ve örtülü gündemlerde yer alan AB, IMF ve Dünya Bankası dayatması yasalara geldi. Nedir bunlar ? Kısaca sinsice vatana ihanet ve milli felâket olarak adlandırabileceğimiz Sosyal Güvenlik ve Vakıflar yasası. Vakıflar yasası toplumsal dengeleri derinden sarsacak. Burada, geçen hafta soydaşlarımızı diri diri yakan nazi kafası, solingen zihniyeti ve skolastik Avrupa’nın menfur, muharref Hıristiyanlığın ise karanlık emelleri var. SGS, aleni bir insanlık düşmanlığı. Yalan-talan erbabı, kayıt ve kapsam dışı çalışmayı, devleti soymayı, vergi kaçırmayı, emek ve din sömürüsü yapmayı adet edinmiş kesimin çalışan ve emekliler üzerinde onarılması mümkün olamayacak derin yaralar, uçurumlar açması, yönetim eliyle zulüm, işkence, gasp ve irtikapla iştigal etmesi bekleniyor.
Zaten ufku olmayan bir politikadan başka bir şey; Örneğin adalet, hukuk, eşitlik ve de hakkaniyet beklenemez. Oysa, en temel insan hakkı adalettir. İmanın dahi % 99’u adalettir.
Bakınız! mecliste bekleyen 5510 sayılı (SSGSS) tasarısı eğer mevcut haliyle TBMM’ de kabul edilir ve yasalaşırsa; Halihazır istihdam edili işçi, memur, eski ve yeni emekliler pek çok müktesep haklarını nasıl kaybedecekler.
Adı “Adalet ve Kalkınma” olan parti insan aleyhine neler plânlıyor ? görün:
Mecliste bekleyen tasarıda sağlık ve sosyal güvenlik haklarında oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:
“Kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı tümüyle 65'e çıkarılacak. (Madde 28) Emekliliğe hak kazanabilmek için 5.000'den 7.000’e çıkarılan prim ödeme zorunluluğu (net 25 yıl) 9.000 gün prime çıkacak. (Madde 27) Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında azalacak. (Madde 29) Yıpranma hakkı gasp edilecek. Aylık geliri 139,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTL arası Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88) Sadece ayakta tedavi halinde değil; Hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'katılım payı' adı altında para ödenecek. (Madde 68) İş bu 'Katılım payı' gerektiğinde beş katına kadar arttırılacak. (Madde 68) Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak. Hizmet almak için 'ilâve ücret' adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5) Daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı 1 aya düşürülecek. Hastalık sonucu rapor almak zorunda kalan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80) Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından 10 yıl süreyle % 10 oranında Genel Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88) Prim ödeyemeyen vatandaş sağlık hizmeti alamayacak.(Madde 88,89,90) Prim ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. (Madde 87)
Bu amaç ve kapsam muvacehesinde, tasarlanan yasa bir gasp, zulüm ve işkence yasası değil de nedir? Hani sosyal devlet ve sosyal adalet ? İnsan Hakları, adalet, eşitlik ve objektif hukuk bunun neresinde ? Cumhuriyetin “fazilet ve erdem” üzerine kurulu ilkelerine ne oldu ?
Oysa, devletin temel görevi-varlık nedeni: Kahir ekseriyeti yasa dışı çıkar grupları ve “devletin mali deniz” zihniyeti ile domuzlaşanları, keneleri değil; Tabandan tavana, en değerli varlığımız olan insan unsurunu baz ve kamu yararını esas almak; Vatandaşa Eğitim, Sağlık, (Beslenme-Barınma-Korunma-Öğrenme-İnanma-İnandığı Gibi İnsanca Yaşama) Hak, Adalet ve Sosyal Güvenlik dahil temel-zorunlu (insani) ihtiyaçlarını (araya hiçbir kazanç-aracı tefeci, ticaret unsuru koymadan temin ve tevdii etmektir.
Bunun dışında her hangi bir anlayış ve yaklaşım asla meşru değildir. Kabul edilemez ve onaylanamaz. Bu cihetle mezkür tasarılar İnsan-Vatandaş hakları ve anayasaya aykırıdır.
Aslında, bu tasarının ilk proje çalışması ve resmi önerisi bana ait. Şöyle ki:
Daha 1980 öncesi idi, “SAGEM” (Sosyal Güvenlik Müsteşarlığı) adı ile devlet ricaline sunduğum proje, kapsamlı olarak ilk kez Milli Güvenlik Konseyi tarafından ele alındı ve dile getirildi. Fakat, çok muhtevalı bir proje olması, bilumum çalışanlar ile emeklileri içine alması, Sosyal güvenlikte tek çatı-tek kurum önermesi, 657-506 Sayılı yasalar ve Bağ-Kur mevzuatını “sosyal adaleti, maaş ve ücretler arasında ilke, norm ve standart birliği” öngörmesi nedeniyle büyük tepkilerle karşılaştı. Zira tasarı, orijinal biçimi ile kamuoyunun bilgisine sunulmuştu.
İlk hazırlanış biçimiyle bu proje “çalışma ve iş barışını” sağlıyor ve sektördeki bütün sorunları önlediği gibi; İntibakta asgari ücreti baz aldığı için “sosyal adaleti” de en namuslu, insani ve dürüst bir boyutta sağlıyordu.
Buna göre: Fiilen çalışanlar dahil, eski-yeni (süper) bütün emekliler için adil bir yapı öngörülüyor, “kıdem-ehliyet-liyakat” her tür, derece ve kademe müktesebatta esas alınıyor, orijinal bir intibak sistemi ile de bütün çalışanlar ve emekliler arasındaki maaş-gelir uçurumu tarihe karışıyordu. Zira, tasarının hazırlanışında Cumhuriyet, Atatürk ve Türk İnkılâbının esas ve ilkeleri baz alınmıştı. Önce insan ! ve insan için devlet...
Adalet, hakkaniyet, objektif normlarda eşitlik kimsenin işine gelmediğinden olsa gerek tasarıyı duyanlar memnun, görenler, okuyanlar ve inceleyenler ise öfkeli ve kızgındı. Sonunda proje, merhum Turgut Özal’a değin rafa kaldırıldı. 1. Özal hükümeti döneminde çabalarımızla tekrar gündeme geldi, yıllar içinde tasarıya dönüştü. SAGEM ana proje olmak koşuluyla buna dayalı pek çok tasarı gelişti, tartışma büyüdü, önermeler daraldı, temel vazgeçilmezler bir-bir budandı ve hedef küçüldü. Emperyalist/kan emici/kene-vampir unsurlar, dahili kapitalistler ve türedi zenginler lehine şekillenmeye başladı. Esas, manâ ve muhteva kayboldu, kadük oldu. Çalışanlar ve emeklilerin ilkeli norm, objektif kriter ve standart birliği hayali suya düştü. Emekliler ve istihdam edililerin lehine tasarlanan proje bütün-bütün halkın ve geniş kitlelerin aleyhine dönüştü. Beklenir kazanç kayba, kayıp devasa adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk, insanlık ve ahlâk dışı boyutlara ulaştı.. Ümitler ikisara, hayaller hayal-i sükuta, yasa tasarısı ise tam bir kâbusa dönüştü.
Eşitlikçi sosyal devlet, adalet ve hak kavramı dışlandı, çalışan-patron ilişkisi öne çıktı.
Aslında, şu anda sadece Türkiye'de değil, küresel emperyalizmin yeni sömürü stratejisi gereği dünyanın pek çok ülkesinde benzer politikalar, insanlık-birey, evrensel halk düşmanlığı “çok insafsız ve merhametsizce” uygulanmaya çalışılıyor. İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu olgusunu ilâh-silâh ve ilâç ticareti nam şeytan üçgeninde gören, halktan kopuk-antidemokratik çete devletler sosyal güvenlik-sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Diğer taraftan da “polis devleti, patron devleti, oligarşi sultası” eğilimi hızla ağırlık kazandığı için; Özellikle ve bilhassa Türkiye de maaş ve ücretler arasındaki uçurum günden güne büyüyor.
Türkiye de bu girişimlere karşı bilinçli bir mukavemet yok.
Oysa, Fransa ve Yunanistan'da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Ne var ki, şu an yasanın getirecekleri ve götürecekleri ile ilgili yeterli farkındalık, bilinç yok. Bir yanda yönetimin yağcı, yalaka ve yardakçıları, diğer tarafta halk dalkavukları, dış kaynaklı iğrenç-sıcak sermayenin köpekleri, vampirleşmiş-keneleşmiş uzantıları destekçi durum ve konumunda. Niyet alenen kötü. Amaç insanlık dışı.
Adalet ve Kalkınma Partisi, bir kez daha, açık adı ve amacıyla çelişen bir yasaya imza atmak üzere. Acaba, orada buna dur diyecek, kendini Millete Vekil hisseden tek kişi yok mu ?
Ya muhalefet vekilleri ne yapmakta ! Sendikalar ne iş yapar diye de bir sorumuz var.
Ancak, halk bu yasayı engelleyebilir.
Bu bir zulüm, işkence, gasp ve mağduriyet tasarısıdır.
Mağdur olan hedef-muhatap kitle; Halk karşı koyarsa bu yasa önlenebilir !
Haydi, “Adaletsiz kalkınma” modeli işletmecilerine karşı iş başına.
VAKIFLAR ve SSGSS yasa tasarılarına” insan ve ülke yararına revize edilmedikçe;
HAYIR !..
"YETER !.. SÖZ MİLLETİNDİR."

Hiç yorum yok: