ARTIK, DEVLET OLMAK GEREK !..
Mustafa Nevruz SINACI
Hani yukarda, birinci bölümde Galip Baran ile bir başka örnek daha vermiştik:
“O, dayandığı ilkeler, sahip olduğu yüksek onur-erdem, bilgelik, olgunluk ve kemâl mertebesi, ve bütün insanlığa örnek yaşam biçimi ile tıpkı Mevlâna, Taptuk Erenler, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Phidaias, Archimedes ve Diyojen gibi dünyaya meydan okuyor.(1)”
Demek ki; Devlet ve hükümetin ilkelerini gözden geçirmesi zamanı gelmiştir. Sarsılan sağduyu hakimiyeti “Atatürk dönemi gibi” tekrar sağlanmalı; Azınlığın çoğunluğa tahakküm zihniyeti kökünden kazınıp atılmalıdır. Zira, esas olan millettir. Millet devlettir ve devlet millet için vardır. Atanmış veya seçilmiş “herkes” milletin emrinde ve hizmetindedir.
Bu gerçeğin iyice bilinme ve fiilen yaşama geçirme zamanı gelmiştir.
Mesele aynı zamanda “kurumsal taassup, mesleki şovenizm, bürokratik oligarşi, dış baskı ve çıkar örgütleri odaklı iç güdümü tasfiye etmektir. Her ne kadar kuvvetler ayrılığı esas olsa bile “devlette tevhid-birlik” mutlaktır. Birliğin istinadı: Adalet ahlâkı ve hukuk olmalıdır.
“O, Kızılayda izmarit toplar, trafik ışıklarında yayaları nezaketle yönlendirir ve başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Muğla olmak üzere ülkenin dört bir yanında; İyi insan iyi vatandaş; Bencilliğin yarattığı sorunsalın çözümü Sencillik; Türk’üm doğruyum-çalışkanım; Yasalara saygı; Devleti düzenleme ve yönetimi denetleme; Yolsuzlukla mücadele.. gibi, özgün “bilinç” eylemleri yaparken insanlar O’na; “Keşke herkes senin gibi olsa”, “İşte şu senin yaptığın tam bir ibadettir” biçiminde özen, taktir memnuniyet ve şükran ifade eden sözler söylerler...”
Milletin hizmetkârları adaletsiz ve hukuksuz, fuzuli ‘türban-örtü işi ile uğraşmaktan; Halkın kılık kıyafeti ile gündemi saptırıp beyinleri bulandırmaktansa; Üretim ve yatırımı arttırmaya, iç ve dış borcu tasfiye etmeye, EMEKLİNİN HAKKINI YEMEMEYE, bütün maaş, ücret ve gelirlerde eşitlik, hakkaniyet ve adaleti sağlamaya ve refahı tabana yaymaya gayret etmelidirler. Şu an için, bizatihi iktidar bir sorundur ve çözüm üretmek yerine sorunsalı yoğunlaştırmakta, doğal dengeleri sarsmakta ve “insan odaklı olmayan” tedbir, tasarruf ve “vatandaş haklarına aykırı” uygulamaları ile doğal dengeleri bozmaktadır.
OYSA; Her ne şekilde teşekkül etmiş olursa olsun, TBMM ve Milletvekilleri Türk halkının huzur, barış, karşılıklı anlayış, güven-emniyet, tolerans ve demokratik-lâik hukuk devleti bağlamında ve “MUTLAK EŞİTLİK” çerçevesinde sağlamak ve sürdürmek zorunda ve durumundadırlar. Bu nedenle: “İnsanlar O’nu seviyor, sayıyor, saygı duyuyor ve örnek alıyorlar. Amma ! Muğla’dan bağımsız Milletvekili adayı olduğunda oy vermiyorlar.Çünkü, çok sağlam dayanakları var. Mevcut Politik-ACI’ları tasvip etmiyor.Tıpkı, Astronom Phidias'ın oğlu Archimedes’in "Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve sağlam bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım" diyerek kaldıraç kanununu bulduğu gibi, (2) O’da adalet ve hakikati (gerçeği) “en sağlam dayanak” olarak ilan eden çok önemli ve hiç kimse değerini bilmese de “aslında çok değerli” bir bilim adamı.
Galip Baran’ın tek başına, Turgutreis belediyesi, Muğla Valiliği, Ankara hükümeti, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı dahil bütün dünyaya meydan okuyabilmesinin nedeni: Sadece ve yalnızca dürüstlüğü, Atatürk’ün telâffuz ettiği anlamda radikal (objektif bilim, norm, kriter ve evrensel standartlar) bağlamında sağlam ve mükemmel karaktere müstenit dayanakları.
Yani; “Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici ilim ve fen’dir.” Bunlar nedir? Adalet-hukuk, ilim-fen ve demokrasi. Zira, Demokrasi olmazsa bilim, özgür bilimin olmadığı yerde ise hak yoktur. Dikkat edin!.Kanun veya kutsal devlet değil!. Neden “kanun” değil ? Çünkü, esas olan millet-halk ve kutsal insandır. Bu anlamda, devlet olmanın, milli birlik (insicam-imtizaç) beraberlik ve bütünlüğün esası insan hakları, insan sevgisi, insan için var olma bilinci, eşitlik (yalnızca kanun önünde değil, hayatın her alanında); Hak, Halk, Adalet ve Hukuktur. Milli Şâir merhum Mehmet Âkif Ersoy’un dediği gibi: “Hakkıdır Hak’a Tapan Milletimin İstiklâl”
Hükümet; Adaletle hüküm ve hikmet işidir. Hüküm-hikmet sahipleri; Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Bakanlar, milletvekilleri gibi seçilmişler ve bilumum atanmışlar (bu nedenle) milletin emrinde ve hizmetinde olduklarının idraki (bilinci) dahilinde hareket, tasarruf ve halktan aldıkları yetki muvacehesinde; “Devlet idaresinde millet iradesini hakim kılma” umdesine sadık kalmak zorundadırlar. Zira: “Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir”
Ancak, bazı gerçeklerin iyi anlaşılması, beyinlere kazınması ve “BİLİNÇ” toplumsal şuur oluşturulması; ARTIK, devletin de hakkıyla ve lâyıkıyla devlet olması gerek !..
Dahası: Devletin de, yukarda sayılan emsaller gibi “adalet ahlâkı, eşitlik ve hukuk” temeline dayanması; En sağlam dayanak olan bu istinatla kalkınma ve gelişmede şahlanması, muasır medeniyet seviyesini aşmak için “yurttaşlar arasında asla bir ayrıma gitmeden” olağan üstü bir performansla hak yolunda-millet hizmetinde çalışması şarttır. Bu açıdan bakıldığında, şu an yaratılan sanal gündem ve kuru gürültü boş ve anlamsız bir teşebbüsten ibarettir. Harcanan imkân, kaynak, enerji ve mesaiye yazıktır. Bu ve benzer konuları sorun olmaktan çıkartmış ileri ve modern dünyaya karşı ise ayıptır.
Gerçek o ki, devlet din alanına karışamaz. Dinin de siyasete alet edilmesine asla ve kesinlikle müdahil olamaz. Elbette, İnkılâp Kanunları tanımlanan ve öngörülenler dışında halk istediği biçimde kılık-kıyafet edinmekte ve kamu kurum ve kuruluşları ile her türlü okul ve öğrenim kurumu dahil giyinmekte serbest olmalıdır. Bunun, sadece ve yalnızca yüksek öğrenim “üniversiteler” ile sınırlanması telâfisi kabil olamayacak kadar büyük bir hatadır.
Eğer tasarı düşünüldüğü biçimde yasalaşır ve anayasaya girerse çok büyük toplumsal travmalara neden olacağı kesindir. Söze Galip Baran la başladık yine O’nunla bitirelim:
Yurdunu ve milletini özünden çok seven “ÖĞRENCİ’nin ANDI”
Ben; Bundan böyle; (a) Yaşıtlarıma: Çevreyi kirletmemelerini/aşırı tüketmemelerini /trafik kurallarını çiğnememelerini / milli servete zarar vermemelerini/ toplum sağlığına aykırı davranış ve alışkanlıklar edinmemelerini, yani KIRMIZIDA DURMALARINI ve geçmeğe kalkışan yaşıtlarını, “SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyarmalarını, uyardıklarına, kendilerinin de başka yaşıtlarını aynı yöntemle uyarmalarını önermelerini önereceğime VE; (b) (yakınım olan) Büyüklerime, ayrıca: Vergi kaçırmamalarını/rüşvet vermemelerini-almamalarını/imar yasasına aykırı işler yapmamalarını / iş ahlakının korunması için çaba göstermelerini/her şeyi devletten bekleme alışkanlığından vazgeçmelerini, yani KIRMIZIDA DURMALARINI ve geçmeğe kalkışanları “SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyarmalarını, uyardıklarına başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önermelerini, önereceğime “SÖZ VERİYORUM”
KIRMIZIDA DURMAK: “İnsan ve insan haklarına saygı”yı ve “her türlü yanlış, iş, davranış ve haksızlıktan kaçınma”yı öngören bir kavramdır.
SOSYAL YAPTIRIM : “Kırmızıda geçeni; anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak”tır. (7) (BİTTİ)
1) www.galipbaran.blogspot.com
2) http://www.mcs.drexel.edu/...archimedes/contents.html
3) www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com
4) (Atatürk, Büyük Nutuk 1919-1923) “Türk Milleti’nin davası yüksek ve medeni bir milletin asilâne ideal davasıdır, İsmet İnönü” (Prof. Dr. Melzig, der., İsmet İnönü: Millet ve İnsaniyet – s: 52)
5) MİLLİ SİYASET BELGESİ : Devlet ve Milli Hükümetlerin, ülkenin bütün kurum, kuruluş ve unsurları ile iç ve dış politikayı şamil olarak uygulamak ve uymak zorunda oldukları; Esas, Usul ve Çerçevesini belirleyen ilkeleri teşkil eden belgeye Milli Siyaset Belgesi denir.) (Devletin üzerinde yükseldiği temel ilke, öz değer, kavram ve kurumlar)
6) Galip Baran (Türkiye’nin Kurtuluş Projesi)7) Galip BARAN: Bilinçolog; HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı, (0252)3823477/0535. 844 84 76 e-Mail: galipbaran@ttmail.com WEB: www.turkcelil.com, www.galipbaran.blogspot.com
Hani yukarda, birinci bölümde Galip Baran ile bir başka örnek daha vermiştik:
“O, dayandığı ilkeler, sahip olduğu yüksek onur-erdem, bilgelik, olgunluk ve kemâl mertebesi, ve bütün insanlığa örnek yaşam biçimi ile tıpkı Mevlâna, Taptuk Erenler, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Phidaias, Archimedes ve Diyojen gibi dünyaya meydan okuyor.(1)”
Demek ki; Devlet ve hükümetin ilkelerini gözden geçirmesi zamanı gelmiştir. Sarsılan sağduyu hakimiyeti “Atatürk dönemi gibi” tekrar sağlanmalı; Azınlığın çoğunluğa tahakküm zihniyeti kökünden kazınıp atılmalıdır. Zira, esas olan millettir. Millet devlettir ve devlet millet için vardır. Atanmış veya seçilmiş “herkes” milletin emrinde ve hizmetindedir.
Bu gerçeğin iyice bilinme ve fiilen yaşama geçirme zamanı gelmiştir.
Mesele aynı zamanda “kurumsal taassup, mesleki şovenizm, bürokratik oligarşi, dış baskı ve çıkar örgütleri odaklı iç güdümü tasfiye etmektir. Her ne kadar kuvvetler ayrılığı esas olsa bile “devlette tevhid-birlik” mutlaktır. Birliğin istinadı: Adalet ahlâkı ve hukuk olmalıdır.
“O, Kızılayda izmarit toplar, trafik ışıklarında yayaları nezaketle yönlendirir ve başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Muğla olmak üzere ülkenin dört bir yanında; İyi insan iyi vatandaş; Bencilliğin yarattığı sorunsalın çözümü Sencillik; Türk’üm doğruyum-çalışkanım; Yasalara saygı; Devleti düzenleme ve yönetimi denetleme; Yolsuzlukla mücadele.. gibi, özgün “bilinç” eylemleri yaparken insanlar O’na; “Keşke herkes senin gibi olsa”, “İşte şu senin yaptığın tam bir ibadettir” biçiminde özen, taktir memnuniyet ve şükran ifade eden sözler söylerler...”
Milletin hizmetkârları adaletsiz ve hukuksuz, fuzuli ‘türban-örtü işi ile uğraşmaktan; Halkın kılık kıyafeti ile gündemi saptırıp beyinleri bulandırmaktansa; Üretim ve yatırımı arttırmaya, iç ve dış borcu tasfiye etmeye, EMEKLİNİN HAKKINI YEMEMEYE, bütün maaş, ücret ve gelirlerde eşitlik, hakkaniyet ve adaleti sağlamaya ve refahı tabana yaymaya gayret etmelidirler. Şu an için, bizatihi iktidar bir sorundur ve çözüm üretmek yerine sorunsalı yoğunlaştırmakta, doğal dengeleri sarsmakta ve “insan odaklı olmayan” tedbir, tasarruf ve “vatandaş haklarına aykırı” uygulamaları ile doğal dengeleri bozmaktadır.
OYSA; Her ne şekilde teşekkül etmiş olursa olsun, TBMM ve Milletvekilleri Türk halkının huzur, barış, karşılıklı anlayış, güven-emniyet, tolerans ve demokratik-lâik hukuk devleti bağlamında ve “MUTLAK EŞİTLİK” çerçevesinde sağlamak ve sürdürmek zorunda ve durumundadırlar. Bu nedenle: “İnsanlar O’nu seviyor, sayıyor, saygı duyuyor ve örnek alıyorlar. Amma ! Muğla’dan bağımsız Milletvekili adayı olduğunda oy vermiyorlar.Çünkü, çok sağlam dayanakları var. Mevcut Politik-ACI’ları tasvip etmiyor.Tıpkı, Astronom Phidias'ın oğlu Archimedes’in "Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve sağlam bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım" diyerek kaldıraç kanununu bulduğu gibi, (2) O’da adalet ve hakikati (gerçeği) “en sağlam dayanak” olarak ilan eden çok önemli ve hiç kimse değerini bilmese de “aslında çok değerli” bir bilim adamı.
Galip Baran’ın tek başına, Turgutreis belediyesi, Muğla Valiliği, Ankara hükümeti, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı dahil bütün dünyaya meydan okuyabilmesinin nedeni: Sadece ve yalnızca dürüstlüğü, Atatürk’ün telâffuz ettiği anlamda radikal (objektif bilim, norm, kriter ve evrensel standartlar) bağlamında sağlam ve mükemmel karaktere müstenit dayanakları.
Yani; “Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici ilim ve fen’dir.” Bunlar nedir? Adalet-hukuk, ilim-fen ve demokrasi. Zira, Demokrasi olmazsa bilim, özgür bilimin olmadığı yerde ise hak yoktur. Dikkat edin!.Kanun veya kutsal devlet değil!. Neden “kanun” değil ? Çünkü, esas olan millet-halk ve kutsal insandır. Bu anlamda, devlet olmanın, milli birlik (insicam-imtizaç) beraberlik ve bütünlüğün esası insan hakları, insan sevgisi, insan için var olma bilinci, eşitlik (yalnızca kanun önünde değil, hayatın her alanında); Hak, Halk, Adalet ve Hukuktur. Milli Şâir merhum Mehmet Âkif Ersoy’un dediği gibi: “Hakkıdır Hak’a Tapan Milletimin İstiklâl”
Hükümet; Adaletle hüküm ve hikmet işidir. Hüküm-hikmet sahipleri; Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Bakanlar, milletvekilleri gibi seçilmişler ve bilumum atanmışlar (bu nedenle) milletin emrinde ve hizmetinde olduklarının idraki (bilinci) dahilinde hareket, tasarruf ve halktan aldıkları yetki muvacehesinde; “Devlet idaresinde millet iradesini hakim kılma” umdesine sadık kalmak zorundadırlar. Zira: “Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir”
Ancak, bazı gerçeklerin iyi anlaşılması, beyinlere kazınması ve “BİLİNÇ” toplumsal şuur oluşturulması; ARTIK, devletin de hakkıyla ve lâyıkıyla devlet olması gerek !..
Dahası: Devletin de, yukarda sayılan emsaller gibi “adalet ahlâkı, eşitlik ve hukuk” temeline dayanması; En sağlam dayanak olan bu istinatla kalkınma ve gelişmede şahlanması, muasır medeniyet seviyesini aşmak için “yurttaşlar arasında asla bir ayrıma gitmeden” olağan üstü bir performansla hak yolunda-millet hizmetinde çalışması şarttır. Bu açıdan bakıldığında, şu an yaratılan sanal gündem ve kuru gürültü boş ve anlamsız bir teşebbüsten ibarettir. Harcanan imkân, kaynak, enerji ve mesaiye yazıktır. Bu ve benzer konuları sorun olmaktan çıkartmış ileri ve modern dünyaya karşı ise ayıptır.
Gerçek o ki, devlet din alanına karışamaz. Dinin de siyasete alet edilmesine asla ve kesinlikle müdahil olamaz. Elbette, İnkılâp Kanunları tanımlanan ve öngörülenler dışında halk istediği biçimde kılık-kıyafet edinmekte ve kamu kurum ve kuruluşları ile her türlü okul ve öğrenim kurumu dahil giyinmekte serbest olmalıdır. Bunun, sadece ve yalnızca yüksek öğrenim “üniversiteler” ile sınırlanması telâfisi kabil olamayacak kadar büyük bir hatadır.
Eğer tasarı düşünüldüğü biçimde yasalaşır ve anayasaya girerse çok büyük toplumsal travmalara neden olacağı kesindir. Söze Galip Baran la başladık yine O’nunla bitirelim:
Yurdunu ve milletini özünden çok seven “ÖĞRENCİ’nin ANDI”
Ben; Bundan böyle; (a) Yaşıtlarıma: Çevreyi kirletmemelerini/aşırı tüketmemelerini /trafik kurallarını çiğnememelerini / milli servete zarar vermemelerini/ toplum sağlığına aykırı davranış ve alışkanlıklar edinmemelerini, yani KIRMIZIDA DURMALARINI ve geçmeğe kalkışan yaşıtlarını, “SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyarmalarını, uyardıklarına, kendilerinin de başka yaşıtlarını aynı yöntemle uyarmalarını önermelerini önereceğime VE; (b) (yakınım olan) Büyüklerime, ayrıca: Vergi kaçırmamalarını/rüşvet vermemelerini-almamalarını/imar yasasına aykırı işler yapmamalarını / iş ahlakının korunması için çaba göstermelerini/her şeyi devletten bekleme alışkanlığından vazgeçmelerini, yani KIRMIZIDA DURMALARINI ve geçmeğe kalkışanları “SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyarmalarını, uyardıklarına başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önermelerini, önereceğime “SÖZ VERİYORUM”
KIRMIZIDA DURMAK: “İnsan ve insan haklarına saygı”yı ve “her türlü yanlış, iş, davranış ve haksızlıktan kaçınma”yı öngören bir kavramdır.
SOSYAL YAPTIRIM : “Kırmızıda geçeni; anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak”tır. (7) (BİTTİ)
1) www.galipbaran.blogspot.com
2) http://www.mcs.drexel.edu/...archimedes/contents.html
3) www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com
4) (Atatürk, Büyük Nutuk 1919-1923) “Türk Milleti’nin davası yüksek ve medeni bir milletin asilâne ideal davasıdır, İsmet İnönü” (Prof. Dr. Melzig, der., İsmet İnönü: Millet ve İnsaniyet – s: 52)
5) MİLLİ SİYASET BELGESİ : Devlet ve Milli Hükümetlerin, ülkenin bütün kurum, kuruluş ve unsurları ile iç ve dış politikayı şamil olarak uygulamak ve uymak zorunda oldukları; Esas, Usul ve Çerçevesini belirleyen ilkeleri teşkil eden belgeye Milli Siyaset Belgesi denir.) (Devletin üzerinde yükseldiği temel ilke, öz değer, kavram ve kurumlar)
6) Galip Baran (Türkiye’nin Kurtuluş Projesi)7) Galip BARAN: Bilinçolog; HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı, (0252)3823477/0535. 844 84 76 e-Mail: galipbaran@ttmail.com WEB: www.turkcelil.com, www.galipbaran.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder