KKTC’nin
Başına Ban Ki-Mun Belâsı
Mustafa Nevruz
SINACI
Kefere
korkusu yahut AB’den menfaat beklentisi yüzünden, daha hükümete sahip olur
olmaz; Rab’in lânetlediği ve faillerinin en ağır surette cezalandırılmasını
emrettiği zinayı, tam bir mürailikle serbest bırakanların, başörtüsünden medet
umdukları ve parlamentoya türbanla girmeyi zafer çığlıkları ile kutladıkları bir
garabet yaşıyoruz.
Bu
utanç yetmezmiş gibi; Sahil ve sınırlarının kahir ekseriyeti gâvura peşkeş
çekilmiş; Ekseri mahalleri fuhuş, kaçakçılık, yolsuzluk-soysuzluk,
terör-tedhiş, uyuşturucu bataklığına dönüşmüş; İslâm ülkesi olmasına rağmen
resmi izinli ve ruhsatlı domuz çiftlikleri, mezbaha ve haram haneleri ile maruf
hale gelen bir memlekette öğrenci evleri cazgırlığı yapılabiliyor!.
Hayret
ki ne hayret!..
Henüz Güvenpark polis işgaline son veremeyen, milli hudutları
korumak yerine, başbakanlık/bakanlık çevrelerinde güvenlik kordonu ve
barikatlar oluşturan, buna mukabil cadde ve sokaklarda araç parkı rezilliğini
önlemekte aciz kalan.; Demokrasiyi geliştirmek ve halka hizmet etmekle memur ve
mükellef iken, asli görevini unutup, tali iş ve meşveretle “seçim sath-ı maili
ve ekonomisi” yaratmaya çalışan bir icra ile malul olduk…
Bunun
yanı sıra, şerefli ve şanlı “Türk Ordusu/Peygamber Ocağı” vasfını; (mezkür
hükümetin halâ sorgulayıp, yargılamaya yanaşmadığı) menfur 27 Mayıs günü filen
yitirmiş bir teşekkül’ün; Mütalâa ve müzakereye açık, şaibeli davaları müteakip
çok garip istifalarla sarsıldığını hayretle müşahede ile; Kasım 2013 celbinde “En büyük asker (!) bizim asker”
nidaları ile inleyen gar ve otogar peronlarını; Aleni saflık ve masum
yalancılıkla rol kesen gafilleri utançla temaşa vaziyeti alırken şaşırıp
kalıyoruz…
27
Mayıs’ı yapan, Atatürk’ün Anayasasını çöpe atan, Cumhuriyet, adalet, hukuk ve
demokrasiyi rafa kaldıran; Demokrasiyi geliştirip, adalet ve hukuku pekiştirmek
yerine, Her on yılda bir darbe yapmaktan utanmayan; 1963’den itibaren 3.5
baldırı çıplakla başlatılan terör, tedhiş ve anarşiyle, ta hükümete ortak
oluncaya, parlamentoya girinceye kadar hal ve baş etmeyen, hakkından gelmeyen;
İsrail’le iştirak-işbirliği, tank-tahkimat-tamirat, ticaretle malul eli silâhlı
topluluğa Türk Ordusu denilemez!..
Bütün
bu hicaplar yetmezmiş gibi bir de, Başbakanlık sandalyesinde oturan kişinin; İsveç
Başbakanı Fredrik Reinfeldt ile düzenlediği ortak basın toplantısında; “Annan
planı artık adeta rafa kaldırıldı, buzdolabına kondu. Şimdi artık bir Ban
Ki-mun planı herhalde oluşacak. O zaman bu planı oluşturalım, adımı da artık
atalım ve neticeye kavuşturalım. Oyalama devam etmesin. Güney Kıbrıs kararlıysa
Kuzey Kıbrıs’a da aynı şekilde gerekli telkinleri yapabiliriz. Yunanistan da bu
telkinleri yapmış olsun. BM Genel Sekreteri’nin riyasetinde bu işi
neticelendirelim,” diyebilmesinin büyük şoku ve şaşkınlığı içindeyiz.
Meğer
Başbakan: BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a "Şu anda ve önümüzdeki dönem
yapılmakta olan görüşmelere G20 zirvesinde St. Petesburg'da başlamak istiyorum.”da
demiş..
Bir
yanda bunlar telâffuz olunurken, diğer taraftan; Akritasçı-Eokacı Anastasiadis’in
görüşmelere başlamak için Maraş’ın Rumlara devredilmesi talebiyle ortaya çıkması,
ne büyük bir utanmazlık, yüzsüzlük, cüretkârlık, şımarıklık, alçaklık,
şerefsizlik ve soysuzluktur! Buna Türkiye Cumhuriyeti hükümeti’nin dışişleri
bakanı nasıl seyirci kalabilir? Dahası, Kıbrıs Rum diyasporasının ana karası
Yunanistan’ın, irili-ufaklı ONBİR Türk-Ege adasını gasp-irtikap ve işgal
etmesine rağmen mütehammil olunup, nasıl seyirci kalınabilir?
Türkiye
AB Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış; Kıbrıs sorununun (?) çözümü için Annan
Planı benzeri bir “Ban Ki-Mun” planının ortaya çıkmasının söz konusu olduğunu
belirterek: “Kıbrıs meselesi çözülürse şimdi çok kısa bir süre içerisinde 12
faslı açıp rahatlıkla 10 faslı kapatabilecek noktaya gelmiş oluruz. Çok az bir
çalışmayla, bazı kanunları geçirerek o rakamı daha da artırabilecek noktadayız.Şu
anda fasıl kapanamıyor, çünkü Kıbrıs meselesi çözülmedikçe fasıl kapatmama
olamaz şeklinde alınmış bir AB kararı var..” diyor!..
Görülüyor
ki; AKP’ye göre halâ bir Kıbrıs sorunu var sanılıyor. Neymiş o? KKTC.
Meseleyi
54 yıllık AB domuzluğu düzleminde gözlediğimizde, çok açık, net biçimde: AB
kalleşliği, TC düşmanlığı ve dâhili-harici bedhah işbirlikçiliği görülür. Bu
hainliğin faili malum tarafı: Türk, Türkiye ve KKTC düşmanı, dönme-devşirme,
sabe ve kriptolardır biline!
***
KIBRIS YİNE
KIBRIS
Metin HASIRCI
metin@nizamajans.com
metin@nizamajans.com
Muhterem Mustafa
Nevruz Sinacı Beyefendi, Milli davaları omuzlamaya her zaman amade bir vatan
evladı olarak, dikkatimizi çeken bir mail aracılığıyla feryadı basmış. AB’ye
girme delisi olmuş zihniyet sahiplerine ikaz mahiyetinde bir şeyler demeye
çalışırken, sevgili kardeşim Ekrem Şama’nın sitemizdeki son yazısında buyurduğu
gibi, Muhterem Erbakan Hoca’mız sağ olsaydı, Sayın Tayyib’e; sen deli misin?
Sen deli misin?, sorusunu cevap alma arzusuyla yöneltirdi demesi geldi. Sayın
Tayyip, AB’ye iştirake bu kadar delicesine girme çalışmalarını desteklerken,
meşhur 1853/1854 Kırım Savaşını ve avakıbini, Osmanlı devletinin yanında yer
alan İngiltere ve Fransa’nın yardımlarının elbette ki savaşı kazanmamızda hisseleri
olduğu vakıadır.
Fransız
medeniyetinin sosyal kültür anlayışını, Osmanlı medeniyeti anlayışının içine
monte etmek istemeye kendilerini bezl edenlerin, aradan çok geçmeden, 23 sene
sonra Osmanlı devletini, 1877’de Moskof önünde bir başına bırakıp, İslam
dolayısıyla Osmanlı devletinin büyük bozgununu keyifle seyrettiklerini, hele
bunlardan İngiltere’nin, Rusya ile aramıza girerek sulhun sağlanması hususunda
yardımları karşılığında, Kıbrıs’ı bahşiş olarak talep ettiğini siz bilirsiniz
de, danışmanlarınızdan hatırlatan olmaması sizin için çok büyük
talihsizliktir.
Sayın Mustafa
Nevruz Sinacı demekteki feryadında:
“…Başbakanlık
sandalyesinde oturan kişinin; İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt ile düzenlediği
ortak basın toplantısında; “Annan planı artık adeta rafa kaldırıldı,
buzdolabına kondu. Şimdi artık bir Ban Ki-mun planı herhalde oluşacak. O zaman
bu planı oluşturalım, adımı da artık atalım ve neticeye kavuşturalım. Oyalama
devam etmesin. Güney Kıbrıs kararlıysa, Kuzey Kıbrıs’a da aynı şekilde gerekli
telkinleri yapabiliriz. Yunanistan da bu telkinleri yapmış olsun. BM Genel
Sekreteri’nin riyasetinde bu işi neticelendirelim,” diyebilmesinin büyük şoku
ve şaşkınlığı içindeyiz.
Ey bakın milli
görüşçülere ikide birde, bunlar sizin içinizden çıktı diye, akıllarınca
çıktıkları yapıya suç sıçratmak niyeti taşıyanların, milli görüş lideri merhum
Hoca’mız Kıbrıs meselesi diye bir meselemiz yoktur. Şanlı ordumuz ve devletimiz
Kıbrıs devletinin her zaman yanındadır, sözlerini hatırlatmak isteriz. Yani ben
milli görüşçüyüm diyen hiçbir şahıs, Hocamızın bu tespitine iştirakten başka
düşünce taşıması, palyoçuluk etmeğe savuşmaktır, böylelerinin de milli
örüşçüler için hiçbir kıy met-i harbiyesi yoktur. Öte yandan Sayın Sinacı
aşağıda şu ifadelere yer veriyor mail’inde:
“..Meğer
Başbakan: BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a "Şu anda ve önümüzdeki dönem
yapılmakta olan görüşmelere G20 zirve sinde St. Petesburg’da başlamak
istiyorum.” da demiş.. ( Böylece de Sayın Sinacı, Sayın Tayyib’in aculculuğuna
dikkat çekmiş ki, bu husus, böyle olmasını isteyen mahfiller bulunduğu hükmünü
çıkarabilmemiz lazım geldiği gibi bu mahfillerin milli menfaatlerimizin
karşısında kimseler olduğunu sanırım işaret ediyor.)
Bir başka açıdan
Sayın Sinacı, aşağıya aldığım mail’inin paragrafında, hamd olsun, Yunanistan‘ın
irili ufaklı onbir adamızın gaspına dair de hatırlatmalarda bulunmaktadır.
Fakir, Metin Hasırcı olarak, bir evlâd-ı fatihan torunu oluşum, ataları
Bosna’yı, Yanya’yı kaybetmiş bir Müslüman olarak, çakıl taşını bile düşmana
vermeme anlayışı taşıyan biriyim, 2011 genel seçimleri esnasında Namık Kemal
Zeybek Bey’in ifşaatıyla haberdar olduğumuz bu adaların sirkati hasebiy le bir
nebze olsun, Akit’i ve Milli Gazeteyi harekâta geçirmeye muvaffak olduysak da,
bu hususta devamlılık sayılabilecek bir hassasiyet yakala yamadık.
Sayın Mustafa
Nevruz Sinacı diyor ki:
“.. diğer
taraftan; Akritasçı-Eoka’cı Anastasiadis’in görüşmelere başlamak için Maraş’ın
Rumlara devredilmesi talebiyle ortaya çıkması, ne büyük bir utanmazlık,
yüzsüzlük, cüretkârlık, şımarıklık, alçaklık, şerefsizlik ve soysuzluktur! Buna
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin dışişleri bakanı nasıl seyirci kalabilir?
Dahası, Kıbrıs Rum diyasporasının anakarası Yunanistan’ın, irili-ufaklı ONBİR
Türk-Ege adasını gasp-irtikap ve işgal etmesine rağmen mütehammil olunup, nasıl
seyirci kalınabilir?
Aslında Sayın
Mustafa Nevruz Sınacı’nın bu seyirci kalınışı sorusunu TBMM’de dile getiren
kişiler oldu. MHP milletvekili bir zat sordu. Ne vakit Sayın Hariciye nazırı,
bu soru genel kurmaya sorulmalıdır demek suretiyle karşıladı. Buna karşılık
işin peşine düşen olmadı. Misal olarak söylüyo rum, Milli Gazetede Kıbrıs’daki
mücadeleyi en yakından takip etmiş hem de Prof. bir yazar zaman zaman değil,
her zaman sağ olsun Kıbrıs ile alakalı mühim yazılar ile hizmete gayret
içindedir. Ne var ki, bu milli bir meseledir diyerek kalem oynatan gazetedeki
kalem sahipleri bu meseleye biz de bir destek verelim deseler daha güzel olmaz
mı? Bir de aşağıdaki AB ilişkileri bakanının beyanına göz atalım:
Türkiye AB Bakanı
ve Baş müzakereci Egemen Bağış; Kıbrıs sorununun (?) çözümü için Annan Planı
benzeri bir “Ban Ki-Mun” planının ortaya çıkmasının söz konusu olduğunu
belirterek: “Kıbrıs meselesi çözülürse şimdi çok kısa bir süre içerisinde 12
faslı açıp rahatlıkla 10 faslı kapatabilecek noktaya gelmiş oluruz. Çok az bir
çalışmayla, bazı kanunları geçirerek o rakamı daha da artırabilecek noktadayız.
Şu anda fasıl kapanamıyor, çünkü Kıbrıs meselesi çözülmedikçe fasıl kapatmama
olamaz şeklinde alınmış bir AB kararı var..” diyor!..
Sayın Bağış,
bilmelisiniz ki, 1571 Kıbrıs fethi elli bin şehide mal olmuştur. 1974 ise 498
şehitle istirdat edilebilmiştir. Üst komuta heyetinden hayatta hiç kimse
kalmamış bulunmaktadır. Allah korusun, bu AB’ye girme hastalığı, hasbel kader o
komutanlar, Kıbrıs’ı niye istirdat etmişler ? Onları bulup cezalandırın
deseler, fasılları açıp kapamak uğruna cevabınız acaba ne olurdu?
Fiemanillah.
12
Kasım 2013, MİLLİ GAZETE,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder