21 Ocak 2009 Çarşamba

BARAK HÜSEYİN OBAMA
Mustafa Nevruz SINACI
ABD tarihinin ilk siyahi (44.üncü) başkanı Barak Hüseyin Obama, 20 Ocak Salı günü, 233 yıldır (4 Temmuz 1776-20 Ocak 2009) tam bir inanç, sadakat ve kararlılıkla sürdürülen gelenek uyarı İsevilerin kutsal kitabı İNCİL üzerine yemin ederek görevi George W. Bush'dan bu güne kadar görülmemiş muhteşem bir merasimle devraldı.
Aralıksız 623 yıl yaşayan ve sadece yıkılışı bile, ABD’nin dünya siyaset sahnesinde zuhur etmesinden fazla süren (222 yıl) Osmanlı Türk-İslâm Devleti’nin bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken; Mustafa Kemal’de böyle bir başlangıç yapmış ve Cumhuriyet’in temellerini Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde okunan mevlid-i Şerif ve ülkenin her yanında 30 gün boyunca okunan Sahih-i Buhari ve Kur’an-ı Kerim hatim duaları ile atmıştı.
Bu törende ayrıca ‘Türk Devlet kurma’ geleneği’nin bütün icapları yerine getirildi.
TBMM kurbanlar kesilerek, ilâhiler söylenip dualar okunarak açıldı. Ayrıca;
Devlet’in; ‘ebed-müddet’ kaydı, Misak-ı Milli şartı ve ‘Alemi İslâm Halifeliği’nin münhasıran TBMM’nin nevi-i şahsında mündemiç kalması kaydıyla Cumhuriyet, insanlık düşmanı emperyalizme karşı ‘fazilet rejimi’ düsturu ile kuruldu. Cumhuriyet’in temelinde yatan asil gerçekleri, umur-u devletin usul ve idame biçimini bu vesileyle anmakta ve hususan hatırlamakta fayda ve zururet vardır.
Kaldı ki, O, (Mustafa Kemal Atatürk) hayatta olduğu sürece asker beş vakit namaz ictimâsına kalktı. Kur-an, Bayrak ve silâh üzerine “Besmele-i Şerif” ile yemin etti. Neferler ‘Askerin Din Kitabı’nı okurlar, Genelkurmay Başkanları, Generaller ve üst rütbeli subaylar beş vakit namaz kılarlardı. Orduda rütbeli tabur İmamları vardı. Cumhuriyet o dönemde sağlam, emin, adil, akil ve müstekar, adalet üzere, hür ve hükümran idi. Sonra İslâm’ın çimentosu lâiklik, Atatürk ilkeleri ve Türk İnkılâbına düşman ‘fundamentalist’ karşı devrimci koza ve kriptolarca sulandırıldı… Terör ve tedhiş unsuru ajan provokatörlerce bulandırıldı.
Fazilet rejimi yerini yozlaşma, çürüme, yalan ve talana bıraktı.
Şimdi bu elim ihmal ve derin sapmanın ağır bedeli ödenmekte.
Yalnız biz değil, Bilgi Çağını fetrete dönüştüren dünya da bedel ödemekte.
İnsanlığın maruz kaldığı bu ıstırabın ‘bilinç’inde olan Obama, ahtapotun kolları gibi dünyayı saran ve ülkeleri abluka altına alan ‘organize çıkar örgütleri, küresel mafyalar ve nitelikli dolandırıcıların neden olduğu krizin doruğunda’ samimi bir imanla işe başladı. .
Ülke tarihinin ilk siyahi başkanı yemin töreninden bir gece önce siyahi halkların ve Amerika’da yaşayan Müslümanların lideri (Hacı) Martin Luther King (Malcolm X) (1929-1968) anısına düzenlenen anlamlı bir konsere katıldı. (Dikkat: Bu çok önemli bir ayrıntıdır.)
Müslüman olduktan sonra Martin Luther King’in tek bir hedefi, ideali ve rüyası vardı: “Amerikan kâbusuna son vermek, bu ülkeye İslâm’ın öngördüğü insan sevgisi, adalet ahlâkı ve evrensel hukuk’un temel ilkelerini taşımak.”
O’na göre bu emel ve idealin gerçekleşmesi için illâ bir siyahi zencinin yani, ‘ÖTEKİ’ lerden birinin başkan olması gerekmekte idi. Aksi taktirde 250 sene önce Avrupa’dan kaçan, kovulan ve hayatlarını çapulculuk (yağma, yalan-talan, vahşi kapitalizm ve emperyalizm) üzerine inşa eden mutasyona uğramış imtiyazlı kitleden birinin adaleti sağlaması imkânsızdı.
SONUNDA RÜYA GERÇEKLEŞTİ!
Martin Luther King, Müslüman olup Hacca gidip döndükten sonra hakikati kavradı ve “dünyadan umudum var artık!” demeye başladı. Şimdi artık o umudu gerçekleşti. ABD’de Barak Hüseyin Obama bir tarih yazdı! ABD tarihinde ilk defa ötekilerden biri, bir siyahi zenci "BAŞKAN" oldu! Dünya vampir Bushtan kurtuldu!
İşte, Martin Luther King’in ruhu şimdi belki huzura kavuşmuş olabilir.
Darısı başımıza!...
Burada ‘belki’ diyorum çünkü Malcolm X’den bu yana ABD yönetimi yalnız Amerika ve halkının değil, bütün dünyanın kâbusu artık. Barak Hüseyin’ın dediği gibi ABD yeniden inşa, restore ve rehabilite edilmez ise; Haram, yalan-talan, baskı, zulüm, sömürü, işkence ve istibdat üzerine kurulu sermaye imparatorluğu ‘bütün dünyanın üstüne’ korkunç bir deprem, kahredici bir elem ve ölümcül bir sarsıntıyla çökecek.
Acil tedbir alınmazsa o gün ABD için çok yakındır!..
Kenya asıllı Müslüman bir babayla beyaz bir Amerikalı annenin oğlu Hüseyin Obama bunun ‘bilinçli olarak’ farkında.
O, 1964 yılında "tarla zencisi" Malcolm X"i 16 kurşunla delik deşik eden Amerika’nın 2008 yılında kendisini neden başkan yaptığını çok iyi biliyor...
DÜNYA’YA MESAJLAR!...
“Terörizme karşı savaşta kararlılık gevşemeyecek ve amacını terörle elde etmeye çalışanlar yenilecek.”
* Önce ABD terörist devlet olmaktan kurtarılmak zorundadır.
Müslüman ülkelere: ''İlerlemek için ortak çıkarlar ve karşılıklı saygıya dayalı yeni bir yol arıyoruz''
* Yol adalet ahlâkı, evrensel hukuk, mutlak mütekabiliyet, insanlık onuru ve idealidir.
Batı liderlerine: ''Unutmayın ki halklarınız sizi, yıktıklarınızla değil, inşa ettiklerinizle hatırlayacak''
* Demek ki günün bölücü, yıkıcı, çıkarcı ve karanlık liderleri lânetle anılacak!
''Hayat tarzımız için özür dilemeyecek veya savunmamızı gevşetmeyeceğiz. Amacını terörle elde edenlere karşı kararlılığımız güçlenecek ve onları yeneceğiz'' * Amacını terörle elde edenlerin başında AB-D gelmektedir. Buradan kast olunan halen işgal altında tutup alenen sömürdükleri ulusları kaybetme kaygısı mıdır? Acaba!..
“ABD, dünyada herkes için eşitlik ve barış isteyenlerin dostudur ve onlara liderlik (!) etmeye hazırdır. Sadece güç bizi koruyamaz. Canımızın her istediğini yapamayız. Bugün burada, önümüzdeki sınavın farkında olarak alçak gönüllülükle duruyorum. Bundan böyle ABD’yi yeniden inşa edecek ve yeni bir çağ açacağız…”
Elbette adalet ve müesses hukuka ve yedi milyar insanın eşit hakka sahip olduğu arz’a pervasızca hükmetmeye kalkışmak kimsenin haddi ve hakkı değildir. Güç, haklının elinde ve emrinde olursa meşru; Haksızın, emperyalist ve müstebitin elinde olursa gayrimeşrudur. Adil olmayan güçlere karşı ‘dünya ailesi’ birlikte mücadele ve bütün haksızlıklara müdahaleye mecburdur. İnsani boyut ve bilinç toplumunun (hakiki medeniyetin) gereği budur.
Obama bilmeli ki;
“Dünya barışı, adalet ve evrensel hukuk'un hakiki teminatı, evrensellik arz eden, tüm uluslara ışık tutan ve dünyayı aydınlatan Atatürk ilkeleri, Türk İnkılâbı ve binlerce yıllık bilgi, birikim ve deneyimden damıtılarak günümüze ulaşmış kadim Türk medeniyetinin “medeni siyaset" geleneğidir.
Umarız Obama bu gerçeği kavrar, icraatını; Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ve Bilinç Üniversitesi’nin "Sorun bencillik, çözüm sencillik" misyonu üzerine inşa ederek, bilgi çağı kepazeliğine son verip “Bilinç Çağı”nı açar.
Böylece, bu ‘yeni’ açılım, aşama ve ÇAĞ’a Atatürk ve Türk damgası vurulmuş olur..
Sonuçta Obama; tüm dünyada yankı uyandıran 'değişim vaadlerini' bu bağlamda ve mutlaka yerine getirmalidir!...
***
ESKİ CUMHURBAŞKANI
VE BAŞBAKANLARA KIYAK!.
Mustafa Nevruz SINACI
Bakanlar Kurulu hafta başında (16 Ocak 2009), kamuoyuna açıklanan her hangi bir talep, istem ve halinden şikâyet vaki olmamasına rağmen, emekli cumhurbaşkanları ve eski başbakan maaşlarına yüzde 14 gibi (emsallerine oranla) astronomik bir zam yapma kararı aldı.
Memur, işçi ve emekli kesiminde derin infial yaratan bu haksız, adalet, ahlâk ve hukuk dışı kararın sebebi hikmeti, gerekçesi henüz bilinmiyor. Zira bir açıklama yapılmadı. Şu ana kadar bu çifte standart, haksızlık, onursuzluk ve adaletsizliğe muhatap eski Cumhurbaşkanı ve baş bakanlardan da bir ‘ret’ kararı veya tepki de gelmedi.
Sonuçta; Bakanlar Kurulu’nun bu tek yanlı, gelenek, adalet ve hukuka aykırı kararı ile eski Cumhurbaşkanlarının 2009 yılı emekli maaşları % 14 zamlanarak, cari asgari ücretin % 2000’ini aşan 10 bin 800 TL’ye yükseldi.
Kendi bütçesindeki maaş ödeneğine göre hesaplanan cumhurbaşkanlığı emekli maaşı, 1 Ocak’ta bin 330 TL arttı. ( Sadece oransal artışın karşılığı olan bu miktar bile; mevcut işçi, memur ve emekli maaşlarının kahir ekseriyetinden fazladır. Bu adaletsiz, hukuksuz, eşit işe eşit ücret ve hakkaniyet kavramına bütünüyle aykırı (yüzdeli artış) sistemin apaçık hak ve insanlık düşmanlığı olduğunun göstergesidir. Doğru olan: Kıdem, tahsil (hakkı müktesep) ehliyet, liyakat ve adalet ilkelerine uygun ‘seyyanen’ eşit miktarda artıştır.)
Bu haksız tasarruf ile geçen yıl 9.470 TL olan cumhurbaşkanlığı emekli aylığı, 2009 yılı için 10 bin 800 TL olarak tespit edildi. Bu çerçevede eski Cumhurbaşkanlarından Kenan Evren, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer, bu yılın sonuna kadar ayda 10 bin 800 TL miktarında ‘imtiyazlı (kıyak)’ emekli maaşı alacaklar.
Cumhurbaşkanlığı emekli maaşına bağlı olarak aylık ödenen eski Başbakanlar da bu yıl 7 bin 102 TL yerine 8 bin 100 TL (998 TL zamlı) emekli aylığı alacaklar. Böylece Bülent Ulusu, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Necmettin Erbakan gibi eski başbakanlara, 2009 yılı içinde yüzde 14 zamlı olarak 8 bin 100 TL emekli maaşı ödenecek.
İşte her fırsatta adalet ve hukuktan bahseden ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ hükümeti Bakanlar Kurulu’nun adaleti bu!.. Ne kadar adaletse bu!... Oysa adalet ve hukuk, insani ve ahlâki bir vecibe olarak ‘kılı kırk yarmak’ değil midir?
Buna mukabil memur, işçi ve emekli maaşlarına, TÜİK’in de yüksek katkılarıyla kılı kırk yararak (zam falan değil!) sadaka verildiğini esef, şaşkınlık ve üzüntüyle görüyoruz.
ÖTEKİ’LERE YAPILAN ZAM!...
Diğer taraftan, maaşları bütçe katsayılarına bağlanan memur emekli aylıkları yılın ilk yarısında % 4 artış gördü. (Bu oran bile SSK ve Bağ-Kur emeklilerine göre % 0.17 daha fazla. Adalet, ahlak ve hukukun terazisi nerede?) Bu oran yılın ikinci 6 aylık döneminde yüzde 4.5. Şu an 7’nin 9’undan emekli olan normal bir memurun eline Ocak – Haziran döneminde 803.9 TL geçecek. Yani milletvekili, eski başbakan ve cumhurbaşkanlarına verilen zamdan bile az)
SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ise, yılın ilk 6 ayı için yüzde 3.83 zam yapılacak.
Ekim 2008'de yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 55. maddesi doğrultusunda, "Bir önceki 6 aylık (Temmuz-Aralık 2008) enflasyon oranında artırılacaktır” hükmüne göre: 2009 yılı Temmuz ayında alacakları zam % 6.77.
Tabii eğer adalet ve (hüküm doğrultusunda) hakkaniyet ilkelerine uyulursa eğer!..
ADALETSİZ 'AKP' VE HÜKÜMET!
Bir yanda eski ricale vaki % 14 zam, diğer tarafta ekonomik kriz, fakru zaruret ve sefalet içinde kıvranan, hayati ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz, yaşamı zindana dönen, sefalete mahkum edilen asıl vatandaş!..
Dahası var; Krediler ve kartlar yoluyla vaki banka zulmü,
Belediyelerin keyfi ulaşım zamları,
İçilemeyen şehir suları nedeniyle hane halkına yüklenen iyi su bedeli,
Dünyanın en pahalı akaryakıt, elektrik, su, doğalgaz ve ‘sabit ücretli’ telefon paraları..
Son aylarda doğalgaz, elektrik ve temel gıda maddelerine yapılan yüksek oranlı zam, aleni zulüm ve işkenceye karşın, bir de TÜİK’in hesaplamalarında gözlenen istihza, ince alay!.. Enflasyon sepetindeki ‘insanlık, hakkaniyet, hukuk ve adalet dışı” yansımalar..
Özellikle kışın vatandaş bütçesinin büyük bölümü doğalgaz, elektrik, su, odun, kömür gibi ısınma giderlerine ayrılmakta; Bu kalemlerde yapılan artışlar net yüzde 30'u bulmakta ve bir emekli sadece evini ısıtabilmek için ayda yaklaşık 250–300 TL arasında bir fatura ödemek zorunda kalmaktadır.Bütün bu gerçekleri TÜİK'in hesaplama sisteminde göremezsiniz!..
Üstelik bu zamlar doğrudan ve net biçimde aile bütçesine yansımaktadır.
Bunu neden hükümet ve TÜİK bilemez, anlayamaz ve kavrayamaz?
Diğer taraftan; 2008 yılı içinde SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yapılan zam yüzde 9.3 iken, enflasyon 10.6 olduğuna göre: SSK ve Bağ-Kur emeklileri hükümetten yüzde 1.3; 2008 yılında ortalama yüzde 8 zam alan memur emeklileri de yüzde 2.6 alacaklı durumdadırlar.
Memur ve memur emeklilerine 2009 yılı ilk 6 ayı için verilen yüzde 4 zamma göre en düşük memur emekli aylığı yaklaşık 803 TL olacak, bu 30 TL'lik artış, yeterli mi? İşçi ve Bağ-Kur emekli aylıklarına gelince tüm ödemeler dâhil şuanda 598.27 TL olan en düşük işçi emekli aylığı Ocak 2009 itibariyle 621.18 TL' ye yükselmekte olup; yapılan artış aylık olarak 23 TL dir. Bağ-Kur'lunun en düşük emekliği aylığı 460 TL, Bağ-Kur (Tarım) aylığının ise en düşüğü 305 TL olacaktır.
İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN!..
Çalışanlar ve özellikle Emekliler bu zorlu, zalim ve insanlık dışı koşullara rağmen, tedbir almaya, adaletli olmaya, Anayasanın emrettiği eşitlik ilkesine uymaya ve uygulamaya yanaşmayan yetkililere karşı haklı bir tepki içindeler.
Giderek artan gelir adaletsizliği ve süratle açılan makas karşısında insanlar adeta şok geçiriyor. Bir yanda asgari ücretin dahi altında seyreden utanç verici maaşlar, diğer tarafta asgari ücreti % 2000 (iki/bin) ilâ % 26.000’e kadar katlayan maaşlar…
Yaklaşık % 60’ı kayıt ve kapsam dışı reel sektörde ise ‘krizden dolayı’ işçi çıkaran, işçisinin maaşını gasp eden, vergi ve sigortasını yatırmayan patronlar, trilyonluk arabalara biniyor. Şato gibi devasa köşklerle süper lüks evlerde, israf ve safahat içinde yaşıyor, Alpler veya Havai’de tatil yapıyor, domuz gibi yiyip-içiyor, lordlar gibi giyiniyor, bazıları bilmem kaçıncı kez ‘Mecca Tavır’larına hac yapmak üzere gidiyor, tam bir safahat hayatı yaşıyorlar.
BU MU?.. ADALET!...
Elbette adalet falan değil!.. Nitekim bu bağlamda en önemli ve anlamlı tepki, sanal âlemin lider kuruluşu Bilinç Üniversitesi’nden geldi:
“Her türlü yanlış iş, davranış ve haksızlıktan kendilerini sorumlu tutmayı ve bu uğurda sorumluluğun gereğini yapmayı ilke edinenlerin inşa ettikleri Turgutreis Bilinç Üniversitesi; eski cumhurbaşkanları ile eski Başbakanlar için, maruz kaldıkları ağır (!) geçim sıkıntılarını hafifletmek amacıyla bir yardım kampanyası başlatma kararı aldı. Alınan karar ve kampanya kapsamında ilk bağış; kurucu Rektör "TC Emekli Sandığı emeklisi Galip Baran'dan..G. Baran bu kampanya için, Üniversite adına, "aylık 1082.00 TL olan maaşından", her ay 500.00 TL katkıda bulunmayı vaat ve TAAHHÜT etti.” Hani? Neden hüküm adalet ve hikmetle değil? Hükümet AKP’yi haksızlık ve zulümle abâd edeceğini sanıyorsa, çok aldanıyor!
Alma mazlumun âhını, çıkar aheste, aheste!...

Hiç yorum yok: